Yazdığı Huzur Sokağı romanıyla baskı ve okunma rekorları kıran, 30 yıl öncesinin "tesettür simgesi" Şule Yüksel Şenler, yıllar sonra ilk kez Kanal 7'de Ahmet Hakan'ın sunduğu İskele-Sancak'a konuştu. Şenler, anlattıklarıyla başörtüsü konusunda "bir arpa boyu" yol alınamadığını gözler önüne serdi.

Bir süredir yurtdışında yaşayan Şenler, toplumun kaybettiği değerleri yeniden kazandırmak için mücadele verdiğini açıkladı. Şenler, geleneksel başörtüsü tarzının dışına çıkmasının çok dikkat çektiğini belirterek, "O güne kadar başörtülüler ikinci sınıf olarak görülüyorlardı. İlk defa modern bir aileden gelen genç bir kızın 'şık bir biçimde' başını örtemesi ve bu haliyle kamu alanına çıkması çok tepki toplamıştı" dedi. Haftalık bir kadın gazetesinde yazılarını yazmaya başladığı yıllarda başı açık olduğunu anlatan Şenler, ağabeyinden etkilendiğini belirtti. İlk önce ağabeyi ile aralarında büyük tartışmalar olduğunu söyleyen Şenler, 20-21 yaşlarındayken ağabeyinin fikirlerini anlamaya başladığını söyledi. Şenler, başı açık olsa da dini konulara ilişkin yazılar yazdığını, bunun da bir süre sonra gazete yönetiminin tepkisi çektiğini anlatarak, "Bir süre sonra oradan ayrılmak zorunda kaldım" dedi.

Daha sonra başını kapattığını ve bunun Türkiye'de çok önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydeden Şenler, inanılmaz tepkiler geldiğini belirterek şöyle devam etti: "Toplumsal açıdan ilk önce kamuoyundan çok büyük tepki gördüm. İşte, 'Sen, modern, güzel bir gençkızsın, bu örtünme de neyin nesi?' gibi tepkiler geldi. Benim örtünmemin önemi, ilk kez bir bayanın yazılarıyla, konferanslarıyla kamusal alanda boy göstermesiydi."

"Şulebaş" modası !

O dönemde kullanılan başörtüsünün "geleneksel" sayıldığını, bu tarzın İslam'ın "örtünün" emriyle uyuşmadığını söyledi. Şenler, kendisinin bu amaçla bugünkü gibi bir örtünme şekli geliştirdiğini belirterek, bu örtünme şeklinin o zaman toplumu önyarıgılarından kurtulmak için de gerekli olduğunu söyledi. Şenler, "Çünkü o zamanlar insanlar, geleneksel örtünme şeklinde başını örten insanlara kaba, görgüsüz olarak bakarlardı. Adeta ikinci sınıf bir insan olarak görürlerdi" diye konuştu. Bazı kesimlerin, kendisinin örtünme şekline o dönemlerde "Sıkmabaş" ya da "Şulebaş" yakıştırmalarında bulunduğunu da hatırlatan Şenler, "Bu şekilde örtünmem, inancından ötürü örtünen kadınının ikinci sınıf insan muamelesinden kurtulmasını da amaçlıyordu" diye konuştu.

Kadın hakları savunuculuğu yaptım

Döneminde çok ses getiren konferanslarıyla ilgili de bilgi veren Şenler, "İlk konferansı Samsun'da verdim. Samsun'daki insanlar teşvik ettiler. Benim için, 'Erkek gibi yazılar yazıyor. Konferanstaki fikirleri önemli değil ama kıyafetiyle hanımlarımıza örnek olsun' diye düşünmüşler" dedi. Müslüman bir kadının davranışlarının nasıl olması gerektiğini konferanslarla kadın izleyicilere aktardığını belirten Şenler, "Konferanslarda önce İslam'da kadın meselesini anlatırdım" diye konuştu. O dönemlerde yaptıklarının, bugün için kadın hakları savunuculuğu olarak değerlendirilebileceğini vurgulayan Şenler, "Benim için kadının okul hayatı, toplum hayatı ve iş hayatı hepsi önemliydi. Çünkü ben bir cemiyet modeli ortaya koyuyordum" dedi.

Kendisinin sadece eskiden toplumuza ait olan bazı özellikleri hatırlattığını vurgulayan Şenler, "Altını çizdiklerim; ahlak, fazilet, erdem,yardımlaşma ve dedikodu yapmama gibi bizim toplumumuzun daha önce sahip olduğu özelliklerdi" diye konuştu.