YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Fatih Çekirge'yi assalar yeridir

Birbirlerini "kalpaksız kuvvacı" diye taltif eden üçbuçuk jakoben, tarihin üzerindeki sis perdesini aralamaya çalışanlara "hain-i vatan" edebiyatıyla mukabele bulunmayı alışkanlık haline getirdi.

Örneğin, bizzat "Nutuk"u izleyerek, Mustafa Kemal'in Samsun'a hareket etmeden önce Divan'a çıkıp Padişah'la görüştüğünü yazsanız, "hain" sıfatıyla yaftalanmakla kalmaz, bir de Uğur Dündar'ın "Arena" programına çıkartılıp rezil kepaze edilirsiniz.

Ama ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, resmî tarihin dar kalıplarından, o "tekçi" ve "otokrat" bakış açısından sıyrılıp geçmişi deşeleme yoluna gidenler, önünde sonunda "hakikat"e ulaşıyorlar.

Hayır, Dilipak'tan sözetmiyorum.

Dilipak, çok şükür, resmî tarih tasavvurunun "hilaf-ı hakikat" olduğunu kavrayacak belağat ve zekavete sahip.

Hiç ummadığınız, ismini öğrendiğinizde dudaklarınızın ucuklayacağı bir zatın yakınmalarından sözediyorum.

Adı Fatih Çekirge.
Star gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni.
Bir zamanlar Sabah ve Hürriyet gazetelerinin Ankara temsilciliğini yürütüyordu. "Raşid El Gannuşi'nin Gizli Türkiye Ziyareti" ve "Genelkurmay'dan Muhtıra Gibi Açıklama" haberlerinden sabık, laikliği ve Atatürkçülüğü tartışılmaz bir gazeteci.

Bu satırların yazarı, 80'li yılların başlarında "Oluşum" dergisinde "Fatih Çekirge" imzalı şiirlere tesadüf ederdi.

Kötü şiirlerdi.

Kötünün de ötesinde, "post-rezalet" nazım denemeleri...

İşbu Çekirge'nin bir yazısı duruyor masamda. Sabah gazetesinde yayımlanmış. Başlık: "Tarihin İfade Özgürlüğü Yok."

İhtimal ki Uğur Dündar'ın gözünden kaçtı.

Editör Haluk Şahin de görmemiş olacak ki, Fatih Çekirge'yi "doğrudan" hedef alan bir "Arena" programına rastlayamadık bugüne kadar.

Sayın İ. Uğur Dündar, Sayın Haluk Şahin, işte ihbar ediyorum: Fatih Çekirge adlı bu rejim ve vatan düşmanı, Dilipak'tan da şedid bir muhaliftir..

Şimdilik "Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni" kisvesi altında "Atatürkçülük" yapmakta, gerçek kimliğiyle ortaya çıkmak için Fethullah Gülen'in devlet kadrolarını tamamen ele geçirmesini beklemektedir.

İnşaallah bu yazıdan sonra "Arena"cı arkadaşlar harekete geçip bu gafile gereken cevabı verecek, cumhuriyetimizin koruyucu meleği Nuh Mete Yüksel'e de "dava" açması için gerekli malzemeleri sunacaktır.

İşte Fatih Çekirge imzalı "dehşet" ve "ihanet" belgesi:

Tarihin ifade özgürlüğü yok.

İsmet İnönü'nün Kazım Karabekir'e yazdığı bir mektupta "ABD'nin mandasını kabul etmenin doğru olacağını" söylediği ortaya çıkınca belirli bir çevreden tepki geliyor.

Bu kez Falih Rıfkı Atay'ın yazdıklarını tanık gösterip "Atatürk İnönü'yü başbakanlıktan azletmişti" cümlesini hatırlatınca, tepki saldırıya dönüşüyor.

Zaman tünelinden gelen bazı sesler, Türkiye'yi "Mustafa Kemalciler ve olmayanlar" diye ikiye ayırdıkları için bağırmaya başlıyorlar. Bütün bunlara bir de tarihin sorgulanması, yeniden yorumlanması eklenince, birilerinin bugüne kadar oturdukları o kaba koltuklar sallanıyor.

Sevr anlaşması'nı Sultan Vahdettin'in mi, yoksa Rauf Orbay'ın mı imzaladığı sorusu rahatsızlık yaratıyor. Mustafa Kemal Paşa'nın Halep'ten İzzet Paşa'ya bir telgraf çekerek "behemehal sulh yapınız" dediği, yani mütarekeyi talep ettiği söylenirse kaşlar çatılıyor.

Çünkü bütün bu sorular tarihin üzerine konulmuş 8'inci maddeyi, yani tarihin kendini ifade etmesinin yasak olduğunu gösteriyor.

Evet, bugün Türkiye'nin en büyük sıkıntılarından birisi, kendi geçmişinden çok uzaklarda yaşayan bir ülke olmasıdır.

Kör bir tarih...

Geçmişinden kopartılmış öksüz bir toplum...

İşte bütün sıkıntı buradadır.

Ve nedense liselerdeki tarih kitaplarında Atatürk'le İnönü arasındaki kavgadan sözedilmez.

Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçiş sürecinin tüm detayları, Sultan Vahdettin'le görüşmeleri anlatılmaz.

Bir Osmanlı zabiti olarak Mustafa Kemal'in cumhuriyetçiliğe doğru sürdürdüğü o devrimci dönüşüm yeterince detaylandırılmaz. Ders kitaplarında Atatürk'ün dayısının bahçesinde kargaları kovaladığı yazılır da, Lenin ve Mussolini'yle ilgili düşünceleri yazılmaz.

Aynı kitaplarda İnönü'nün muharebeleri yazılır da, Ankara'ya nasıl ve ne zaman geçtiği anlatılmaz. İnönü'nün uzun süre Padişah'ın Harbiye Nazırı'nın müsteşarı olarak görev yaptığı, hatta bu sırada Kazım Karabekir'e, "Millî Mücadele yerine Eskişehir'de bir çiftlik alıp çiftçilik yapmak istediğini" söylediği yazılmaz.

Çünkü bütün bunlar korkutur.

Bunları yazanlar, araştıranlar tarihin üzerindeki 8'inci madde kapsamına alınırlar.

Hemen damgalanır, suçlanırlar.

İşte bu nedenle, bu toplum, tarih aynası karşısında bir türlü kendisini göremeyen bir "cezalı ruh" gibi acı çeker.

Öyleyse bırakın bugün kazanmak istediğiniz "ifade özgürlüğü"nü, daha tarihimize ifade ve tartışma özgürlüğü verilmemiştir ki...


10.TEMMUZ.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...