YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Almanya'yı anlamak: Kohl dönemine rücû

Yok Aleviler'e apayrı bir müfredatla bambaşka bir din dersi, yok Türkiyeli Kürtler'e "azınlık" statüsü peşinde koşadursun; Federal Almanya'nın bu haddi aşkın politikalardan eline avucuna geçen bir şey olmayacağını, bir vakit geçer ve hep birlikte görürsünüz.

Avrupa Topluluğu'na girecek bir Türkiye'nin, nüfus büyüklüğünden ve Türkiye insanının dinamik ve pragmatik tutumundan oldum olası tedirginlik duyan Kohl iktidarları, şimdi nerede sormak gerekmez mi? Halen iktidarda bulunan Alman koalisyonu, Kohl'ün hata ve inatlarını telâfi yolunda ciddi bir gayret içine girmiş olsa bile; öyle anlaşılıyor ki derin Alman devleti, mevcut koalisyonu yaka-paça, eski Türkiye düşmanı politikalara rücû ettirmişe benziyor.

Almanya'da yeni Kohl dönemi

Başlangıçta Aleviler'e ayrı bir din müfredatı, arkasından yepyeni kimlik terâneleri!.. Onun da arkasından Aleviliğin, İslâm dışı, bambaşka bir din olduğuna kadar uzanırlarsa, ona da şaşmamak gerekiyor.

Burada sorulması gereken soru şudur: Almanya acaba ne yapmak istiyor? Avrupa Birliği ülkeleri arasında şimdilik Fransa'dan, İtalya'dan, İspanya'dan ve hatta İngiltere'den, Türkiye yarasını kaşımak noktasında böylesi bir acelecilik tezahür etmezken, niçin Almanya bu tür tutumlar içine giriyor? Çünkü Almanya'da Türkiye'yi tedirgin etmeyi amaçlayan öylesi yaklaşımlar görülüyor ki, bu soruları sormadan edemiyoruz.

Dolayısıyla Almanya'nın, Türkiye'nin AB'ye girişi hususunda, ciddi bir ikileme düşüp düşmediğini haklı olarak sormak durumunda kalıyoruz. Ve diyoruz ki Almanya, Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonuna rağmen, eski Kohl dönemi politikalarına rücû etti veya ediyor da, onun için mi krizden krize oynuyor? Bu soru o kadar ciddi.

Biliyorsunuz Kohl dönemi politikalarının özü, bu haliyle ve bu nüfus kesâfetiyle Türkiye'yi, AB'nin taşımasının mümkün olmadığı iddiası etrafında dönüp dolaşırdı. Bu varsayımdan hareketle de Almanya, Türkiye'nin AB adaylığının önünde, âdeta bir duvar gibi gerilip dururdu.

Almanya'nın ve ABD'nin öncelikleri

Sonra Almanya'da iktidar değişti. Bu arada Türkiye'nin bölünemeyeceği iyice ortaya çıktı. Arkasından da ABD'nin, Türkiye'nin AB'ye girişine ilişkin tarihî politikalarında alt-üstler dönemi gelip çatıverdi. Hayret!.. ABD, Türkiye'nin AB'a girmesini, Türkiye'den daha fazla istemeye kalkışmasın mı? Kalkışmak da ne demek; FKÖ ve İsrail'i anlaştırmaktan daha aşağı olmayan derecelerde, ABD Türkiye'yi AB'a doğru ittiriyor da, ittiriyor.

İşte bu noktada ayrılmaya başlıyor ABD ve Almanya'nın Türkiye politikaları!.. Almanya kafaya takmış; Türkiye çok kimlikli ve çok hukuklu bir ülke haline gelsin diye!.. Kopenhag kriterlerini, böyle bir amaç yolunda en aşırı, Türkiye'nin iç işlerine müdahale boyutlarına varacak derecelerde aşırı bir yorumlama gayreti içinde. Hatta hatta bunları, âdâbı dairesinde Türkiye ile müzakereye bile yanaşmadan, doğrudan doğruya kendisi icraya kalkışıyor. Burada görüldüğü kadarıyla, ya ciddi bir emrivâki denemesine girişiyor Almanya; ya da Türkiye'yi bilinçli bir şekilde tedirginliğe ve aşırı agresif tepkilere mecbur bırakmak istiyor. Yani Avrupa Birliği'nden caydırmak ve Kohl dönemi politikalarına yeni baştan rücû etmek!..

Bize göre bu politikaları itibariyle Alman basını ve Alman derin devleti ateşle oynuyor. Almanya, bu agresif tutumuyla, varacağı herhangi bir yerde olamayacaktır.

Ne varki, bu türden yaptırımcı ve aşırı müdahaleci Alman denemelerine diğer ülkelerden şimdilik bir ses çıkmasa da; ABD'nin, Türkiye'nin AB'a girişi noktasındaki öncelikleri, Almanya'dan tamamen farklı bir düzlemde cereyan etmektedir.

Önemli gelişmeler oluyor

Amerika, Türkiye'nin AB'ye girişi yolundaki en büyük engelin, Yunanistan-Türkiye arasındaki tarihî krizlerde ve Kıbrıs sorununda yattığının bilincinde gözüküyor. ABD'nin bu noktadaki gayretinin ne kadar ciddi olduğu, Kıbrıs müzakerelerinden ve Yunanistan'ın hergeçen gün daha bir yumuşayan Türkiye politikalarından anlaşılabilmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki Türkiye, bütün dikkatini şimdilik bu iki alana teksif etmiş durumda ve gelişmelerde gayet iyi gidiyor. Özellikle de Kıbrıs müzakerelerinde Türkiye, iyi bir mesafe almış sayılır. Bağımsız Kıbrıs tezi adım adım kabule şâyân oluyor ve tepkiler hiç de fazla sayılmaz.

Görüldüğü kadarıyla, adadaki iç kargaşaya rağmen herhangi bir taviz kokusu okunmadığı gibi, bilâkis konfederal çözüm yolunda hayli yumuşak gelişmeler gözleniyor. Asıl önemli olan da burası zaten ve Almanya ile konuşmanın da bir gün sırası gelecektir kuşkusuz.


12 TEMMUZ 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...