YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Derin bir nefes alarak...

 
Gazetelere yansıyan ve görüntülerle de pekişen kanaate göre, dünyanın şimdiye kadar kaydettiği en vahşi cinayetleri işleyen bir örgütle karşı karşıyayız

 

Operasyon başlayalı neredeyse bir ay olacak, Hizbullah konusu gündemden düşmüyor. Yeni mezar-ev bulmada bir duraksama oldu, ancak haber akışı eskisinden daha yoğun biçimde devam ediyor. Haber ve yorumların yazılış biçiminden belli çevrelerin konuyla ilgili kesin bir kanaate ulaştığı anlaşılıyor... Şu sıralar derin bir nefes alıp elimizdeki karmakarışık bilgilerden hareketle bir örgüt portresi çıkarmanın zamanı...

Örgütün çıkış yeri ve ilk yıllarındaki eylem mahalli, ülkemizin olağanüstü hal ile yönetilen bölgesiydi... Bazı verilere ve açıklamalara bakarak örgütle devlet arasında kurulan ilinti de ilk yıllara ait zaten. O dönemde, örgütün PKK karşıtı çalıştığı, hedeflerini PKKlılardan seçtiği biliniyor. İlk iki yıldan sonra ise hedefin genişlediği, ancak eylemlerin yine olağanüstü hal bölgesi sınırları içinde kaldığı görülüyor. Yeni hedef, İslâmî kimliğiyle tanınan kişiler... Bir de üçüncü dönem var ve bu dönem Konca Kuriş ile İzzettin Yıldırım'ın iki ucunu teşkil ettikleri son 18 ayı kapsıyor; bu dönemde hedef aynı (yani, yine İslâmî kimliği önde kişiler) kaldığı halde eylemler bütün Türkiye'ye yayılmış durumda...

Böylesine keskin hatlarla üç dönem gerçekten söz konusuysa şu soruyu sormak herhalde kaçınılmaz: Acaba her üç dönemde de faaliyet gösteren, eylem koyan tek bir örgüt mü var, yoksa ilk örgütün kabuk değiştirmesiyle oluşmuş farklı örgütler, hatta her dönem için ayrı birer örgüt mü söz konusu?

Birbirinden keskin hatlarla farklı üç dönemi birbirine bir tek kişi, Kavacık'taki çatışmada öldürülen Hüseyin Velioğlu, bağlıyor... Kurucusu çatışma sırasında öldürüldüğü için 1980'ler sonundan günümüze işlenen bütün eylemler tek bir örgüte mâl edilebiliyor. Hüseyin Velioğlu ise yedi canlı gibi; bir önceki 1998'de olmak üzere, çeşitli yayın organlarında, tam üç kez öldüğü haberi çıkmıştı...

İkinci önemli nokta, operasyon sonrasında yakalanan militanların davranış biçimleri... Bu tür örgütlerde, genellikle, liderle aynı âkıbeti paylaşmaya şartlanmışlardır üst düzey militanlar; Kavacık'taki çatışmada ise lider öldü, iki 'yardımcısı' yarasız beresiz ele geçti... Şimdi de, o iki militanın, altı aylığına uzatılan 'pişmanlık yasası'ndan yararlanmak istedikleri haberlerine muhatabız...

Alın size bir başka garip nokta: Gazetelere yansıyan ve görüntülerle de pekişen kanaate göre, dünyanın şimdiye kadar kaydettiği en vahşi cinayetleri işleyen bir örgütle karşı karşıyayız; Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nde yetiştirdiği Haşşaşinler'den beri, bu tür örgütlerin tetikçi militanlarının, ancak beyinleri uyutularak (Haşşaşinler 'haşşaş', yani afyonla kendilerinden geçiyorlardı) vahşete sürüklendikleri bilinir. Oysa, son olayda 'militan' olarak ortalığa sürülenler, sıradan, herkesin içinde yaşayan tipler... Haberlere göre her Hizbullah militanı aynı zamanda tetikçi; sıradan bir insandan işkenceci tetikçiler çıkartan ilginç bir örgüt o zaman bu... Dünya terör tarihinde bir ilk...

Tabii, bu tür noktalar üzerinde durulup sorular sorulmaya başlandığında ilk elde göze batmayan gariplikler de fark ediliyor. Garipliklerin akla üşüştürdüğüyse "Acaba neden?" kuşkuları oluyor... Hizbullah operasyonunun neden başladığı değil esas soru, operasyonun acaba neden böyle bir seyir izlediği? Neden kamuoyuna sağlam haberler iletilmiyor? Neden vahşet vurgulanırken, her sağlıklı toplumda yapılması gerektiği üzere, bunları gözü dönmüş, beyinleri yıkanmış bir kaç kişinin işlediğinin altı çizilmiyor da, sanki herbiri kanlı kâtil binlerce militan varmış imajı yaygınlaştırılıyor? Bu tür sorulardan sonra akla gelen 'acabalı' soru da şu: "Acaba esas gelişme bundan sonra mı yaşanacak?"

Kimseyi endişeye düşürmek gibi bir niyetim yok; ancak bir aydır her gün karşımıza dikilen vahşet manzaraları, 'Hizbullah' adı verilen örgütün ne kadar acımasız olduğunu hepimize öğretti. İzzettin Yıldırım'ın Kavacık operasyonundan çok sonra öldürülmesi örgüte mensup kâtillerin hâlâ aramızda dolaştığını akla getiriyor. Örgütün hedefi kimler? İslâmî kimliğiyle tanınan kişiler... O 'acabalı' soruyu burada bir kez daha ve biraz açarak tekrarlamakta yarar var: "Acaba Hizbullah'a mâl edilecek İslâmî kesime yönelik başka cinayetlere hazırlıklı mı olmalıyız?"

İçişleri bakanı Sadettin Tantan sorunlu bir dönemde görevde, herkes de kendisini övüyor; ancak, operasyonun yürütülüş tarzıyla ilgili bizim kuşkularımız var. Eğer -Allah korusun- endişelerimizi haklı çıkaracak bir gelişme yaşanırsa, konuyu ele alış biçimi yüzünden, sorumluluk ona ait olacaktır...

Doğru olan, kuşku uyandıran bütün noktalar üzerinde ayrı ayrı durulmasıdır...


8 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...