| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Expo: Türkiye'nin itibar projesiAdı 'Expo-2000' olsa, konusu 'insan, doğa ve teknoloji' olarak tespit edilse, dünyanın neredeyse bütün ülkeleri katılsa bile alt tarafı bir 'fuar' işte... Ancak, bu fuarı Türkiye ve turizm bakanı Erkan Mumcu için farklı kılan bir özellik var: Türkiye, daha önce pek nâdir tanık olduğumuz heyecanlı bir iddiayla katılıyor fuara ve bakan Mumcu, bu fuardan hareketle, "Türkiye birinci dünya liginde oynar" iddiasını seslendiriyor... Son yıllarda risk üslenmesini sevmeyen, "Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" türü sorumlularla o kadar çok karşılaştım ki, Erkan Mumcu'nun heyecanını ilk elde yadırgadığımı saklayamam. Bir uçak dolusu bürokrat ve gazeteciyle 'Expo-2000' fuarındaki Türk pavyonuna gitmek bir cesaret işi çünkü; sonuçta renkler ve zevklerin tartışılmadığı bir alan bu ve bizler renklerin bizim zevkimize uygun seçilip seçilmediğini görmeye gittik... Doğruyu yazmazsam kalemim şişer: 'Expo-2000' için yapılan konu tercihini beğenmedim; daha serinkanlı bir değerlendirmeyle 'çağdaş Türkiye'yi iyi yansıtan bir 'kavram' üzerine oturtulabilirdi bizim pavyon. Binlerce yıl geriye zamanda seyahat yapmak yerine, bugünden geleceğe doğru bir ufuk turu attırabilirdik yabancı ziyaretçiye... Daha da etkili olurduk... Türkiye, ziyaretçiler üzerinde "Ben bu ülkeyi mutlaka görmeliyim" duygusu uyandırmayı amaçlayan 'Expo' anlayışına "Uygarlıklar beşiği Anadolu" teması ile katılmayı uygun görmüş... İki yıl önceki Lizbon Expo'suna Osmanlı ihtişamını sergileyen bir anlayışı taşımıştı Türkiye... Temel tercihle sorununuz yoksa, Expo-2000'deki Türk pavyonunun ziyaretçileri etkileyen bir câzibesi var... Kabartmalar, rölyefler, çiniler, sanatçı İlhan Koman'ın heykelleri, kumun cama dönüşmesi, 'hayat ağacı' figürü, 'aslanlı horoskop'... Herbiri kendi başına bir anlam taşıyan bu malzemeyi, başdöndürücü bir bilgisayarlı canlandırma (simülasyon) gösterisi yepyeni bir anlama kavuşturuyor... Anadolu insanı ve doğa dokusu günümüz teknolojisiyle Hannover'deki bu dev sergiye taşınmış... Türkiye, 1851 Londra sergisinden beri uluslararası fuarların katılımcısı... Savaş yıllarında bile büyük sergilerde görünmüşüz. 1873 Viyana ve 1896 Chicago sergilerinde Osmanlı Devleti göz kamaştıran birer pavyonla temsil edilmiş... Gerçi devlet adına katılınmış sergilere, ama masraf o ülkelerle iş yapan Osmanlı tüccarının cebinden çıkmış... Hannover'deki 'Expo-2000'de de benzer bir uygulamaya başvurmuş turizm bakanlığı ve İş Bankası ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndan büyük maddi destek görmüş... 'Expo-2000'deki Türk pavyonu gönül okşayıcı bir başarı öyküsü... Bir kaç yıl öncesinden hazırlıklarını başlatmış ülkelere inat, bizim pavyon 80 gün içerisinde sıfırdan kotarılmış... Ülke içi ve dışında bir çok esere imza atmış 'Tabanlıoğlu Mimarlık' firması, binayı tespit edilen temaya uygun olarak tasarlamış ve hayata geçirmiş... 'Dream design factory' atölyesi binayı en verimli biçimde değerlendirmiş... Düz bir pavyon değil bizimki, her köşede bir sürpizle karşılaşabiliyorsunuz... Büyük bir sürpriz, ziyaretçilerin başına üşüştüğü ebru sanatçısı Ahmet Çoktan; boyanın suyla karışımının kâğıda yansıması ziyaretçilerin aklını karıştırıyor... Erkan Mumcu'nun büyük hayalleri var; bizleri Hannover'e taşımaktaki derdi kısa günde pavyon gezdirmek değildi. Şahlanma halindeki turizme en büyük kırbaç teşkil edeceğine inandığı bir projesi bulunuyor: Gelecek 'Expo'lardan birini İstanbul'da yapmak... Hannover'e 190 ülke katılıyor; açık kalacağı beş ay boyunca 40 milyon insanın fuarı ziyaret edeceği hesap ediliyor... Giriş ücreti adam başı 70 DM... Maddi gelir yanında, Expo'ya ev sahipliği yapmanın getireceği itibar da büyük... Bakan Mumcu'nun gözünü diktiği hedef 2007 yılında yapılacak Expo; "Tâlip olmalı ve bu büyük organizasyonu gerçekleştirmeliyiz" diyor... İstanbul'un taşı toprağı böylesine muazzam bir fuar alanı için biraz fazla değerli olabilir; ancak 'Expo-2007' için eller taşın altına sokulursa, o vesileyle gelecek milyonlarca zengin ziyaretçi sayesinde ülkemizin dünyanın ilgi odağı haline dönüşmesi bu tür hesapları önemsiz kılacaktır... 'Expo' için mekân olarak başka bir il de seçilebilir; yeter ki, böylesine dev bir projeyi üstlenme iradesi oluşsun... Türkiye pavyonu, görebildiğim kadarıyla, Expo-2000'in ilgi odaklarından biri; ziyaretçiler dakikalarca kapısında beklemeyi göze alıyor, gezdikten sonra da etkilendiklerini saklamıyorlar. Expo ile aynı günlerde haber ve yazılar çıkmasını sağlamak üzere girişilen bir basınla ilişkiler kampanyasının ürünleri de şu sıralarda dünya medyasında görünmeye başladı. Bizim fuarı gezdiğimiz gün, Financial Times gazetesinde, John Westbrooke'un "Canlı tutulması gereken kadim bir isim" başlıklı yazısı yayımlandı... Yazının konusu, Hannover'deki Türk pavyonunda işlenen temaydı... Türkiye 150 yıldır katıldığı dünya fuarlarından birini kendi toprakları üzerinde düzenleyebilecek özgüvene sahip bugün; Erkan Mumcu, turizm bakanı olarak, "Yapabiliriz ve yapmalıyız" demekte tereddüt etmiyor... Gerekli kaynağı bulacağına inanıyor... Hannover'deki pavyon, Türkiye'nin, mimari bilgi ve organizasyon olarak büyük projeleri üstelenebileceğinin iyi bir örneği... O halde ne duruyoruz?
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|