YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Çifte standartın zaferi

Kategoriler... Aristotales varlığa, Kant akla, Benveniste ise dile ait olduğunu söyler kategorilerin... Hipotetik olanın zıddına; kategorik olan, koşulsuz olan da demek aynı zamanda... Gündelik dilde kategorize etmek, sınıflamak, hatta tanımlamak anlamında kullanılıyor. [Tam da burada "Beni kategorize etme!" ifadesinin eski bir şarkı sözü olduğu ve erkeklere hitaben kullanıldığı hatırlanmalı.]

Kategorize etmek'le tanımlamak arasında nasıl bir ilişki olabilir?!

Sanırım şöyle: kategorize etmek, birey'i tanımlamak, onu bir arada olmayı istemeyeceği başka bireylerle aynı kategori (sınıf) içerisine dahil etmek demek... Başka bir deyişle, muhatabınızı tanımlayıp, "sen şusun" ya da "şunlar gibisin" dediğinizde, onu kategorize etmiş, birlikte olmadığı ya da birlikte görünmeyi istemediği insanlar (gruplar) hakkındaki genel hüküm içerisine o kişiyi de sokmuş oluyorsunuz. Sözgelimi "kadınlar şöyledir" yargısını işiten bir kadın, bu yargıyı savmak istediğinde ya kadınların öyle olmadığını söyleyecek ya da kendisinin bu genel yargının kapsamı dışında kaldığını gösterecektir.

Burada "kategorize etmek" -anlaşılacağı üzer- sadece "tanımlamak" değil, aynı zamanda "genelleme yapmak" anlamına da geliyor. Kategorize edilen kişi, "(olumsuz) bir genelleme"nin konusu yapılan kişidir. Bu bakımdan böyle bir kişinin, genellemenin kapsamı dışında kalmaya çalışmasında ve kendisini dahil edilmek istendiği sınıftan ayıran özelliklerini vurgulamasında şaşılacak bir taraf olmamak iktiza eder.

Meslek grupları hakkında yapılan genellemeler, kategorize etme işleminin en tipik örneklerinden birini teşkil eder. Nitekim siyasetçiler, avukatlar, polisler, doktorlar, gazeteciler sık sık kategorize edilip (tanımlanıp) suçlandıklarında kendilerini nasıl savunurlar?

"Siyasetçiler yalancıdır" şeklindeki genel bir yargı karşısında bir siyasetçi, a) "her meslekten kötü insanların çıktığını, dolayısıyla genelleme yapmanın doğru olmadığını" veya b) "bu sözün her siyasetçi (yani "kendisi") için geçerli olamayacağını, zira dürüst siyasetçiler de bulunduğunu" söylemek sûretiyle nefsini savunur; yani ya kategorize etmenin yanlış olduğunu ya da kendisinin o kategorinin genel özelliklerinden ayıran (istisna edilmesini gerektiren) birtakım farklılıkları bulunduğunu belirtir. İlki doğrudan mesleğin savunucusu iken, ikincisi kişisel bir savunudur: "Evet, çok haklısınız, ne yazık ki bizim meslekte böyle adam çok!"

Ya uluslar ve dinler? Bu konuda örnekler bulmak hiuç de zor olmasa gerek... Nitekim "Araplar pistir!", "Acemler palavracıdır", "İngilizler soğuktur", "Almanlar kabadır!", "Yahudiler korkaktır!" gibi nitelemelerin ve bu nitelemeler aracılığıyla oluşturulan negatif genellemelerin sayısı artırılabilir.

Ulusunun veya dininin bu tür yargılarla mahkûm edilmesi karşısında, o ulusa veya dine mensup kimseler de benzer tepkiler verirler: a) "Kategorize etmek (genelleme yapmak) hatadır"; b) "Ben o zannettiklerinden değilim."

Acaba burada üçüncü bir yol bulunabilir mi? Meselâ meslektaşlarının rüşvet almakla suçlandığını gören memurlar, rüşvet'in bürokratik engelleri ortadan kaldıran rasyonel bir çözüm (alanın da memnun, verenin de memnun) olduğunu söyleseler veya meslektaşlarını yalancılıkla itham edenlere karşı siyasetçiler, yalanları "zararlı yalanlar-yararlı yalanlar" diye ikiye ayırıp kendilerinin bu tür beyaz yalanlar aracılığıyla toplumu rehabilite ettiklerini iddia etseler ya da Araplar pis değil, doğal; Acemler palavracı değil şakacı; İngilizler soğuk değil ciddi; Almanlar kaba değil güçlü; Yahudiler korkak değil tedbirli olduklarını izah etmeye kalkışsalar.. Acaba bu savunular (kelime oyunları) ne kadar işe yarar?

Görünürde işe yarar; zira bu oyunda kategorize edebilen kazanır... Oyunun değişmez kuralı çifte standarda başvurmaktır; yani tanımlayacağın zaman genellemeler yap ve istisnaları görmezlikten gel; tanımlandığında ise genelleme yapmanın mantıksızlığını göster ve tam aksine bu sefer istisnaları öne çıkar!

Bu oyunda bir tek standardı olanların kazandığına hiç ama hiç tanık olmadım!


8 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...