T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Atatürk der ki...

"Elbette günün birinde uzaya çıkılacaktır. Aya ilk ayak basanlar Türk uzaycıları değilse, Nasa'nın astronotları veya Sovyet kozmonotları olacaktır. İşte o zaman benim bu naçiz vücudum, üzüntüden kahrolacaktır."

Atatürk hayatında böyle bir kelam etmiş midir?

Etmemiştir.

(Buradaki "hayatında" kelimesinin, aslında fazlalık olduğunu kabul edebilirim. Çünkü herkes, sağlığında söyler sözlerini. Atatürk istisna. Malum, bazıları kendi fikirlerini Atatürk'e aitmiş gibi sunmayı becermişler bugüne kadar. Böylece, Atatürk, hayatından sonra da konuşan biri olmuş.)

* * *

Peki, şöyle bir sözü var mıdır:

"Ülke iktisadi krize girdiğinde, yönetimdekiler sorumluluğu birbirinin üzerine atmaya çalışabilir ve işin içinden çıkamayacaklarını anladıklarında, koltuğu da bırakmak istemediklerinden, Amerika'dan taze kan niyetine bir Derviş getirebilirler.

Gelen Derviş de ülkeyi sıkıntıdan kurtarıp muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayı başaramazsa, işte o zaman bu millet, üzerine düşen vazifenin ne olduğunu idrak edecek ve gerekeni yapmakta gecikmeyecektir."

Soruyu bir daha soralım.

Atatürk böyle söylemiş midir?

Yok.

Bunu da söylememiştir, öncekini de.

Siz öyle sanın.

Açın okuyun Gençliğe Hitabe'yi, göreceksiniz.

"Gaflet ve dalalet" kısmına gelince, mutlaka görüşleriniz değişecektir.

"... ve hatta..." kısmına varmadan, yani "hıyanet"i mevzu bahis etmeden dahi, meseleyi kavramış, çözüm yollarını araştırmaya başlamış olursunuz.

Ama okumuyorsunuz ki kardeşim; ben ne yapayım!

Okuyan da anlamıyor.

Taşar da anlamıyor.

Anladım diyen, işine gelen tarafını gösteriyor.

Baksanıza, Reha Bey bile, içki bahsinde takılıp kalmış. O yönünü örnek almış kendisine.

Aşkolsun!

Tophane çok uzak

Kış... Günler kısa... Çabucak akşam oluyor.
Daha afyon patlamadan, top patlıyor.
Bu koca şehirde daha bir defa bile top patlaması duymadım.
Allah'tan ki televizyon var, radyo var, minarelerden yükselen ezanlar var.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) kış mevsimiyle ilgili bir hadisi vardı.
"Oruç tutanlar için gündüzü kısa, ibadet etmek isteyenler için gecesi uzun" buyruluyor.

Oruç yılı

Mesut Bey, 2002 yılının zor geçeceğini söylüyor.
Sıkıntılı bir yıl olacakmış önümüzdeki yıl.
Daha kendisi gelmeden, kötü haberi geldi.
Mesut Bey, "2002 yılında oruç tutacağız" diyor.
Rabbül Alemin, senede otuz gün oruç tutmamızı istiyor, Mesut Bey bütün bir yılı oruçla geçirmemizi.

Otuz gün dayanamayacağını düşünenler, bakalım önümüzdeki yıl ne yapacak...

Kaderinde namaz var mı?

"Bana namaz kılmamak yazılmış" diyen birine öteki şöyle cevap veriyor: "Sen bir sabah kalktığında elini yüzünü yıka, abdest al, seccadeyi ser ve namaza başla; bakalım kılabilecek misin? Sana namaz yazılmış mı yazılmamış mı, o zaman anlarsın."

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur.
Hz. Ebubekir

SEVAP

Ramazan'da fakirler sevap dağıtır.
Kıymetini bilen için, bir fakire iftar ettirmek ne büyük fırsattır.


4 Aralık 2001
Salı
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED