| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"Men dakka, dukka..."
Geçen gün çok komik bir şey oldu: Bazı gazetelerin okurları Başbakan Bülent Ecevit'in bir yalanlamasını okudular, ama neyin yalanlandığını tam anlayamadılar; başbakanın tez canlı davranıp derhal yalanladığı haber gazetelerinde yer almamıştı çünkü... Bu durum size de komik gelmiyor mu? Almanya, bir süreden beri siyasi skandallarla sarsılıyor. Önce, ülkeyi 18 yıl başbakan olarak idare etmiş Helmut Kohl'ün partisine usulsüz yardımlar aldığı ve hediye kabul ettiği ortaya çıktı. Almanlar tam bunu öğütmeye çalışırken, birdenbire, istihbarat örgütünün (BND), bazı ülkelerdeki 'dost partilere' maddi yardımda bulunduğu haberi ortalığı kaplayıverdi. Bazı Alman vakıflarını aracı kullanarak İspanya ve Portekiz'deki partilere para akıtmış Alman istihbaratı... Haber bu kadarla kalsaydı Ecevit'i rahatsız edecek herhangi bir durum olmayacaktı. Ancak, ilk gün İspanya ve Portekiz'le sınırlı tutulan "Partilerine kaynak akıtılan ülkeler" listesine, ikinci gün bir yenisi daha eklendi: Türkiye... Sadece ülke adı anılmakla kalınmadı, Alman ve Avusturya gazeteleri, Alman istihbarat örgütünün yardım ettiği Türk politikacının adını da açıkladılar: Bülent Ecevit... Habere göre, Ecevit'in partisi, belli bir zaman dilimi içerisinde, bir Alman vakfı aracılığıyla, iki milyon markın üzerinde yardım almış BND'den... Mali kaynak aktarımına adı karşına Walter Leisler Kiep'in geçmiş yıllardan yakın Ecevit'in dostu olduğu biliniyor. Geçmişte Alman başbakanı Helmut Schmidt'in Türkiye danışmanıydı Kiep; yeni başbakan Gerhard Schröder 'Türkiye danışmanı' atamayı düşündüğünde kimi seçti dersiniz? Herr Kiep'i tabii... Olayı ortaya çıkartan Alman gazeteciler "Verdiğimiz bilgi doğrudur" diye ısrar etseler bile, ben şu aşamada, Başbakan Ecevit'in "Yalan" açıklamasına itibar etmek zorundayım. Alman ve Avusturya gazetelerinde çıkan haberleri okudum, verdikleri bilgileri ilginç buldum, ama henüz herhangi bir belge görmediğim için doğruluğuna inanmakta tereddüt ediyorum. Benim şaşırdığım, bizim gazetelerin habere gösterdikleri ilgisizlik... Yeni Şafak konuyu hak ettiği değerde gördüğü için sizler şanslısınız. Doğru bir şey daha yaptı gazeteniz ve Bülent Ecevit'in yalanlamasını da hiç çekinmeden kullandı. Ancak, konudan haberdar olmadıklarını asla düşünemeyeceğim diğer gazeteler, yalanlamayı yansıttıkları halde, okurlarını haberden mahrum bıraktılar... Bunu anlamakta zorlanıyorum işte... Görmezden gelinen haberin ciddiliği sütunlarında ona yer veren gazetelerin ülkelerindeki itibarından kaynaklanıyor... Die Presse Avusturya'nın 'haberci' ününe sahip önde gelen gazetelerinden biri; haberi kaleme alan Berlin muhabiri Ewald König de sağlam kaynaklara dayanarak haber yapmasıyla tanınıyor. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde ise Hans Leyendecker habere imza atmış; o da siyasi kaynaklara hâkim bir gazeteci olarak biliniyor... En önemlisi de, bu iki itibarlı gazetenin, böylesine akçalı bir haberin yalan olması halinde doğuracağı sıkıntıları bilecek sorumlulukta kişilerin yönetiminde çıkması... Emin olmak için bu iki gazeteciye ulaşan arkadaşlarımız "Haber doğru" teyidiyle dudak uçuklatan ayrıntılara muhatap oldular... Leyendecker, skandalın değerlendirildiği 'Phönix' adlı televizyon kanalında, araştırmalarının sürdüğünü ve pek çok şeyin daha ortaya çıkacağını söyledi. Almanların Avrupa Birliği (AB) içerisinde etkin bir güç olma arzuları biliniyor. Yardım akıtmak için seçilen İspanya ve Portekiz Alman etki alanı dışındaki iki 'AB adayı ülke' idi o dönemde; kalp kazanmak için 50 milyon markın lâfı mı olur? 1974-1982 arasında, bu iki ülkedeki bazı partilere, BND bünyesinde kurulan örtülü ödenekten bu kadar para gitmiş işte. Alman ve Avusturyalı meslektaşlar, ulaştıkları belge ve bilgilerin, aynı süre içerisinde Türkiye'ye de para akıtıldığını gösterdiği iddiasındalar... Yalnız daha az bir para girmiş Türkiye'ye: sadece 2 milyon mark... Parayı alan Türkler, kaynak Almanya olmasına rağmen, ödemenin dolar cinsinden yapılmasını istemişler... Başka partilere yardım fikrinin babası o dönemin başbakanı Helmut Schmidt, 'dünya hükümeti' denebilecek bir siyasî organ varsa o hükümette Almanya'yı temsil eden kişidir... Bilderberg adlı ünlü kuruluşun yapı taşlarından biridir Schmidt ve kendisi de daha rafine bir kuruluş olan 'Roundtable' örgütünün başındadır... İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordusunda subay olarak görev almış, anne tarafından Musevi olduğunu ancak şu yakın zamanlarda açıklamıştır... Geçenlerde 'BBC-WORLD' kanalından Tim Sebastian'ın 'Hardtalk' programında izledim Schmidt'i, orada da hayatının hâlâ esrarengiz yönlerine değinmekten ısrarla kaçındı. Alman basınını bilirim, haber peşine düştüler mi ısrarcıdırlar. Şu sıralar Almanya'da skandal zamanı olduğu için, umarım, haber bir süre daha gündemde kalır. Hıristiyan Demokrat Kohl zor duruma düşünce selefi Sosyal Demokrat Schmidt'e ait 'sırlar' piyasaya düştü; Kohl ile ilgili haberler devam ederse Schmidt'i odak alan yeni bilgiler de işporta malı olacaktır... Ne demişler? "Men dakka dukka..." İnsan o kadar para verip neden gazete alır, dünyada ve Türkiye'de olup biten her şeyden haberdar olmak için değil mi? Türkiye'yi böylesine ilgilendiren bir skandalda haber değeri bulmayan gazeteler okurlarından aldıkları parayı hak ediyorlar mı sizce?
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|