![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Komik davaHakkımda onlarca dava açıldı. Bazılarını haketmiştim. Haketmiştim, çünkü, bu ülkede irade-i milliye gasıplarını eleştirmek hâlâ suç. Hatay Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında "iddianame" düzenledi de ne oldu? Ne olacak, meslekten ihraç edildiğiyle kaldı. Sacit Kayasu'nunki de bir şey mi? Bu satırların yazarı, "Darbe yapmak yasalarımıza göre suçtur" dediği için aylarca mahkeme koridorlarında süründürüldü yahu, siz ne diyorsunuz. Geçenlerde yeni bir "sarı zarf" geldi. Mahkeme celbi... Bu kez suçum ne, biliyor musunuz? 28 Şubat'a "darbe" demek. Bilmem, Cüneyt Arcayürek diye birini duydu mu sayın cumhuriyet savcısı... Arcayürek, yarım asırdır Ankara'da mukim. Acar bir gazeteci. Bir süre Çankaya'da görev yaptı. Kulağı delik efradından... Bakın 1999 Şubat'ında ne yazmış: "28 Şubat kalkışması, zannedildiği gibi Refahyol döneminin ürünü değil. Süreci oluşturan nedenler 1991 yılında başladı ve aşama aşama genişleyerek bugüne geldi." Demek ki "aşama aşama genişleyen", planlı, programlı bir kalkışma sözkonusu. 1991 tarihini Arcayürek'in iyimserliğine yoralım; 28 Şubat'ı, asıl, Mümtaz Soysal'ın da altını çizdiği gibi 1946'da başlatmak gerekecek. Çünkü, çok partili parlamenter sisteme geçtiğimiz tarihten itibaren, "millî şef" korporatizmini savunan "ilericiler" CHP dışındaki bir partinin iktidarını sürekli bir "felaket" ve "yıkım" olarak değerlendirdiler. Darbe ve muhtıralarla alaşağı edilen yönetimlerin hep sağ parti iktidarları olması elbette rastlantı değil. 46'dan önceki partiler için de aynı teamül geçerliydi. "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" ve "Serbest Fırka", klasik anlamda sağ partilerdi. İkisi de mücbir nedenlerle kapatıldı. 28 Şubat da, sağ siyaset çizgisine yönelik "devlet tutumu"nun kristalize olduğu tipik bir "sol darbe"ydi. Bunu Arcayürek de doğruluyor: "28 Şubat'ı darbe kategorisine koyacağız. Sessiz bir darbe. Ordu her zaman Harbiye Marşı'yla gelmez ki. 16 madde koydu ortaya ve 'uygula' dedi. Bu bir darbedir." Arcayürek açıkça "28 Şubat darbedir" diyor, ama sayın cumhuriyet savcısı bunu "suç duyurusu" kabul edip "soruşturma" açmak yerine, malumu ilam eden fakirin yakasına yapışıyor. Ben de farklı bir şey söylemedim ki: "28 Şubat darbedir..." dedim. Eh, bir de tazminat davalar var. Bu tür davalar, son zamanlarda, ne hikmetse, hep aleyhime sonuçlanıyor. Örneğin, Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yakup Yılmaz, kendisine "ırz düşmanı suratlı adam" dediğim gerekçesiyle, 10 milyar liralık "maddi ve manevi tazminat davası" açtı ve 1 milyar 600 milyon Türk lirası tazminata hak kazandı. Evim yok, arabam yok, taşınır veya taşınmaz hiçbir gayrımenkulüm yok... Ne yapsın Yakup, o da tuttu avukatları aracılığıyla maaşıma haciz koydurdu. Artık her ay maaşımızdan belli bir miktar (20 milyon TL.) Mehmet Yakup'a ödeyeceğiz. (Okuyucuya not: Hiçbir zaman Mehmet Yakup Yılmaz'a "ırz düşmanı suratlı adam" demedim. Sadece, Nihat Genç'in bir yazısına gönderme yaparak, Mehmet Yakup Yılmaz'la "Calgon Kireç Sökücü" reklamlarındaki adam arasında "ironik" paralellikler kurdum. Yakup'un bu ironiyi ciddiye alıp mahkemeye koşacağını, bununla da yetinmeyip "haciz" işlemi başlatacağını nereden bilebilirdim. Demek ki bundan sonra zekâsıyla mütenasip espriler yapacağız.) Ayda 20 milyon TL. İyi para... Kemali afiyetle harca Yakupçuğum ve "meslektaşının maaşına haciz koyduran gazeteci" sıfatınla bin yaşa, binler yaşa...
akekec@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|