YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Havai fişek izleyerek dünyalı olunabilir mi?

 
Yılbaşı gecesi, televizyon başında dünya kentlerinin saat dilimine göre 2000'e girmesini izlerken, hep Mcluhan'ın "Dünya global bir köydür" sözünü hatırladım.

 

Kanadalı iletişim kuramcısı Marshall Mcluhan (1911-1980) ilk defa "Dünya, global bir köydür" dediği zaman, 1964 yılında çoğumuz gülmüştük..

İstanbul'a ilk kez gelen Nevşehirli'nin hikayesini hatırlamıştık "Dünya global bir köydür" sözünü duyunca..

İstanbul'a ilk kez gelen Nevşehirli, Haydarpaşa'da trenden inmiş.. Elinde bavulu, Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden inip, vapur iskelesine gitmiş..

Şöyle bir bakmış vapur iskelesinden görünen manzaraya.. Karşıda, binalarla dolu koca bir kent uzanıyormuş..

Yanındaki, vapur bekleyenlerden birine sormuş Nevşehirli..

-Şu karşıda görünen yer, neresidir?

Adam cevap vermiş..

-O görünen yer Kadıköy'dür!..

Nevşehirli bu cevabı duyunca, başını iki yana sallamış.. Söylenmiş..

-Hay bizim Nevşehir'e şehir, bu Kadıköy'e de köy diyenin aklına..

Kanadalı iletişim kuramcısı Mcluhan, medyanın kültür üzerindeki etkilerini incelerken, ilk kitabı olan "Gütenberg Galaksisi"nde (1962), matbaanın dünyayı nasıl değiştirdiğini yorumlamıştı.. İkinci kitabı olan "Medyayı Anlamak"ta (1964), şu gözlemini dile getirdi..

-Yazılı kültür, bireyleri kendi bilinçlerine döndürdü.. Elektronik medya ise, tersine bir etkiyle, tüm insanlığı birbirine açan bir global köy yarattı..

Ölümünden bir yıl önce yayınlanan son kitabında, bulgularını "aforizma"larla noktaladı. Yani, vecizelerini sıraladı.. (Medium is the message, 1967)

Yılbaşı gecesi, televizyon başında dünya kentlerinin saat dilimine göre 2000'e girmesini izlerken, hep Mcluhan'ın "Dünya global bir köydür" sözünü hatırladım.

Sydney'de, Londra'da, Paris'te veya New York'ta, Rio'da, sahillere, bulvarlara, meydanlara doluşmuş yüz milyonlarca vergi mükellefi, kendi paraları ile satın alınan havai fişeklerin, patır patır nasıl yakıldığını, keyifle izliyordu..

Türkiye'de öyle milyonlarca dolarlık havai fişek atılmadı.. Bizim vergi mükelleflerimizin paraları ile boşaltılmış bankalar kurtarılıyordu..

Neyse.. Bırakalım bunları.. "Global köy" kavramına dönelim..

Hayatımıza, inkâr edilmez şekilde girmiş olan "medyatik toplum" kavramı, hem iyi, hem de kötü yanları ile değerlendirilmelidir..

Evet.. Televizyon karşısında, Rio'daki veya Londra'daki insanla, aynı keyifleri, aynı heyecanları paylaşabiliyoruz.. Bu iyi birşey..

Düşünün ki, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfettiği 1492'den sonraki 10 yıl içinde yayınlanan hiçbir kitapta, Amerika'nın keşfine ilişkin bilgi yoktur. Ama, aynı yıl Gütenberg'in, değiştirilebilir harflerle basımı mümkün kılan matbaayı icad etmesi sonucu, 1500'lü yıllardan sonra, dünyadaki okur-yazarlar (ve özellikle Latince bilenler) hızla, hemen herşeyi öğrenmeye başlamıştır..

Avrupa'nın değişik ülkelerinde Rönesans'ın aynı dönemde yeni bir çağ başlatması, Latince bilen aydınlara ve matbaaya bağlanabilir.

Bugün ise biz, savaşları, hükümet darbelerini, katliamları, evimizdeki televizyon ekranından, canlı yayınlarla izliyoruz.. Yeni dünya, Japon markalı televizyon ekranlarında Amerikan yapımı filmlerin ve belgesellerin izlendiği, küçük bir iletişim köyü..

Bu iyi bir olay..

Ama unutmayalım.. "Medya", orta karar insanları, orta karar bir kültürle, tek tip düşünmeye alıştıran bir olgu da olabiliyor..

Medya, kalabalıkları koyunluğa da itebiliyor.. Vergi mükellefinin parası harcanılarak veya çarpılarak oluşturulmuş kanallar, bazan "militarizm"i, bazan "tronizm"i (ahbap çavuş demokrasisi), bazan "kleptokrasi"yi (hırsızların iktidarı), tıpkı vergi mükelleflerinin paraları ile patlatılan havai fişeklerin beğenilmesi gibi, birer erdem biçiminde sunabiliyor kalabalıklara.

Yani bu "medya", ciddi bir konu!

ŞAKA

Nafile baba!..

Süleyman Demirel, açıkçası çok konuşuyor..

Cumhurbaşkanı olduktan sonra farkettiği "yeni dünya"nın kültürünü tam özümsemeden, durmadan, birşeyler anlatıyor televizyonlarda..

"9'uncu Senfoni" ile "10'uncu Yıl Marşı" arasındaki gelip-gitmeleri yüzünden, bugünü anlamakta zorlanıyor.

Televizyon konuşmalarında, bunu çok yakından gözlemliyoruz.

ŞEFFAFLIK

Tehlikeli bilgiler!..

Erol Evcil soruşturmasına karartma geldiği için, Nesim Malki cinayetine bulaşan isimler konusundaki gelişmeleri izleyemiyoruz..

Alaattin Çakıcı konuşturulmadığı için, Malki cinayetinden başlayıp, banka özelleştirmelerine fesat karıştırmaya kadar uzanan, siyasi ve mali bağlantıları da bilmiyoruz..

Son banka kamulaştırmalarında, hangi bankaların önceden uyarıldığını, hangi banka sahiplerinin korunduğunu, hangi bankaların, kamu bankalarından aktarılan paralarla sübvansiyone edildiğini de, henüz öğrenemedik..

Bundan önceki Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Uluğbay'ın, neden kendisini öldürmeye kalkıştığını da öğrenememiştik ya..

"Vahşi Batı"da bir silahşör kovboy, başka bir kovboya gidip, sormuş..

-İki kere iki kaç eder?

-Dört eder, demiş kendisine sorulan kovboy.

Bunun üzerine soruyu soran kovboy, silahını çekip, "iki kere iki dört eder" diyen kovboyu vurmuş.. Sonra,

-Sen çok şey biliyorsun.. Bu bilgiyle yaşaman tehlikeli olabilir, demiş..

İşte öyle birşey durumumuz..


3.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...