| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Al gülüm ver gülüm
Fazilet Partisi kuşatma altına alınmaya çalışılıyor. Bir yandan Hizbullah, öte yandan Adnan Hocacılar, parti ile ucundan kıyısından ilişkilendiriliyor. Erbakan'a kadın
Adnan Hoca ile Oğuzhan Asiltürk'ün telefon konuşması, gizlilik kaydına rağmen gazete sütunlarında. Oysa haberin başlığına takılmayıp içini okuduğunuzda, aksine, Recai Kutan'ın Adnan Hocacılar'a, 1999 seçimlerinde yüz vermediğini, onların da DYP'ye ve MHP'ye yöneldiğini anlıyorsunuz. "Erbakan'a kadın gönderdik" başlığı ile haberin muhtevası tamamen farklı. Bir kere, gönderilen kadın, bacı veya motor tâbir edilen cinsten değil. Kadın -manken Gülay Pınarbaşı- Erbakan'a değil, RP kongresine gönderilmiş. Ama en önemli kısım şu. Aynen haberden alıyoruz: "1999 seçimlerinde FP lideri Recai Kutan bize yeşil ışık yakmadığı için, desteğimizi DYP'ye ve Tansu Çiller'e yönelttik. Bir grup arkadaşımız da MHP'li Mehmet Gül'ün kazanması için çalıştı" (Hürriyet - 4.Şubat.2000 - sayfa: 22) Görüldüğü gibi, haberin başlığı ile içeriği ayrı tellerden çalıyor. Adnan Hoca'nın ilişkisi FP'den ziyade DYP ve MHP ile. Ecevit para aldı mı?
Basın, kimi haberi görmezden geliyor, kimisini ise allayıp pullayıp çarpıtarak yayınlıyor. Bazen bakıyorsunuz, olayın kendisinden tek satırla bahsedilmiyor. Ama iddiaya verilen cevap, büyütülerek haber yapılmış. Son hafta bunun iki örneğine rastladık. Birinden, Taha Kıvanç, pazar günü sütununda uzun uzun bahsetti. Ecevit'in, 1980 öncesinde, Alman istihbarat örgütü BND'den para aldığı iddiaları, Alman basınında çıktı. Alman İstihbaratı, bazı vakıfları aracı kullanarak, İspanya, Portekiz ve Türkiye'deki dost partilere, bu arada Ecevit'e de para aktarmış. Bu işe, Ecevit'in dostu olarak bilinen Walter Leisler Kiep'in adı karışmış. Kiep, Alman Başbakanı Helmut Schmidt'in geçmişte Türkiye danışmanıydı. Bülent Ecevit, Kohl ile farklı siyasi çizgilerde olmalarını, haberin gerçek dışılığının delili olarak sunuyor. Oysa, parayı veren Kohl değil. Aynı siyasi çizgiyi paylaştıkları Helmut Schmidt'in Başbakanlığı döneminde, 2 milyon marklık bir meblağın, CHP'ye aktarıldığı ileri sürülüyor. Fazilet'i kuşatma altına alanlar, her olayı bu parti ile ilişkilendirenler, Ecevit hakkındaki en ciddi iddiaları bile görmezden geliyor. Oysa, Anayasa'ya göre, yabancı ülkelerden para yardımı almak, partinin kapatılma sebebi sayılıyor. Ecevit koruma(!) altında. Aman istikrar bozulmasın! Devlet kesesinden gelen istikrarlı imkânlar sürüp gitsin! Dünya Bankası'nın uyarısı
Elektrik santrallerinin işletme ve dağıtım haklarının devriyle ilgili haberleri de, Cumhuriyet ve Yeni Şafak hariç, diğer gazeteler kullanmadı. "Bir kısım medya", sadece, Dünya Bankası'nın uyarılarının, Borsa'yı sarstığını yazdı. Bu uyarıların mahiyeti neydi? Nereden kaynaklanıyordu? Çıt yok. Sadece Melih Aşık konuya ucundan kıyısından girebilmiş. Dünya Bankası, Enerji Bakanlığı'na rekabeti geliştirecek bir havuz sisteminin oluşturulması amacıyla, proje hazırlıyor. Buna göre, spot piyasa uygulamasına geçilecek. Tüketici, spot piyasadan, ilân edilen fiyatların en ucuzundan, elektriği satın alabilecek. Dünya Bankası diyor ki, 15 bölgede, 30 yıl için elektrik dağıtım santralleri devrediliyor. Burada, münhasırlık, söz konusu. Bir bölgede, bir firma, belirli bir fiyattan elektriği satacak. Fiyatlar önceden belirlenmiş. İmtiyaz bölgeleri de tesbit edilmiş. Bu durum, spot piyasa uygulaması ile çelişiyor. Zira, proje rekabet üzerine kurulu; buna mukabil, elektrik dağıtımında, her bölgede tekeller oluşturuluyor. Rekabet Kurulu
