| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Çiller-Yılmaz-Topçu
Üçüncü yılını dolduran 28 Şubat'a ilişkin tartışmalarla, Cumhurbaşkanı'nın yeniden seçilmesini amaçlayan yaklaşımların, aynı tarih ve düzlemde cereyan etmekteki hikmetine bakın siz. Bir yanda 28 Şubat'ı alabildiğine kınamalar; öbür yanda 28 Şubat'a gaz veren adres ve iradelerle aynı saflarda yer tutuşlar!.. Bir yanda Çiller'in Başbakan olamaması için DYP'yi parçalayanlar, öbür yanda illâ da Demirel deyip başka birşey demeyenler!.. Erbakan ve Çiller'i 28 Şubat MGK toplantısında alabildiğine refüze eden, vâki toplantıda askerler adına sözcülük rolü üstlenen Güven Erkaya ki, sürekli, Demirel'in yâveri hası Kurtul Altuğ'un açık oturumlarının şeref konuğu durumunda!.. Kendi takımı ile birlikte, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı için gayret ediyor. Kurtul Altuğ vasıtasıyla Sayın Cumhurbaşkanı, bu mütekait zümreyi sürekli yanıbaşında tutuyor. Aynen yaz MGK toplantısında olduğu gibi, son MGK öncesinde de Fethullah Hoca meselesini gündeme taşıma gayretiyle dopdolu bir haldeler. Ne yaşar, ne yaşamaz
DYP'liler herhalde, tam bir siyaset dizisine dönüşen Kurtul Altuğ'un son programını izlemiş olmalılar. Yaşar Topçu'yu orada izledikçe, doğrusu benim bile midem bulandı. Eğer o programı izledilerse, kendilerini parçalayan adresi de kavramışlardır diye düşünüyorum. DYP'den grup halinde ayrılan takımların, üzerinden üç yıl geçtiği halde, hâlâ daha ANAP'lı hale gelmediklerini farketmiyorlar mı? DYP'liler sevinsin: Yaşar Topçu dahil, DYP'den ayrılarak ANAP'a geçen sınıflar, şimdi Sayın Demirel'e oy vereceğini açıklıyor. Ne kadar harika değil mi? (Seçimlerden sonra ANAP bu adamı ihraç etse fena olmaz) Ama buradan bir sonuç da çıkarmamız gerekiyor. O yıllarda DYP'yi parçalayan ve bu yolla Çiller'in Başbakanlığı'nda Refah-Yol'un devamına takoz koyan iradenin neresi olduğunun netleştirilmesi gerekiyor. O şartlar- da Çiller'e hükümet kurma görevini vermeyen kim ise, işte o iradedir DYP'yi parçalayan!.. Bilmem anlatabildim mi? Mesut Yılmaz ise sadece fırsat düşkünü, işte o kadar. Burada bazılarının, bu iddiamızı aşırı bulacaklarından kuşkum yok. Demek isterler ki Demirel ne yapabildi? O şartlarda hem Demirel yalnız değildi!.. Yani demek isterler ki, DYP'yi asıl parçalayan cuntadır. Velev ki öyle olsun. Buna da bir itirazımız olamaz. Hem öyle olsa bile, o günkü askerî kadrolarla, yani bugün emekli durumundaki mütekait grupla DYP nasıl olup da aynı paralelliğe düşebiliyor? Nasıl oluyor da DYP'yi parçalayan sivil ve askeri sınıflarla böyle bir birliktelik içine girilebiliyor? DYP bu hale mi düşmeliydi? DYP'ye yakışmıyor
Burada ister istemez bir tesbitte daha bulunalım: Son üç yıldır, 28 Şubat yaptırım politikalarından çektiğini bir Allah, bir de kendisi bilen Çiller'in içine düştüğü bu düalite, doğrusu bize girân geliyor. O üç yıl boyunca DYP'nin verdiği destansı mücadeleye her anında destek veren biz, doğrusu bu durumu izahta güçlük çekiyoruz. Bu süreçte DYP liderlik kadroları varını yoğunu harcayarak, DYP'ye yeni bir kimlik kazandırmak ve eski yılların "Dün dündür bugün bugün" pragmatizminden partiyi arındırmak için çalışmadı mı? Geçtiğimiz nisan seçimlerinde, partiye uzanacak "elin" tesirini kırmak için milletvekili adaylarını ona göre belirlemedi mi? Peki onca çilenin, gayretin sonucu bu mu olmalıydı? Biz DYP'ye bu tür sorular sorarken, yanlış anlaşılmak gibi bir kompleks taşımıyoruz. Çünkü DYP'nin en acımasız bir biçimde parçalandığı aşamada, o gün ne söylemişsek bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. ANA-SOL-D hükümeti zamanında Yılmaz Başbakan'ken, DYP ile oynamanın ahlâki olmadığını en çok biz yazmadık mı? Yılmaz'ın DYP'yi parçalamasının doğuracağı en büyük sonucun, bizatihi Yılmaz'ın liderliğinin de sonu mânâsına geleceğini ilk söyleyen biz değil miyiz? Rakip parti ile ahlâkî olmayan ilişkilerin Türk siyasetini çürüttüğünü, peki bu ülke daha ne zaman öğrenecek? Bu bakımdan seçimler sırasındaki bir mücadele kabul; fakat siyaseti rakîbe düşmanlık ve kin temeline oturtmak kadar ahlâkı tüketen bir stratejik çıkmaz düşünemiyoruz. Mesut Yılmaz Cumhurbaşkanı olursa!.. Ama böyle birşey yok ki!.. Yılmaz'ın düşündüğü, bir nevî göle maya çalmak!.. Gönlünde yatan bir aslan, fakat buna da imkân görülmüyor. Şimdi değil, başından beri görülmüyor. Hal böyle iken Mesut Yılmaz kini üzerine straji bina etmek ve aceleci bir telâş ile yağlı kemende boynunu uzatmak!.. Ve buna da DYP grubunu iknaya zorlamak!.. DYP tabanının nabzına bir kulak verin, ne dediğimizi anlarsınız. DYP 1987'ye dönemez
DYP'nin, kendisinden ayrılarak ANAP'a giden ve Türk siyasetini çürüten takımlarla aynı amaçta birleşmesi; 1987'deki bir denemeyi hatırlatıyor bize. 12 Eylül 1980 darbesine meydan okuyan Süleyman Demirel, siyasî haklar referandumunun hemen arkasından, Doğan Kasaroğlu gibi ihtilâl artığı sınıfları DYP'ye boca edivermemiş miydi? Yani yedi yıllık bir mücadeleye paydos çekilmiş, DYP bütün söylediklerine pişman bir havaya girmemiş miydi? DYP Türkiye'yi doğru okuyamıyor!.. Böyle devam ederse hem DYP, hem Türkiye kaybeder. Gerçek siyasetciler, kinlerini kendilerine kılavuz etmemeyi başaranlardır.
aridvan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|