| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"Uzun sıcak yaz"Ellerinizi fesleğen saksılarında dolaştırın böyle günlerde. Sıcağa iyi gelir fesleğen kokusu... Yeşil, serin ve gizemlerinden vazgeçmekte cömert bir koku yayılır kıpırtısız havaya. Bunun üzerine çayınızdan bir yudum alıp hararetinize küçük bir mola verebilirsiniz. O mola, oturmakla erimek arası birtakım hallerle beyaz plastik koltukları dolduran bütün o şişmanca balkon insanlarını farketmenizi kolaylaştırabilir. Enteresandırlar hepsi; yüzlerine, gözlerine, burunlarına, kulaklarına ani pikeler yaparak konan ve bundan asla vazgeçmeyen hınzır sineklere fena halde öfkelenirler. Ama ne sinekleri caydıracak ölçüde bir şiddeti, ne de yerlerinden kalkıp korunaklı bir yerlere gidebilecek kadar enerjiyi toplayabilirler mayışmış gövdelerinde. Mevsimin gerçeği budur, insanlar balkonlarda teraslarda sineklere esir düşerler, karpuz çekirdekleri kuruyup sertleşirler, ipe dizilmiş çarliston biberleri kıvrıla kıvrıla kırmızılaşırlar, karıncalar yeryüzünün üstündeki herşeyi yüklenip yuvalarına götürmeye heveslenirler. Üstelik daha Temmuz'dur takvimler, Ağustos bile değil!.. Sıcağın her tarafınızı uyuz bir kedi yalayıp durduğu bu basamak, yaz merdiveninin belki ilk basamağı değildir ama en çok üçüncü basamağıdır. Çıkılacak çok basamak olduğu gerçeği, dökülecek daha çok ter damlası olduğu gerçeğinden daha az tırnaklı değildir yani. Yapılacak yegane şey ayak parmağınızın ucunu yağmurlu bir Eylül söylencesine, elinizin birini de fesleğen saksılarının yeşil denizlerine uzatmaktır. Uzun sıcak yazlar böyle geçer ancak. Az kıpırdayarak, az yaşayarak, herşeyi bir parça rafa kaldırarak, bir parça erteleyerek, "Şu sıcaklar bi geçsin o zaman..." diye başlayan havai cümleler biriktirerek, yakadan bir düğme daha açarak... Şöyle dualar da edilebilir tabii, önümden geçen serseri bir hortumda küçük bir delik peydahlansa, oradan pırtlayan miniminnacık fıskiye fazla mesai yaparak yüzümün bütün eyaletlerini ıslatsa!.. Ya da şu yarısı buz gibi suyla dolu bardak büyüse büyüse de durduk yerde, cumburlop atlasam içine can yeleğimle! Olacak şey mi yani? İnsanın beyni tuhaflaşıyor sıcaktan uzun sıcak yazlarda, cümlelerin çivisi çıkıyor, abuk fikirler gelip çörekleniyor zihinlerin şemsiyesiz taşlıklarına... Neyse ki fesleğenler var, çekirdeklerini yere düşüren kan kırmızı karpuz serinlikleri ve uzak evlerden yükselen iştah devşirici yağda biber kokuları var. Elinizi fesleğenlerin üstünde gezdiriyor, buz gibi karpuz dilimlerini çinko tepsilere diziyor ve yumurtayı götürüp yağda kızaran biberin üstüne kırıyorsanız mesele yok! Ama elinizi biberlerde gezdiriyor, yağda karpuz dilimlerini kızartıyor ve yumurtayı da fesleğenlere kırıyorsanız durum vahim!.. Elinize bir Calvino romanı alıp bir süre bir buzdolabında otursanız iyi olur! Yalnız derin dondurucuda değil; uzun sıcak yazlarda o da en az derin devlet kadar tehlikeli!..
gozcan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|