YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Beklesin bakalım biraz daha...

 
Kadınların hüzünlerinden ve neşelerinden bahsetmeyen bir yeni binyıl beklesin kapıda ve siz de kolayca davet etmeyin onu hayatınıza.

 

Önünüze bir yılın değil bir binyılın muhasebesini koyuyorsunuz artık. İsteseniz de istemeseniz de bu böyle.

Yaşadığınız yılların değeri yaşamadığınız bir geçmişin de yükünü taşıyor boynunda, hep yaşamadığınız geleceğin yüküne hazırlanırken, bir de yaşamadığınız geçmişin yüküyle tanıştınız artık.

Bir yıldan öbür yıla geçmediniz sadece, bir binyıldan yeni bir binyıla geçtiniz artık. Hatta bunu öylesine istediniz ki, matematiksel olarak yeni binyıla geçmek için daha bir yıl varken önünüzde, bir kenara bırakıp hesabı geçiverdiniz işte yeni binyıla. Oysa yeni binyıla başlamak için bir yıl daha var önünüzde, yeni bir rakamla başlayacak bir yıla girmek yeni binyıla girmek demek değil, ama yenilenmek ve yeni bir sayfa açmak öylesine şehvetli bir tutku ki artık, önemsemiyorsunuz bunu...

Kendi kendinize başaramadığınızı, rakamların ve harflerin büyüsünde arıyorsunuz. Ne çok aradı değil mi insanoğlu, harflerin ve rakamların büyüsünde mutluluğu?

Istırabı bile tutku doğuran bir ateş gibi yakıyor ruhunuzu yenilenme arzusu, kaçınılmaz bir sıkıntıdan kaçar gibi kaçıyorsunuz artık bildik şekilde tarih atmaktan, yeni "tarihler" atarak hayatınıza yeni "tarifler" bulmak istiyorsunuz besbelli.

Fakat ben size tam tersini önereceğim, bu yeni binyılın ilk günlerinde, kendi kafamızdan yeni binyılın ilk günleri kıldığımız bu günlerde, kaçmayın "aşina olandan" diyeceğim size, daha derinlerine dalmanızı önereceğim taşımaktan yorulduğunuz duyguların; göz kapaklarınızı aşarak dolsun göz bebeklerinize o ruhu bitkinleştiren tınılar, avuç içlerinizdeki çizgiler kadar yerleşsin teninize terk etmeye çalıştığınız sızılar.

Harflerin ve rakamların sahte büyüsünde tüketmektense hayatı, geceye cellat olan hüzünlerin harfleri yorgun düşürdüğü, kalabalıklardaki yalnızlığa göz süzen sürgünlerin rakamları yurtsuz bıraktığı bir hayatı tutun bütün gücünüzle.

Tutun onu var gücünüzle, gitmesin bir yere, yeterince yaşamadınız ki onu gitmesine izin veresiniz, yeterince bakmadınız ki gözlerine o gözlerin gölgelenmesine seyirci olasınız...

Ne acıdan korkun ne de hüzünden kaçın, size hayatınızı nasıl mükemmel yaşamanız gerektiğini söyleyen sözlere kanmayın, o sözlerin için de vaatkâr rakamlar ve davetkâr harfler var, ama ruhun ve tenin sırları yok...

Kim söyleyebilir size mükemmel bir hayatın sırrını? Acıdan ve hüzünden koparılmış bir mükemmelliğin insanların gözündeki değeri sizi teskin edebilir mi? Hangi övgü, hangi iltifat kendinizle baş başa kaldığınız anların yükünü taşıyacak kadar cesur olabilir ki? Ya da insanların gözünde mükemmel olmayan bir hayat, yalnız anlarınızın yükünü taşıyacak bir aşka sahipse, başkalarının gözünde eksik ve yanlış olmayı niye önemsesin ki?

Ruhun ve tenin sır kâtiplerine daha çok kulak tıkamayı öneren, yeni bir binyıl bile olsa, yüz vermeyin ona, derim ben. Beyinlere takılacak mikroçiplerden bahseden yeni bir binyıl, kadınların sabahları belli belirsiz görünen bir sis perdesi gibi taşıdıkları hüzünleri hakkında yeni bir şey söylemiyorsa, bize ne ondan?

Kadınların rüzgârda dalgalanan saçlarına ve kurşûni zamanlarda ıslanan gözkapaklarına yeni kelimelerle bakmıyorsa bu yeni binyıl, niye vazgeçelim eski kelimelerimizden?

Bir zamanlar kadınları bir an bile olsun sevindirmiş âşina kelimelerimizden daha çok neşelendirmek iddiasında değilse yeni binyılın yeni kelimeleri, kadınlarımızın, geçmişte kalmış bile olsa, neşelerine niye vefasızlık edelim?

Bu yeni binyıl kadınların hüzünlerine daha çok yoldaş olacak renkler vadetsin önce, neşelerine daha çok güneş ışığı düşürecek senfoniler sunsun bakalım bir an evvel, işte o zaman adımımızı atariz biz de eşiğinden.

Yoksa, kadınların hüzünlerinden ve neşelerinden bahsetmeyen bir yeni binyıl beklesin kapıda ve siz de kolayca davet etmeyin onu hayatınıza. Güneşli bir günde bir söğüt altı gibi gölgelenen hüzünlerden ve Pasifik kıyılarında doğan güneş gibi taammüden saran neşelerden az bahseden bir yüzyıl bile olsa elimizdeki, daha çoğundan emin olmadan niye vazgeçelim ki elimizdekinden?

Sis perdesi gibi hüzünlerin ve güneş ışığı gibi neşelerin sınavından geçmeyen, değil yeni bir binyıl, isterse milyonlarca yeni yıl olsun, beklesin bakalım beklediği yerde... Rakamların ve harflerin büyüsü, önce kadınların sözlerindeki büyüye saygılarını sunsun bakalım...


3.OCAK.1999


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...