YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Cumhurbaşkanlığı ve seçenekler

Yaklaşık bir ayı aşkın bir ayrılıktan sonra yine birlikteyiz. Bu dönemde ortaya çıkan pek çok gelişme Türkiye'nin iç dinamiklerinin "yeniden belirlenmesi" açısından önemli ipuçları barındırıyor. Bugün, öncelikli olarak, neredeyse genel seçimden ve hükümetin kurulmasından bu yana tartıştığımız bir konuya, Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ne değinmek istiyorum. Mevcut tablonun hangi "seçeneği" ön plana çıkardığını ve kimi seçenekleri nasıl işlevsiz hale getirdiğini anlayabilmek için biraz geçmişe dönmemiz gerekiyor.

Geçen yıl 5 Haziran tarihli yazımda "DSP-MHP eksenli bir hükümetin -genel kanının aksine- her iki partinin karşılıklı yükseliş eğilimini besleyeceğini, ancak bu eğilimin belli bir zaman dilimiyle sınırlı olduğunu ve bu sürenin sonuna doğru her iki partinin de bir 'erken seçim' için istekli hale geleceğini" söylemiştim.

Aynı yazıda "erken seçim" olasılığının bağlı olduğu koşulları şöyle özetlemiştim: "Mevcut parlamento aritmetiği gelecek yılki Cumhurbaşkanlığı Seçimi için uygun bir tablo oluşturmamaktadır. Bu makama yönelik tercih netleştikçe, parlamentonun ömrü de kısalabilir. Gelgelelim, bu 'uygunsuz aritmetik'ten doğan denklemin hem 'belirleyeni' hem de 'bilinmeyeni' niteliğindeki öğe Merkez Sağ'ın konumudur.

ANAP'ın hükümet içinde görebileceği işlev neye dayanıyor? Sn. Yılmaz'ın 'seçim sonuçları'nı bahane ederek hükümete girmemesinin ve Yüce Divan isteminin ardında, Çankaya'ya yönelik hesaplar olduğu açık. Yüce Divan'da 'aklanan' ve DSP-MHP eksenli hükümetin 'uyumlu' birlikteliğini sağlayan bir siyasi aktöre dönüşmek kaydıyla, Sn. Yılmaz hükümet bloğunun Çankaya adayı olabilir mi? Bu soruyu başka bir soru tamamlamaktadır: Sn. Demirel Çankaya'dan inip Merkez Sağ'ı birleştiren lider rolüne soyunabilir mi? Neden olmasın?

İşin diğer ayağında, bu ilk senaryonun gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak, DYP vardır. Yıl sonuna varmadan netleşecek 'kongre süreci' sonrasında Sn. Çiller mevcut konumunu kaybederse, 'erken seçim' olasılığı (ANAP-Çankaya ekseninden etkilenmeksizin) ağırlık kazanır. Sn. Çiller'in konumunu koruması ihtimali ise, Sn. Yılmaz'ı da düşünmeye ve farklı 'siyasi manevralar' uygulamaya yöneltebilir. Görüldüğü gibi, 'erken seçim' olasılığının önündeki en büyük engel, Merkez Sağ'da mevcut durumun (hem DYP hem ANAP açısından) korunacağının 'kesinlik' kazanmasıdır."

29 Eylül ve 17 Ekim tarihli iki ayrı yazıda ise şu hususları vurgulamaya çalışmıştım: "Türkiye'de 'siyasi irade'nin yeniden biçimlenmesinde en belirleyici işlevi Cumhurbaşkanlığı Seçimi yerine getirecek. Ancak bu seçime hangi yönde, hangi yoldan ve hangi senaryolarla gideceğimizin ortaya çıkacağı yer DYP Kongresi'dir. İşte bu yüzden DYP Kongresi önemli bir 'yol ayrımı'na işaret ediyor. DYP Kongresi 'bütün taşlar'ın yerine oturması ve 'merkez sağ'ın çözülüş sürecini sona erdirecek bir 'siyasi irade'nin ortaya çıkması açısından son derece önemli. DYP Kongresi, 'ortak tavır' konusunda zaafa düşmemeyi başaracak bir 'muhalif kanat'ın arzu ettiği yönde sonuçlanırsa, önümüzdeki döneme yönelik bütün siyasi senaryoların yeniden yazılması gerekecek. DYP Kongresi, bu yolla, statükonun iyice donmuş ve çözülmez bir hal almasının panzehiri olabilir."

"DYP Kongresi'nden böyle bir 'irade' çıkmayacak olursa, Çankaya için oluştuğu varsayılan (ama gerçekte işlerlik kazanmaması umulan) 'mutabakat' bir anda tek seçeneğe dönüşebilir. Daha da şaşırtıcı bir seçenek ise, Çankaya'nın 'merkez sağı birleştirmek üzere terkedilmesi' olacaktır."

"Türkiye'de iki siyasi aktörün biribirini ayakta tutmasını sağlayan bir Çiller-Yılmaz diyalektiği kadar, bugüne kadar pek çok kişinin gözünden kaçan bir Demirel-Çiller diyalektiği de var."

Yaşadığımız deprem felaketi, hükümetin ekonomik politikalar konusunda belli bir siyasi irade sergilemesi ve Türkiye-AB ilişkisinin yeni seyri "erken seçim" olasılığının azalmasına yol açtı. Ancak bu durum "erken seçim" olasılığının uzunca bir dönem için gündemden kalktığı anlamına gelmiyor. Bugün de "siyasi iradenin yeniden biçimlenmesi" konusunda Cumhurbaşkanlığı Seçimi can alıcı bir işlev taşıyor. Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nin hem Merkez Sağ hem DSP-MHP ekseni için ne anlama geldiğine ve "siyasi iradenin yeniden biçimlenmesi" açısından denklemin nasıl tersine döndüğüne değineceğiz.


1 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Hakan ARSLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...