|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gazeteler Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'na (AGSP) "onay verdiğini" duyuruyor. Peki bu iş nasıl oldu? Üzerinde uzlaşılan şartlar, gelinen nokta tam olarak nedir? Gazetelerin dünkü sayılarına göz atınca, bu soruya net bir cevap vermek mümkün değil. Habere hemen her gazete geniş yer vermesine rağmen, deyim yerindeyse her biri söz konusu "onay"dan canının istediği sonucu çıkarmış! Haberi manşete çeken Hürriyet gazetesi, AB ve Türkiye arasındaki bu sorunun İngiltere Başbakanı Tony Blair'in marifetiyle çözüldüğünü bildiriyor. Gazete bu yorumunda çok da ısrarlı; Blair'den gelen mektubu "Avrupa Ordusu'nu kurtaran mektup" manşetiyle duyuruyor. Hürriyet sadece Blair'in değil, fırsat bu fırsattır diyerek Ecevit'in gönlünü almayı da unutmamış: "İngiltere Başbakanı Blair'in, Başbakan Ecevit'e 'Dear-Bülent-Azizim Bülent' hitabıyla yazdığı mektup, Ankara'yı ikna etti."(!) (Ne saçma sapan bir haber dili bu böyle: "Azizim"! kullanıyorsan "Dear"a ne gerek var; "Dear" diyeceksen Türkiye'de ne işin var?) Hürriyet'in haberine inanacak olursak, AB'nin İngiltere Başbakanı'nı araya sokarak, AGSP konusunda Türkiye'yi "ketempereye getirdiği" ileri sürülebilir. Nedeni çok basit; çünkü Hürriyet aynen şöyle diyor: "Mektupta, AGSP'de en etkin ülke olan İngiltere'nin Başbakanı Blair, Ecevit'e 'Kıbrıs ve Ege'deki çatışmalarda Yunanistan'ın yanında veya Türkiye'nin karşısında yer almamız söz konusu değildir' garantisini verdi."(!) Şimdi sakin kafayla düşünelim; Blair'in bu "garanti"yi vermesi, tek başına yeterli bir garanti midir? Hiç de değil... Blair, bugün var yarın yok; Ecevit, bugün var yarın yok! Türkiye'nin aylardır ısrarla karşı çıktığı ve "mangalda kül bırakmadığı" bir konu "Dear" ile filan geçiştirilebilecek ağırlıkta bir konu muydu? Neyse... Gelelim Akşam gazetesine: Akşam'a göre de krizi "bir mektup" çözdü. Ancak "bu mektup", Hürriyet'in mektubuyla aynı değil. Akşam'ın "Krizi bir mektup çözdü" derken kastettiği mektup, Hollanda Dışişleri Bakanı Jozias van Aartsir'in geçen hafta Ankara'ya gönderdiği mektup... Gazete, bu "mektup"un ve ardından başlayan "telefon trafiği"nin anlaşmazlığın çözülmesinde en etkili faktör olduğunu yazıyor. Bu arada Milliyet'i de unutmayalım. Milliyet, haberi ölçüyü tamamen kaçmış bir tarzda veriyor: "Avrupa ordusunda rolümüz netleşti"(!) Bu haber de nereden çıktı; Türkiye, "Avrupa ordusu"na girmedi ki rolü netleşsin! Hani gazete bir hamle daha yapsa, "garanti" mektubunu Blair yerine Ecevit'e yazdıracak... Bana sorarsanız, Türkiye-AGSP ilişkisine dair en doğru dürüst haber Cumhuriyet'teydi. O derece derli toplu bir haber ki, olup biten hakkında tam olarak bilgilenemesek de, zaten bu işin şu an için niçin mümkün olmadığını çok güzel açıklıyor. Başbakan Ecevit, Türkiye'nin tavrının belli olduğu toplantıdan çıkarken bakın ne demiş: "Bizim haklı beklentilerimiz çok büyük ölçüde karşılanmıştır. Şu sırada ayrıntılı bir açıklama yapmam doğru olmaz."(!) Gördünüz mü, daha henüz kimse bir şey bilmiyor... Ve tabii işin tuhafı, olup biten hakkında Başbakan da bilgi vermiyor. "Ayrıntılı açıklama yapması doğru olmaz"mış... Neden efendim? Türkiye-AGSP ilişkisi, madem aylardır belirtildiği gibi, ülkenin güvenliği açısından çok önemlidir, o halde alınan karar ve kararın gerekçelerinin "ayrıntılı" olarak açıklanması niçin "doğru olmaz"mış? Cumhuriyet gazetesi Türkiye ve AB arasında nasıl bir uzlaşma sağlandığını "Edinilen bilgilere göre" diye başlayarak fevkalade yerinde, çok temkinli bir biçimde sıralamış. Nitekim Cumhuriyet'te yer alan bilgileri diğer "mektupçu" gazetelerde yer alan bilgilerle karşılaştırdığınızda, aralarında tam bir uyum da yok. AB'nin oluşturacağı askeri gücün hangi durumlarda Türkiye'ye "danışacağı", sadece "danışmak"la mı yetineceği, NATO'nun imkanlarını hangi şartlar altında "oylamalı" ya da "oylamasız" kullanabileceği gibi çok önemli hususlar hakkında verilen bilgiler muhtelif... Sonuç olarak, ülkeyi ve toplumu yakından ilgilendiren pekçok konuda olduğu gibi, Türkiye-AGSP ilişkilerinin nasıl ve niçin yoluna girdiğine dair de ortada doyurucu bilgi yok. Şaşırmamak gerekir; çünkü biz aksini ısrarla tekrarlasalar da maalesef bir "kapalı rejim"de yaşıyoruz...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |