YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sağduyu ihtiyacı

 
Türkiye'de iktidar veya muhalefetin birbirini tahrip ettiği her durumda, daima aradan bir başka güç sıyrılıp çıkabilmektedir.

 

Türkiye'de içeriden ve dışarıdan, siyaseti çürüten müdahalelerin varlığı ve ne tür sonuçlar ürettiği bilinmeyen birşey değil. Hem ülkenin, hem demokratik sistemin maruz kaldığı müdâhaleler sonucunda; toplum önünü göremez hale geliyor, fikir hak ve hürriyetleri alabora oluyor, kalkınma heyecanı ve toplumun kendini gerçekleştirme iradesi buharlaşıveriyor.

27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül müdahaleleri hepsi ortada. 28 Şubat'tan bu tarafa, Türkiye'nin içine sokulduğu dehlizlerden geçtiğimiz de zaten malûm.

Ama lûtfen, bir hususun da altının çizilmesi gerekiyor:

O da Türkiye'de, siyasetin ve siyasî partilerin kendi kendilerine ettiğidir. Burada siyasetten kastım, iktidar ve muhalefet organları arasında şahidi olduğumuz ilişki bozukluğudur. Herhangi bir durum, Türkiye'de, kaşla göz arasında, tarihî bir kriz seviyesine yükseliverir. Siz sanırsınız ki, ülke cihan savaşından geçiyor da, savaşın sonucunu tayin edecek hayatî derecede stratejiler tartışılıyor. Yani o anda herşey, hayat-memat meselesine varıp dayanmış gibi algılanır.

İktidar-muhalefet krizi

Halbuki iktidar-muhalefet arasındaki krizin üzerindeki kabuğu kaldırın, geride kalan şeyin küçük bir tırtıl seviyesine indiğini o anda farkedersiniz. Hadiseyi yani yüksek seviyeli gerilimleri üreten şeyin de asabiyetlerimiz, kinlerimiz, bazı şarklı tavırlarımız olduğunu o zaman daha iyi farkedersiniz.

Bu söylediklerimizi teyid edecek, o kadar bol örnek çıkarmak mümkün ki!.. Son kırkelli yıllık siyasî tarih iyi okunmadığı için, geride kalan bu zamanlar tam bir tecrübe çöplüğü derekesine dönüşüyor. Akif'in mısrasını hatırlamanın bu bakımdan tam zamanı: "Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"

Hizbullah operasyonlarının önümüzdeki Mart ayında başlatılacağını ileri süren önemli bir çevre, şu soruyu dile getiriyor: "Peki ne oldu da bu operasyonlar Ocak ortasına çekiliverdi?" Şu veya bu sebep, onu bilmem!.. Fakat bizdeki siyasetçinin unutmaması gereken bir hususa işaretten de geri durmamak gerekiyor:

APO'dan Hizbullah'a geçiş

Türkiye'de daha 17 Kasım öncesinden beri, askerî kanat kendisini alabildiğine geri çekmiyor muydu? AB konusunda yersiz kaçan binbir spekülasyona rağmen, askerler olumlu tavır takınmamışlar mıydı?

İşte bu ortamda Türkiye, tatsız-tutsuz APO tartışmalarının içine yuvarlandı. Muhalefet, hükümeti zora sokmak gibi bir saplantıyı, millî menfaatlerin önüne geçirdi. Kesinlikle burada ne hasbî idi, ne de toplumsal bir menfaat söz konusuydu. Muhalefetin unuttuğu şey, iktidarı zora sokmaktan öte, Türkiye'ye destabilize etmek değil de neydi? O şartlarda değil siyasî partiler, toplumsal dengeler bile yerinden oynuyor, muhalefet bunun farkına varamıyordu.

Bize göre Hizbullah süreci erkene çekilerek, bu gidişin önü alınmak istendi. Tabiî ki tek bir sebep geçerli değil. Ama en önemli sebeplerin başında bu geliyor. Tabiî ki Hizbullah hadisesi çok yönlü kullanılmaya ve her istenilen yöne sevkedilmeye müsâit bir durum. Ama bizatihi Hizbullah'ın kendisinin ürettiği vahamet de apayrı!.. Bu teşhir ve sindirme her zaman söylediğimiz gibi iyi olmuştur. Bu çıkan veya patalojik ur, nasıl olsa bu vücuttan çıkacaktı. Erken çıkması geç çıkmasından hayırlıdır.

Şimdi asıl sadet noktasındayız:

Türkiye'de iktidar veya muhalefetin birbirini tahrip ettiği her durumda, daima aradan bir başka güç sıyrılıp çıkabilmektedir. Türk-Yunan çatışmaları hep böylesi zamanlarda zuhur etti. Dış muzâyakalar, içeride siyasetin destabilizasyonu, daha neler neler!..

İster istemez de şimdi, Hizbullah olayı, siyasî bir netice devrişebilmek yolunda bol bol kullanılıyor. Bundan şikâyet tabiî olmakla beraber, üç aydır kendini geriye çekmiş sınıfları mindere davete de fırsat vermemek gerekmez miydi?

ANAP-DYP ilişkileri

Burada iktidar saplantılarına da kuvvetli bir örnek verelim. Geçtiğimiz 28 Şubat sürecinde ANAP, DYP'yi tasfiye sadedinde neler yaptı biliyorsunuz. Bundan ne fayda hasıl oldu? Ama devamı da var: Yılmaz hükümetini devirmekle muhalefetin eline ne geçti? Neticesinde bir hükümet ortaya çıkaramayan stratejiden ne hayır umulurdu ki?

Bizde iktidar ve muhalefet, sağduyudan uzaklaştıkça, siyasal sistemi daha bir zayıflatıyor ve aradan bazı güçlerin fırlayıp çıkmasına kendileri zemin hazırlıyor. Korkarım ki Köşk seçimleri böyle bir zemin üretmez.

Aklı selimi ve ülke realitesini değil de, kin ve adavetlerini kendilerine kılavuz edinenlerin bu sonuçları iyi düşünmesi gerekiyor.


6 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...