T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Cinayeti kör bir kayıkçı görmüş!"

Ajanslar Üzeyir Garih'in "öldürüldüğü" haberini servise koymadan, Türkiye'nin en etkin haber portalı Habertürk cinayeti çözmüş, katilleri belirlemiş, cinayetteki "mantık dizgesini"ni bir güzel ortaya koymuştu:

"Korkunç iddia!! Cinayeti dinci örgütler mi işledi?"

(Buradaki çift ünlem, iddianın dehşet boyutlarını anlatıyor...)

Habertürk'e göre polisin üzerinde durduğu en önemli nokta şuydu:

Üzeyir Garih her Cumartesi Mareşal Fevzi Çakmak'ın mezarını ziyaret ediyordu. Bunu bilen radikal dinci örgütler ya da Ortadoğu kökenli teröristler ("Filistinliler" demek istiyor) silah kullanmadan suikasti gerçekleştirdiler. Böylece katiller olay yerinden sessizce uzaklaştılar. Cinayetin işleniş biçimi "adi-adli" gibi gözükse de, polis suikast olasılığı üzerinde duruyor.

Polis, gerçekte böyle bir değerlendirme yaptı mı?

Yaptıysa bu bilgi Habertürk'e "hemen" nasıl ulaştı?

Cinayeti "olağan şüpheliler"in üzerine yıkan "mantık dizgesi"ne göre, Üzeyir Garih Yahudi kökenli bir işadamıydı, Yahudiler'in düşmanı dinci Müslümanlar'dı, dolayısıyla bu işi (doğal olarak) dinci bir örgüt gerçekleştirmişti.

Oysa, aynı saniyelerde İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, cinayetin "siyasî" bir yönü bulunmadığını, katil zanlısı olarak "Deli" lakaplı (Deli Fuat) bir boyacı çocuğun yakalandığını ve sorguya alındığını açıklıyordu.

Daha neler!

Ertesi gün de, Üzeyir Garih'in öldürüldüğü Eyüp Mezarlığı'nda yapılan aramalarda üzerinde kanla Arapça "Allah" yazılı bir çuval bulunmuş. Çuval, Arapça bilen bir komiserin dikkatini çekmiş. (Emniyet Teşkilatı'nda Arapça bilen bir komiser... Hâlâ atılmadı mı bu adam?)

Madem işe Hurufiler'i karıştırmak moda oldu, biz de bu "damar" üzerinden yürüyerek olayı biraz "speküle" edelim:

Geçen yıl Kanal D'de yayınlanan "Bir Sevda Masalı" adlı programa katılan Garih çifti evliliklerini anlatırken, Lili Garih eşinin Cumartesi günleri saat 10.30 ila 14.00 arasında ortadan kaybolduğunu, o saatlerde nereye gittiğini kimselerin bilmediğini, cep telefonunu dahi açmadığını söylemişti.

Üzeyir Garih, meğer, Nakşi büyüklerinden Küçük Hüseyin Efendi'yle, müridi Mareşal Fevzi Çakmak'ın kabrini ziyarete gidermiş.

Ayrıca, Garih'in, vasiyetini öldürülmeden dört gün önce İsviçre'de değiştirdiği açıklandı!!! (Buradaki ünlemler de Habertürk'e ait!)

Vasiyetini her yıl yenileyen Garih, dört gün önce eklettiği maddede, "ortaklardan biri öldüğünde, hayatta kalan şirketi beş yıl müdahale olmadan yönetecek" hükmünü ekletmiş.

Garih'in ortağı İshak Alaton'dur.

Alaton da, Garih gibi, Yahudi kökenli bir Türk işadamıdır.

Üzeyir Garih, kendisini yakından tanıyanların ifadesine göre, Sharon'un "uzlaşmaz" tutumundan yakınır, İsrail-Filistin gerginliğinin bitmesi için tarafların bir an önce "masaya oturmasını" istermiş.

İlginç...

Cumartesi günleri belli saatlerde ortadan kaybolan, Smiley gibi ıssız yerlerde dolaşmayı seven, öldürülmeden dört gün önce vasiyetini değiştirip "ilginç" bir madde ekleten ve İsrail-Filistin gerginliğinde Sharon'un hoşlanmayacağı bir tutum sergileyen; yaşadığı ülke için iyi şeyler yapmış, saygın, önemli bir işadamı.

Bilemiyorum artık...

Cinayeti Deli Fuat'ın işlemediği o kadar açık ki...


27 Ağustos 2001
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED