YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Gelenekten aşkın modernliğe

 
Geleneğin kendi içindeki dinamiklerden habersiz tekrar tuzağına düşenler ölümsüz ve orijinal bir eser veremediler geçmiş zaman ustalarını tekrarlamaktan başka.

 

Peyami Gürel'in uzun süredir üzerinde çalıştığını bildiğim tablolarının sergilendiği kişisel serginin açılışında hem bir hoşnutluk hem bir burukluk (belki) vardı. Serginin gerçekleşmesinde CRR fuayesinin Peyami'ye tahsisini sağlayan Şenol Demiröz'le bir ara sohbet ederken söyledikleri aslında hüznün yansıyan yüzüydü: "Şu eserler başka kesimlerde olsa yer yerinden oynar."

Beşir Ayvazoğlu ile de eserleri konuşuyoruz. Bilmem kendisi farkında mı ama Peyami değişik bir şey deniyor. Bunun teorik altyapısının oluşturulması gerekir. Bunu kim yapar onu bilemeyiz ama denedikleri gerçekten tümüyle yeni ve tartışılması gereken açılımlar.

Peyami'nin 9 parça eserini anlamlı daha doğrusu farklı kılan bizzat yine Peyami'nin kendi geçmişi, yani kendisi. Artık usta sayılabilecek ebrucular arasında yerini çoktan aldı. Ebruda denediği çeşitli açılımlar ebru teknesine ne kadar hakim olduğunu, geleneksel formu bozmadan yeni neler üretilebileceğini gösterdi. Hatla ilgilendi, hat sanatında ürünler verdi. Plastik sanatlarla geleneksel İslam sanatları arasında gidip gelmedi ama iki plastik algılayış arasında dirsek temasını sürekli diri tuttu. Resim yaptı, hâlâ yapıyor. Tuvalle tanışıklığı bu sanatlar içinde belki de en eski olanı. Minyatürle de ilgilendi resim yaparken.

Geleneksel İslam sanatı ile modern plastik sanat formu arasında bir köprü kurmak ya da onu aşmak biraz da, mayınlı alana girmek demek.

İki boyutlu minyatür dünyasının yansıttığı varlık zemini ile üç boyutlu bait varlık alanı arasında anlamlı bir ilişki kurmaya başladığınız anda mayınlı alana girmiş oluyorsunuz. İslam'ın aşkın varlık tasavvuru ile modernizmin varlık anlayışının yekdüzeliği arasında sıkışmadan açılım yapabilmek yerli duyarlılığa sahip sanatçıların temel sorunu oldu. Geleneksel sanat anlayışından beslenerek ürün vermek genellikle geleneksel formların aynen kopyesini yazmak şeklinde yorumlandı. Geleneğin kendi içindeki dinamiklerden habersiz tekrar tuzağına düşenler ölümsüz ve orijinal bir eser veremediler geçmiş zaman ustalarını tekrarlamaktan başka. Oysa gelenek kendi içinde yeniden keşfe tâbi tutulduğu oranda yaşayabilirdi. Tekrarlamadan geleneği yeniden keşfetmek ve gelenekten beslenerek yeni ürünler verebilmek yaratıcı bir performansı gerekli kılıyordu. Geçmişin dondurulması sanatçılığın ölümü anlamına gelir ve pekçokları geleneğe sahip çıkmak adına bu tuzağa düştüler. Form/biçim kaygısı yaratıcılığı/içeriği öldürdü.

Şimdi temel sorun, geleneğin muteal evren/varlık tasavvuru içinde ortaya çıkardığı formlardan hareketle modernizmin maddi/görünür varlık tasavvurunun ortaya koyduğu ürünlerden beslenerek modernizmi de aşan ürünler verilebilir mi? Hat sanatının dünyası ile minyatürün soyutlamaya yatkın perspektif anlayışı modern resmin sunduğu açılımlarıyla, hatta plastik sanatların imkanlarıyla buluşarak modernizmi aşan yeni bir tarza imkan tanıyabilir mi?

Peyami bu sorulardan hareket ederek mi eserlerini ortaya koydu bilmem ama sergideki tablolara yansıyan çalışmalarını izlerken bir anda kafama bu tür sorular hücum etti. Yağlıboya soyut resimden hatta geçerken renk ve çizgilerin taşıdığı açılım geleneksel plastik anlayışla modern plastik tarza hakim bir sanatçı duyarlılığı hemen yansıyor. Ancak iki farklı varlık tasavvurunu geliştirdiği formlardan hareketle sonsuza açılabilmenin imkanlarını zorluyor.

Tam bu noktada şöyle bir sorunun ortaya atılması ne kadar tutarlı olabilir: Gelenekten beslenen bir aşkın modernliğin mümkün olup olmadığı. Bu sorunun cevabı bir yana bizzat sorunun kendi problametiğin kendisini oluşturuyor. Kuramsal tartışmalar bir yana Peyami'nin eserlerinde kendini gösteren en önemli tema, yoğun olarak bir aşkınlık arayışının sürekli var oluşudur. Bu aşkınlığa ulaşmayı denerken, modern olanla geleneksel olan arasındaki biçim/form ayrımına gitmeden, her iki formun imkanlarını aşkın olana imkan tanıdığını gösteren (belki de göstermek isteyen) bir üslûp daha baskın duruyor.

MECİDİYEKÖY / 1993

Galerinin ilk sergisinin açılışı yapılacak. İkimiz de ilginin ne düzeyde olacağı konusunda heyecanla karışık bir endişeli bekleyiş içindeyiz. Akşam sergi açılışı gerçekleşiyor, beklediğimizin üstünde çok değişik kesimlerden yoğun bir ilgi. Daha çok ebru gibi bir geleneksel sanata duyulan ilgiden kaynaklanan meraklıların da dahil olduğu yoğunluk.

CRR / 1 ŞUBAT 2000

Serginin açılışından biraz sonra gelebiliyorum. Tanıdık simalar var. "Peyami, açılışa ilgi nasıl?" diye soruyorum... "Çok iyi; profesyonel bir katılım var."


6 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...