| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
İki alıntı
"Atatürk bir doktrin adamı mıydı?" Hayır! Atatürk bir doktrin adamı değildi. Çünkü Atatürk, önceden sistemleştirilmiş ve tartışılabilse dahi fikir ve hareket prensipleri belli, sınırlı bir fikir sistemine kendini bağlamadı. Zaten fikrî hazırlığı, nazarî formasyonu da buna göre değildi. O tıpkı bir kurmay gibi, memleket ve dünya ölçüsünde hareketlerini, manevralarını; karşılaştığı ve içinde yaşadığı şartlara ve bu şartların açılmasına, gelişmesine göre düzenledi. Böylece de teşebbüsü daima elinde tutmak istedi. Siyasî ve askerî alanlarda, geriye çekildiği zamanlarda da, ileriye gittiği zamanlarda da... Kaldı ki kendini, zaten bir doktrin adamı saymazdı. Daha önce de "İnkılâbın İdeolojisi" bahsinde işaret ettiğimiz gibi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halk Partisi'ni kastederek: "-Paşam, bu partinin doktrini yok," dediği zaman, ona cevabı şu olmuştu: "-Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz." Hulâsa Atatürk, önceden sistemleştirilmiş, önceden derlenmiş, kaideleştirilmiş, tartışılabilse dahi fikir ve hareket prensipleri belli, sınırlı, bir fikir sistemine kendini bağlamadı. O doktrini kendisinin; şartlara ve akla dayanan dinamik müdahalelerine bir engel, bir donmuşluk sayıyordu." Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c. III, s. 474, 16. Bas., İstanbul, 1999. Radikal gazetesinin 6 Şubat 2000 tarihli sayısının "Türkiye" sayfasında haber başlığı: "Baba'nın Okulunda İrtica". Haber metniyle ilişkisi tartışılabilir spot cümle: "YÖK, Süleyman Demirel Üniversitesi'nde görevli iki öğretim görevlisini, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi kitabında şeriat propagandası yaptıkları gerekçesiyle üniversiteden ihraç etti." Hilal Köylü'nün haberinden öğrendiğimize göre Prof. Mehmet Ali Ünal ile Yard. Doç. Ahmet Halaçoğlu, hem de "Türk İnkılâbı Tarihi ve Atatürk İlkeleri" adını taşıyan kitapta işledikleri suçlardan ötürü YÖK Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 'kamu görevinden çıkarma' cezasına çarptırılmışlar ve "bundan böyle akademik unvanlarını kullanamayacakları gibi herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunda da çalışamayacak" imişler. İki bilim adamının yazdıkları, "YÖK üyelerini dehşete düşürmüş". Dehşete düşen elemanların raporunda 'konuyla ilgili ayrıntılar' şöyle kayda geçirilmiş: "Atatürkçülük inkâr edilmiştir. Kitaptan örnek: "Türkiye'de hem demokrasiden söz edilmektedir hem de muayyen bir ideoloji, düşünce sistemi ve belli siyasi fikirler devletin resmî okullarında çocuklara empoze edilmektedir. Atatürkçülük bir ideoloji, bir fikir sistemi değildir." (İnkâr'ı ben vurguluyorum.) Ben olsam bu iki bilim adamını "muayyen", "sistem" ve "belli" kelimelerini hangi bilimsel ölçütlere dayanarak kullandıklarını açıklamaya davet ederdim. Oysa YÖK, bu insanları yokluğa ve açlığa itivermiş. Şevket Süreyya, Tek Adam'ın "şartlara ve akla" göre hareket ettiğini yazmış. YÖK elemanları, öyle anlaşılıyor ki sadece "şartlar"a göre hareket ediyorlar. Akıl ise, şartların buzdolabında dondurulmuş durumda. Bilim ve ahlâk sıfırın altında!
ikardes@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|