| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Kemal Sunal: Hobinin ve aktörlüğün sınırlarıYeşilçam Sineması'nın, gerek yapımcılarına en fazla gelir getiren gerekse kimi tv kanallarına rayting yapma imkânı sağlayan önemli 'figür'lerinden Kemal Sunal'ın ölümü ertesinde sahnelenen aşırılık dozu hayli yüksek iki hususiyet, dikkatlerden kaçacak gibi değildi. Bunlardan ilki, özellikle yazılı/görsel medyanın ağırlıklı bir kısmının o pek tuhaf zihniyetinin 'ölüm olgusu' karşısında bile takındığı 'talepkâr tavır' iken; diğeri, kendinde, sanatçıyla ilgili söz söyleme yetkisi bulunanlardan kimilerinin, toplumsal zeminlerde her zaman karşılık bulan/gören 'Kemal Sunal fenomeni'nin sanatsal ve aktörel boyutunu ifade ederken sanatçıya yüklemeye çalıştıkları son derece 'abartılı' yorumlardı.. Medyanın tavrı, aslında metafizik bir hadise olan 'ölüm gerçeği'ni, Kemal Sunal vesilesiyle sıradan bir 'magazin' düzeyine indirgemek ve öte yandan en basit etik ilkelerle mahremiyet duygusunu ayaklar altına almak biçiminde tezahür etti. Öyle anlaşılıyor ki; Kemal Sunal'ın ani ölümü, sanatçıyı salt bir 'eğlence unsuru' olarak algılayan bu çevreler nezdinde hiç de ibretler alınacak bir hadise şeklinde kavranmamış ve kavranmayacaktır.. Ve ne acıdır ki; aynı çevreler, Kemal Sunal'ı vareden 'komik' ögelerin tümünü, fütursuzca, hem ölüm olgusundan hem de Kemal Sunal'ın ölümü dolayımından elde etme yarışına girerek, ölümü, 'komedi'nin bir parçası ve hatta komedinin bizatihî kendisi gibi sunmaktan hiç de hayâ duymamışlardır.. "Kör ölünce badem gözlü olur"muş: Hayatta iken kendisini, 'tek-tip' bir kişilik modelinin nesnesi kılıp âdeta 'toplumsal soytarı' kimliğine büründürerek 'sömüren' zihniyet; ölümü ertesinde onu, "Dünya çapında bir sanatçı" yaftasıyla yüceltmeye çabalarken ölçüyü tamamen kaçırdığının farkında değildi. Oysa Kemal Sunal bir 'komedyen' olmaktan ziyade, doğal bir 'komik'ti; kendisi olmaktan sızan bir 'komik'! Sunal'ın sonraki filmlerinde senaristlerin, kurgulamalarını daima 'Şaban tipi' için ve bu tipe göre üretmeleri bunun bir göstergesi sayılabilir. Dolayısıyla Kemal Sunal, kendisi dışındakilere büyük paralar kazandıran filmlerinde, muhtemel 'rol yeteneği'ni sergilemekten mahrum edilmiş; hem filmlerinin 'film estetiği' ve hem de bir sanatçı olarak kendisinin 'sanatsal düzeyi' akim kalmıştır.. Sanat eseri söz konusu olduğunda her zaman görülebileceği gibi; talep artış ve yoğunluğu, arzın kalitesi ve sanatsal niteliklerini düşürmüştür! Kemal Sunal filmlerine 'sanat estetiği' tahlilleri yerine, 'sosyolojik' tahliller yapılması başka nasıl izah edilebilir? Not: Kısmet değilmiş; Bosna izlenimlerim haftaya kaldı..
ideniz@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|