![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Akl-ı Selimin Müziği'Temelini Newton, Galileo ve Descartes gibi bilim ve düşünce adamlarının attığı Aydınlanma hareketinin, Batı düşünce ve sanat dünyası için çok önemli bir dönüm noktası olduğu gerçeğini reddetmek mümkün değil. Galileo, yeni bir tarz önerir insanlık için: "Doğanın kitabı matematiksel bir dille yazılmıştır. (...). O halde ölçülebileni ölç, ölçülemeyeni ise ölçülebilir yap". 17. yüzyılın bu en önemli bilim adamı, Aydınlanma'nın da üzerine oturduğu Kartezyen düşünceyi bir başka şekilde özetlemektedir. Kartezyen düşünceye göre "Bilimsel gerçeklik, tek gerçekliktir. Gerçek olan ise ölçülebilir ve nicel olandır. Bunu dışında gerçek yoktur." Descartes'tan başlayarak Aydınlanma, aslında varlığı parçalara ayırdı, zihin ve varlık arasındaki ilişkiyi böldü. Her bir nitelik ve etkileşimi temel maddî yapı taşlarına indirgedi, sonra birbirinden kopuk ve özerk nesneleri, kurulu mekanik bir sistem içinde yeni bir evren görüşüne dönüştürdü. Aydınlanma hareketinin müziğe nasıl yansıdığı, müzik sanatında ne gibi değişimlere yol açtığı, besteciyi nasıl biçimlendirdiği bence önemli bir konu ve ne yazık ki yeterince araştırılmış değil. Bazı araştırmacıların ifade ettiği bir görüş var: "Descartes Batı düşüncesinde -ve Aydınlanma hareketi içinde- ne anlam ifade ediyorsa, Bach da Batı müziği için aynı anlamı ifade eder". Bu çok yanlış bir görüş değil. Bach, Aydınlanma virajının, Aydınlanma ile birlikte modernleşme sürecine giren Batı müziğinin en önemli bestecilerinden biridir. Bach ile birlikte, belki de başta Franz Joseph Haydn, Mozart ve Beethoven olmak üzere birkaç besteciyi daha saymak mümkün olabilir. Aydınlanma hareketinin Osmanlı'ya nasıl yansıdığı, Osmanlı düşünürünü ve sanatçısını, -özellikle müzisyenini- nasıl etkilediği de ayrı ve önemli bir araştırma konusu. Aynı dönemlerde Osmanlı'da ciddî kıpırdanmalar yaşanmıyor değil. Ama bunun düşüncede ve sanatta nasıl bir karşılık bulduğuna dair çok sağlıklı sayılabilecek araştırmalar yok. Müzik, Osmanlı'da sanki toplumsal hayattan bağımsız, kendi halinde düz bir çizgi olarak ilerliyor ve sonunda cumhuriyet duvarına çarpıp dağılıyor. Varsayım, bundan ibaret; bunun da çok sağlıklı ve bilimsel bir temele oturduğu herhalde söylenemez. Bugünlerde Tophane-i Âmire'de (MSÜ Kültür ve Sanat Merkezi) düzenlenen ve -Akbank'ın desteğiyle- Cem Mansur tarafından gerçekleştirilen "1789 / Akl-ı Selim Müziği" başlıklı etkinlik, aslında sözkonusu dönemdeki etkileşimi ve bunun müziğe yansımasını konu alıyor. Cem Mansur, özellikle Fransız Devrimi'nin ve Besteci Sultan 3.Selim'in saltanatının aynı yıl başlamasının bir rastlantı olmakla birlikte, o dönemde birçok anlamlı benzerlik ve karşılıklı etkilenmenin ortaya çıktığından söz ediyor. Gerçi 3.Selim'in kâtibi Ahmed Efendi 1792 yılında; "Fransa'daki ayaklanmalar, inşallah frengi illeti gibi düşmanlarımızın arasına yayılır, onları birbirine düşürür ve bu sayede imparatorluk için hayırlı sonuçlar doğar. Âmin!" diye dua ederek Fransız Devrimi'nin düşmanın başına dert açmasını istiyorsa da, bu gelişmeler tam tersine Batı'da önemli dönüşümlere yol açtı. Aydınlanma aklının her ne kadar "selim" bir akıl olduğu tartışılsa da, Tophane-i Âmire'de gerçekleştirilen "Akl-ı Selimin Müziği" başlıklı etkinlikler, bir dönemin müziklerini ve toplumlararası karşılıklı etkilenmeleri, bu etkilenmelerin müziğe nasıl yansıdığını anlamak bakımından önemli. Eğer bir aksilik olmazsa, yarın Yeni Şafak okurları, "Memleket Meseleleri" başlıklı röportaj alanımızda bu konuda Cem Mansur ile yapılmış geniş bir konuşma bulacaklar.
ycetinkaya@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|