312 için ilk kötü haber

Türkiye'nin gündemine bir kez daha Erbakan'ın aldığı ceza ve FP'nin ısrarıyla giren 312. madde konusunda yaşanan gelişmeler bir bahar havası yayılmasına yetti. Bazı partiler çeşitli oranlarda, bu maddede değişikliğe hazır görüntü veriyorlar. Ama, meseleye bir de 312. maddenin, FP ve FP'ye yakın politikacılar hariç hiçbir parti ve politikacı için "yakın" bir tehlike olmadığı noktasından bakmak gerekiyor. Seyrettiğimiz oyunun demokratikleşme olduğunu söylemek mümkün olamıyor. Yani, Nasrettin Hoca'nın deyimiyle, 312 konusunda "el elin yitiğini türkü söyleyerek arıyor."

Sözgelimi, MHP'nin idamı kaldırma girişimlerine göstermediği tepkiyi 312'nin kaldırılmasına gösterdiğinin dikkate alınması gerekiyor. Bu parti için, Apo'yu asmamakla 312'yi kaldırmak aynı şeye tekabül ediyor: Vatanın bütünlüğüne tehdit!

Buna karşı FP daha baştan, bu maddenin bütünüyle kaldırılmasını gündeminden çıkarmış, Erbakan ve Erdoğan'ın ve dolayısıyla diğer 312 mağdurlarının siyasi yasaklılıklarını önleyecek bir hukuki düzenlemeye "fit" olduğunu ilan etmiştir. Zaten, 312 konusunda biri Adalet Bakanlığı diğeri de ANAP'lı Ertuğrul Yalçınbayır tarafından hazırlanan değişiklik teklifleri de maddeyi ruhuyla birlikte korumakta sadece kanunda belirtilen "kin ve düşmanlık"ın objektif kriterle tarif edilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

Maksat yasaklı tutmak

Bütün bunlar, Türkiye'nin demokratikleşebilmesi için muhakkak yerine getirilmesi gereken prosedürlerdir. Ancak, 312. maddenin bugün itibariyle nihayet, "İslamcı siyaseti" yani Erdoğan ve Erbakan'ı yasaklı pozisyonda tutmanın formülü olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu iki yasak da kalkacak olduktan sonra, maddenin giderek etkisizleştiği, can yakmaktan uzaklaşacağı ve içeriği ne olursa olsun gündemden de düşeceği bellidir. İşte bu yüzden soruyu, "Meclis, 312'yi kaldırıp ya da değiştirip Türkiye'yi demokratikleştirmeye bir adım daha yaklaştırabilecek mi?" değil; doğrudan "Meclis, Erbakan ve Erdoğan'ın siyasi yasaklarını kaldırabilecek mi?" şeklinde sormak gerekmektedir. Her şartta, arada koskoca bir 28 Şubat'ın durmakta olduğunu, iki isim ve bağlı bulundukları partiler hakkında bugüne kadar verilen bütün cezaların gerekçesinin hukuki değil siyasi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

"Kimse hayal kurmasın"

Bu konuyu, hükümetin Başbakan'dan sonra en etkili sayılan ismi ile konuştum, sorular sordum. Aldığım cevaplar ve cevaplar kadar önemli olduğunu düşündüğüm intibalar; 312'de esen değişim rüzgarlarını durduracak cinsten. Muhatabım, bu konuda FP lideri Kutan'ın yaptığı turlarda liderler ve parti kurmaylarının söylediği "olumlu" sözleri objektif bir bakışla yeniden analiz etmemi önerdi ve "iyimser" olmak için kendisinin bir gerekçe bulamadığını ifade etti. Bugünlerde, idam cezasının kaldırılması ile birlikte AB sürecine uyum konusundaki hukuki ve demokratik reformları da "ilgilileriyle" koordine eden muhatabıma göre "Öncelikle, 312 Meclis'in olağanüstü toplanmasını gerektirecek kadar acil görünmüyor." Söyledikleri ve ima ettikleri ile özetle, "Bu maddede belki bir değişiklik olabilir ama bu kesinlikle sizin beklediğiniz düzeyde bir değişiklik olamaz" diyor. Yani, "Yasaklar sürer ceza kalkar ya da azalır..." Yani, "Sadece Erbakan'ın hapsini önleyen bir düzenlemeye gidilebilir" Bunların ve diğer ihtimallerin başına bir de "belki" şerhini koymak gerekiyor. Peki, ne zaman yaprak kımıldamaya başlar? Muhatabım, "Hele bir Ekim gelsin Meclis açılsın... Partiler bugün söylediklerini ne kadar sahiplenecekler. Meclis, neye öncelik verecek, dengeler neyi gösterecek bir bakalım" diyor. Bütün bunlardan anlaşılan da şudur: Kimse hayal kurmasın

Üstelik ajandamızın Ekim sayfaları; FP'nin kapatılma davası, MHP kongresi, idam tartışmaları, ANAP-DYP yakınlaşması ve her zaman olduğu gibi yeni hükümet formülleri ile dopdolu.

Herkesin derdi başka ve galiba "el elin yitiğini" yine en fazla türkü söyleyerek aramaya devam edecek.