T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Bir koyup üç almak" dedikleri bu mu?

Amerika'da 11 Eylül'de gerçekleşen saldırının ardından yapılacak misillemenin sadece Afganistan'la sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor. Taliban'ın devrilmesinden sonra sırada Hindistan'a karşı Keşmir'de mücadele eden guruplar var. Bu arada Çeçenistan'ı unutmamak gerek. Rusya'nın Amerika'ya bu kadar yürekten destek vermesinin ardında Asya'ya ve petrol kaynaklarına müştereken hükmetme arzusunun yanısıra bir türlü halledemediği Çeçenistan probleminde daha rahat hareket etme isteğinin de rolü var.

Görüldüğü gibi burada süper güçlerin hedefi haline gelen üç bölge de -ne tesadüf- Müslümanlar'ın yaşam veya özgürlük savaşı verdiği bölgeler.

Ancak buralara yapılacak saldırı iki bakımdan son derece problemli: Her şeyden önce Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a yapılan saldırıyı Bin Ladin'in yaptığına dair hâlâ dünya kamuoyunu tatmin edici bir delil ortaya konmuş değil. NATO'nun ortaya konan delilleri yeterli bulmuş olması bir anlam ifade etmez. Bu delillerin herkesin ve özellikle İslam dünyasının bilgisine de sunulması gerekli. Böyle bir kanıtın ortaya konması durumunda Taliban'ın Bin Ladin'i korumasının haklılığı kalmaz. Esasen Taliban ikna edici delil varsa, suçluları Amerika'ya teslim edeceğini ifade etti. Bu durumda eğer olayın gerçek failleri aranıyorsa, Bin Ladin'in suçlu olduğu yolundaki kanıtların gizlenmesinin haklı bir sebebi olamaz.

Bundan da önemlisi Afganistan'dan sonra Keşmir'in sırada olması ve Çeçenistan'daki özgürlük hareketinin ezilmesi için Rusya'ya açık çekv erileceğinin anlaşılmış bulunması. Terörle mücadele konusunda en önemli problem terörün nasıl tanımlanacağıdır. Çünkü bu tanıma ve bu tanıma dahil ettiğiniz unsurlara göre hangi hareketin terör kapsamı içine gireceği veya dışarda kalacağı belirlenecektir. Uluslararası hukukta 1925'lerden itibaren terör suçlarıyla mücadele arzusu dile getirilmekte, ancak üzerinde uzlaşılan bir tanım ortaya konamamaktadır. 16 Kasım 1937 tarihli "Terörizmle Mücadele ve Terörizmin Önlenmesine Dair Sözleşme"de yapılan tanım büyük itirazlarla karşılanmıştır.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu yoldaki çabalar hızlanmıştır. Bu maksatla Birleşmiş Milletler tarafından muhtelif komisyonlar kurulmuş ve çalışmalar yapılmışsa da "milli özgürlük hareketlerinin", "halkların bağımsızlık ve kendi geleceklerini tayin etme haklarını kullanırken başvurdukları şiddet hareketlerinin", "devlet terörünün, sömürgeci egemenliğin ve ırkçılığın" terör kapsamına dahil edilip edilmeyeceği konusunda bir uzlaşma sağlanamamıştır.

Burada bizi ilgilendiren en önemli problem özgürlük hareketlerinin, milletlerin kendi kaderlerini tayin haklarının ve bu hakka sahip olmak için yapacakları mücadelenin terör sayılıp sayılmayacağıdır. Bu konuda verilecek karar sadece Keşmir ve Çeçenistan'ı ilgilendirmeyecek, belki yakın gelecekte Filistin'i de alakadar edecektir. Bu bakımdan teröre karşı olma noktasında görüş birliği içinde olmak yetmiyor. Terörün tanımı ve unsurları konusunda da bir uzlaşma zemini bulmak gerekiyor. Şimdi yapılan süper güçlerin siyasi ve ekonomik hegemonyalarına aykırı olan gurup ve milletleri terörist sayıp cezalandırmaktır. Normal zamanda büyük ölçüde itiraz görecek olan bu durum, son terör olayının toz dumanı arasında kabul ettirilmek ve uygulanmak isteniyor.

Eğer Afganistan, Keşmir ve Çeçenistan Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırının mağduru olurlarsa bu saldırıyı gerçekleştirenler gerçek anlamda bir koyup üç almış olacaklar. Daha önce söylediğimizi izninizle tekrarlayalım: Bu olayın failleri olaydan en fazla kazançlı çıkanlar arasında aranmalıdır. Sizce kazançlılar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamadı mı?


5 Ekim 2001
Cuma
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED