![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Mesut Yılmaz, yargı önüne çıkabilmelidirMesut Yılmaz'ın, hakkındaki soruşturma dosyalarından ve hatta TÜRKBANK özelleştirilmesine fesat karıştırma iddiasından da, aklanmasını istiyoruz.. Bu samimi isteğimiz.. Neticede Yılmaz, "sivil ve demokratik politika"yı temsil ediyor. Parti Genel Başkanı olmuş.. Bakanlıklar yapmış, Başbakan bile olmuş.. "Seçilmiş olmak" kavramının simgelerinden biri Mesut Yılmaz.. Politik çizgisini, yöntemlerini, vizyon özürlü olmasını, siyaset üretmek yerine rakiplerini komplolarla karalama tutkusunu falan, hiç beğenmiyoruz.. Bizim mesleğimiz olan gazeteciliği, son başbakanlığı döneminde ne yazık ki yozlaştırdı.. Basın özgürlüğünü teşvik edecek yerde, kartel sermayesi ile, tatsız ilişkilere girdi.. Medya, devlet parasına, teşviklere, kredilere, özelleştirme pastasına ortak edildi.. Karşılığında, eleştiren yazarlar satıldı, susturuldu. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında, Korkmaz Yiğit, bilmem kaç tane televizyon kanalı ve "Milliyet" ile "Yeni Yüzyıl" gazetelerini satın almaya yönlendirildi.. Bir gazeteci olarak, bu olgular, Mesut Yılmaz'ı beğenmememiz için yeter sebeptir.. Ama yine de, şaibe dosyalarından aklanmasını istiyoruz.. Çünkü o, "seçilmiş olmak" denilen olayın çapını simgeleyen isimlerden biri.. Sadece halkın oylarından aldığı meşruiyetle, devletin en üst yönetim makamlarına gelebildi.. Ve kendi hatalarından ötürü, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday bile olamadı.. Toplumun kurumları ve düşünce odakları, Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanı adayı olmasına yeşil ışık yakmadı.. "Şaibe" kavramı seslendirildiği zaman, hep Mesut Yılmaz'ın adı akla geldi.. Koalisyon ortakları bile, Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanı adayı olmasını engelledi.. Şimdi Mesut Yılmaz'ın bu karanlık ve mutsuz geçmişinin aydınlanmasını ve aklanmasını, gerçekten istiyoruz.. Mesut Yılmaz aklanmalı.. Ama hukuk ve adaletin ağır bastığı bir mekanda, yargı önünde aklanmalı.. Meclis Soruşturma Komisyonu'nda, siyasi denge hesaplarına veya sayısal ittifaklara dayalı olarak gerçekleşen "aklanma"lar, Mesut Yılmaz'ın, halk vicdanında aklanmasına yetmez.. Mesut Yılmaz, hiç olmazsa TÜRKBANK özelleştirme ihalesine fesat karıştırma iddialarından ötürü, yargı önüne çıkabilmelidir.. Bunu, Meclis komisyonunu ikna ederek, kendi isteği ile sağlamalıdır.. Hepimiz, televizyonların karşısında, nefesimizi tutarak seyrettik o dönemin açıklamalarını.. Yılmaz, Uğur Dündar'ın karşısına oturup, "o gece"yi ve sonrasını anlattı.. Korkmaz Yiğit, kendi doldurduğu video kasetini, kendi televizyonunda yayınladı.. Çakıcı-Evcil konuşma bantları, her kanalda ve her gazetede, uzun uzun yayınlandı.. Mesut Yılmaz, "tarafsız ve bağımsız" yargı önünde bunları anlatmalı, hesap vermeli, kendini savunmalıdır.. Adaleti ve hukuku, ancak "tarafsız ve bağımsız" yargı gerçekleştirebilir. Millet Meclisi Komisyonu, sayısal olarak, ne bağımsızdır, ne tarafsızdır.. Mesut Yılmaz'ın, kendi partisinin ve koalisyon ortaklarının oylarıyla sağlanılan sayı üstünlüğü sayesinde aklanması, ne demokrasiye, ne hukukun üstünlüğüne, ne de adalet anlayışına yakışır. Mesut Yılmaz, aklanmalıdır.. Ama "yargı önünde" olmalıdır bu.. Halk, oyları ile Yılmaz'ı başbakanlığa kadar taşıdı.. Şimdi halk, Mesut Yılmaz'ı da, demokrasiyi de yaralayan şaibe bulutlarının, yargı önünde temizlenmesini bekliyor.. Bu, böylece bilinmelidir.. Yılmaz, başarılı bir lider olmayabilir.. Hiç olmazsa "temiz bir lider" olabilmelidir. ŞAKA
Bağırsak temizliği..
Galiba Hizbullah soruşturması sırasında, bir silah tüccarı söylemişti.. -Türkiye bağırsaklarını temizliyor, demişti.. Gelişmeler onu gösteriyor ki, bu bağırsak temizliği, hem aşağıdan hem yukarıdan yapılmak durumunda.. Karakollar şeffaf olamadı.. Ama galiba tuvaletler şeffaflaşıyor.. THE ECONOMİST
Fazilet'in "iç mesele"si, dışarıda..
İngilizler'in etkili "The Economist" dergisi, son sayısında (20-26 Mayıs), Fazilet Partisi Kongresi'ndeki oluşumları incelerken, "İhtiyar adamların yönettiği genç Türkler, yeni kuşakları mı arıyor" sorusunu gündeme getirmişti.. "Fazilet Kongresi'nde, eskilerin engellemesine rağmen Abdullah Gül'ün yüksek oranda oy alması, partiyi bir yol ayırımına getirir mi" sorusuna cevap arıyordu "The Economist." Abdullah Gül'ün kimliğinin uzun uzun incelendiği, Necmettin Erbakan'ın, Recep Tayyip Erdoğan'ın konumlarının değerlendirildiği, ilgi çekici bir haber-yorumdu bu.. Abdullah Gül'ün temsil ettiği "yenilikçiler"in, müslüman kimliği korurken, din ile devlet işlerini ayırma çabaları, Avrupa Birliği'ne girişi desteklemeleri falan irdeleniyordu.. Demek istediğimiz şu.. Fazilet Partisi içindeki gelişmeler, ne bu partinin ve hatta ne Türkiye'nin "iç mesele"sidir.. Bütün dünya, "Siyasal İslam" kavramına ilişkin gelişmeleri, dikkatle izliyor. Bu bakımdan Fazilet yönetimi, içe kapandığını zannederken, gerçekten tarihi bir yanılgı içine düşüyor.
mbarlas@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|