Ayrıca bu konuda, Rekabet Kurulu'nun da iki şartı mevcuttu. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, bu iki şartı geri çektirterek, şartların devir sözleşmelerine girmesini engelledi. Rekabet Kurulu, 1 megavattan fazla elektrik tüketen firmaların, arzu ettikleri takdirde bir başka bölgeden elektrik satın alabilmesini öngörüyordu. Ayrıca, sabit ve tek fiyat yerine, fiyatlarda alt ve üst sınırların belirlenmesi şartını koşuyordu. Mukaveledeki münhasırlık ve tek fiyat maddesi ile çeliştiği için bu iki şart "ertelendi" Şimdi Dünya Bankası'ndan aynı uyarı geliyor: "Elektrik dağıtım santralleri ve şebekelerinin devrine ilişkin ihaleleri iptal edin" Meclis'te sorduk
Tahkimin geriye doğru işletilmesi söz konusuyken, Dünya Bankası'nın uyarılarını Meclis'te dile getirip, Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'e sormuştuk: "Dünya Bankası Türkiye sorumlusu Chhipper, uyarıyor, projelerin iptalini istiyor. Siz ise, tahkimi geriye işletmek suretiyle, bu projelere yeniden hayatiyet kazandırmaya çalışıyorsunuz" demiştik. DSP'den Sema Pişkinsüt de, rekabet ortamı oluştuktan sonra, doğan yeni şartlara göre ihaleye çıkılmasının daha doğru olup olmayacağını öğrenmek istemişti. Enerji Bakanı, dağıtım santrallerinin 30 yıl süre ile devrinin, rekabeti etkilemeyeceğini, Dünya Bankası projesiyle uyumun sağlanabileceğini belirtmişti. Ersümer doğru konuşmuyor
Ersümer'in doğru konuşmadığı ortaya çıktı. Dünya Bankası, "Dağıtım santrallerinin devrinde ısrar ederseniz, her bölgede doğacak imtiyazlı tekeller dolayısıyla, spot piyasanın önünü tıkarsınız; bu projeleri iptal edin" diye uyarıyor. Banka uzmanları, özellikle, elektrik dağıtım santrallerinin devir sözleşmelerinin iptalini istiyor. Üretim santrallerindeki sabit fiyat uygulamasının da rekabeti bozacağını söylemekle birlikte, oluşturulacak bir üretim havuzunda, fiyatların nisbeten dengeleneceğine dikkat çeken uzmanlar, dağıtımdaki tekellerin ise, rekabeti tamamen engelleyeceğini belirtiyorlar; bu yüzden dağıtım santrallerinin devrinden vazgeçilmesini istiyorlar. Fizibilite
Dünya Bankası'na göre, üstelik, elektrik dağıtım projeleri "fizibil" değil. Yani, bu haliyle kârlı değil; dolayısıyla, yabancı sermaye temininde başarısız kalınacak. Duyduğumuza göre, Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, sözleşmeleri iptal edecek yerde, şartları hafifleterek, "fizibil" hale getirmeye uğraşıyor. Gerekçesi de hazır: "Dünya Bankası, yabancı sermaye temininde güçlük çıkacağını söyledi" Bir hatırlatma
Ufak bir bilgi hatırlatması yapalım. Bugüne kadar sözleşmesi imzalanan 46 adet enerji projesi var. Bunlardan 23'ü, Yap-İşlet-Devret modelinin uygulanacağı hidroelektrik ve termik santraller. Diğer 23'ü de işletme hakkı devir sözleşmesi. (8'i, 20 yıl süreyle, sabit fiyat garantisiyle santrallerin özel sektör tarafından işletilmesini öngörüyor. 15'i de, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde, özellikle medya kuruluşlarına 30 yıl için, dağıtım konusunda imtiyaz veriyor) Söz konusu 46 projenin toplam değeri 7 milyar dolar. Ayrıca elde, 15 milyar dolara varan 135 adet proje daha mevcut. Bunların sözleşmesi imzalanmamış durumda. Dünya Bankası, projelerin tahakkuku için gerekli olan yabancı sermayenin, yüksek meblağlara eriştiğine de dikkat çekiyor. Bu ölçüde dış kaynak bulunamayacağını, dolayısıyla ihtiyaçlara ve önceliklere göre yeni bir planlama yapılmasını tavsiye ediyor. Ama maalesef Enerji Bakanlığı'nda çalışan bir bürokratın da söylediği gibi, bizde planlama ülke ihtiyacına göre değil, müteahhitlerin kâr beklentisine ve onların çıkarlarına uygun biçimde şekilleniyor. Sözleşmeler imzalanırken, 1 yıl içinde faaliyete geçilmesi şartı konulmuştu. Çivi çakılmadı. Buna dayanarak, Enerji Bakanlığı, mukaveleleri kolayca feshedebilir. Dünya Bankası'nın da dediği gibi, önce rekabet ortamını oluşturur, ihtiyacı tesbit eder, sonra, yeni ihalelerle elektrik ihtiyacını temin yoluna süratle gider. Ama dedik ya, gün paylaşım günü. Al gülüm ver gülüm. Hem de utanmadan, arsızca yürütüyorlar işlerini. Fazilet'i de bir devre dışına çıkarabilseler, dikensiz gül bahçesine kavuşmuş olacaklar.
nilicak@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|