YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Sarmısak meselesi

 
Konuya hangi açıdan yaklaşırsak yaklaşalım, yoğurdun nasıl saklanacağına dair anlamsız tekerlemeden bir adım ötesine ulaşmak mümkün olmuyor.

 

Cumhurbaşkanlığı yarışı, "Yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, yoksa sarmısaklamasak da mı saklasak?" tekerlemesine döndü. Mevcut cumhurbaşkanının süresini anayasayı değiştirerek uzatmak isteyenler var, ama bunu gizli oyla mı yoksa değişiklik oylamasını açık hale getirdikten sonra mı yapma konusunda tereddütler bulunuyor.

Son tartışma şu: ANAP lideri Mesut Yılmaz, "Önce oylamayı gizli olmaktan çıkaracak anayasa değişikliğini gerçekleştirelim, sonra da anayasanın süreyle ilgili maddesinde değişiklik yapalım" diyor; DSP lideri ve başbakan Bülent Ecevit ise, "Oylamayı açık hale getirecek değişiklik de gizli oyla yapılmayacak mı?" sorusuyla çabanın anlamsızlığına dikkat çekiyor... İkisi de kendi yönlerinden haklı: Süre uzatımıyla ilgili oylama gizli olursa bir çok milletvekilinin aleyhte oy kullanacağına hiç kuşku yok; ancak bunu önlemenin yolu oylamanın 'gizli' olmaktan çıkartılması değil, çünkü sonuçta onu gerçekleştirmek için de anayasa değişikliği gerekiyor ve o da gizli oyla olmak zorunda.

Cumhurbaşkanlığı gibi sistem açısından en saygın makamın bu tür tartışmalarla yıpranacağını nedense kimseler görmüyor. Tartışmayı sona erdirebilecek kişi olan Süleyman Demirel bire bir temasla milletvekili ikna etme çabasında, tartışmanın kendisiyle ilgili olduğunun farkında değilmiş gibi davranmayı yeğliyor. Türkiye, 2000 yılının başlarında, 65 milyon arasında bir kişi dışında cumhurbaşkanlığına lâyık insan bulunmadığını zihinlere yerleştirme yanlışlığını işleyebiliyor.

Bugünkü tartışmanın en garip tarafı, Süleyman Demirel'in siyasi açıdan en zayıf olduğu dönemde yapılıyor olması. Arkasında onu makamında tutmakta kararlı bir parti veya herhangi bir başka güç yok. Meclis içi dengeleri kendi lehine çevirebilecek durumda da değil. Eski partisi DYP bile, "Güniz Sokak'a dönerim" sözünü tehdit olarak algılayacak kadar ondan kopmuş görünüyor. Çizgisini sürdüren bir parti var, ama o da ancak binde bir civarında bir oy alabildiği için Meclis dışı kaldı. Meclis'te güçlü bir desteğe sahip olsa bile anayasayı değiştirecek çoğunluğu bulması zordu; tamamiyle imkânsız bir iş destek olmaksızın sürenin uzatılması...

Süleyman Demirel'in görev süresinin uzatılmasına destek veren Bülent Ecevit, ne kadar emin görünürse görünsün, kendi partisinin bütünlüğünü koruyamaz; DSP grubunda bütün hayatları Demirel'in temsil ettiği görüşe karşı mücadeleyle geçmiş insanlar var. ANAP'tan çıkan uygunsuz sesler yalnızca Mesut Yılmaz'ın Çankaya hesaplarına bağlanamaz; Demirel'in yakın geçmişteki sözleri ve davranışlarının incittiği çok sayıda milletvekili var ANAP'ta ve Mesut Yılmaz samimi olarak uğraşsa bile grubunu oy kullanmaya zorlayamaz. Pazarlığa açık görüntüsü veren FP'de, gerçekten sözünü tutabileceğine inansa bile eli Demirel'e oy vermeye gitmeyecek milletvekili sayısı hiç de az değil. Kaldı ki, arkasında parti desteği bulunmayan bir cumhurbaşkanı tutabileceği ne sözü verebilir?

Konuya hangi açıdan yaklaşırsak yaklaşalım, yoğurdun nasıl saklanacağına dair anlamsız tekerlemeden bir adım ötesine ulaşmak mümkün olmuyor. Öyle de saklasak, böyle de saklasak bu yoğurt bozulacak, bu tartışma hiçbir sonuca ulaşmayacak nasıl olsa... Cumhurbaşkanının anayasayla bir dönemlik yedi yıl olarak belirlenmiş cumhurbaşkanlığı süresini değiştirerek Demirel'e bir dönem daha işbaşında kalma şansı vermek imkân dahilinde değil. Bu yolda zihin jimnastiği yaptıkça, cumhurbaşkanlığı makamının itibarına bir darbe daha vurulmuş oluyor.

Acaba bu anlamsız ısrarı tadında bırakma girişimi ilk kimden gelecek? Mesut Yılmaz, 'sarmısaklama' teklifi yapmak yerine, yöntemin bir işe yaramayacağını ifade etmek için, "Bu yoğurt şimdiden ekşi" demeyi tercih etmez mi sözgelimi? Ya da, daha çok sayıda milletvekili, kendi iradelerini ipotek altına alma gayretlerine, "O makama lâyık birini içimizden mutlaka çıkarırız" kararlılığıyla mukabele etmeyi düşünmezler mi? DSP içerisinde asla olumlu oy kullanmayacak kitle, liderlerini açıkça uyarma cesaretini bulamaz mı? En doğrusu ve toplumu yüreklendirecek olanı, Demirel'in, "Bu kadar tartışma yeter" sesini yükseltmesi doğal olarak...

Biz galiba tartışmayı seviyoruz, zararımıza sonuçlanacak olsa bile... Ne kadar yazık!


23 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...