T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hepimiz aynı hânedeyiz

Sağda-solda çıkan yazılara bakılırsa bizim hânede kargaşa yaşanıyor. Düne kadar birlikte hareket eden, aynı ittifak içerisinde bulunan, yedikleri-içtikleri ayrı gitmeyen hâne halkı birbirine düşmüş... Uzak-yakın komşular arasında "Vah, vah" diyen de var, "Oh olsun" çeken de. Bizim hânede yaşananlarla ilgili olarak son bir haftadır yazılanlar arasında 'teorik' temelli yaklaşımlara da rastlanıyor.

Bizim mütevazı hânenin dışarısı tarafından bu kadar yakın bir tarassut altında tutulması ilginç; biraz dikkatli olunduğunda sahra dürbünü ile mahremimize göz dikmiş seyircilerin varlığı da fark ediliyor. Bazısı bir dedektif dikkatiyle inceliyor gördüklerini, kiminde bohçacı kadın tecessüsü, kiminde ise yeniyetme merakı kendini belli ediyor. Eline cetvel, pergel, mezura alan, açılan aramızın mesafesini ölçmeye çabalıyor...

Oysa, bizim hâne buna benzer olağanüstülükleri ilk kez yaşamıyor; daha önce, bundan daha büyük, daha esaslı çalkantıları yarasız-beresiz atlatmayı bilmiştik. Şimdiki ihtilâfın sebebi Afgan Savaşı değil mi; bir başka büyük altüst oluşu yaklaşık on yıl önceki Körfez Krizi ve ardından kopan savaş sırasında da aynı boyutlarda yaşamış, o dönemdeki savrulma -şimdi sıkı durun- daha yakın bir vaziyet alışı getirmişti.

Bu defa savrulmak için çok daha az sebep bulunuyor.

Bizim hânenin sâkinleri, epey uzun zamandan beri, Türkiye'nin daha demokrat, insan haklarına daha saygılı bir ülkeye dönüşmesini, hukukun üstünlüğü ilkesinin kökleşmesini savunuyor. Meclis, Avrupa Birliği'ne uyum gerekçesiyle anayasanın onlarca maddesini elden geçirip yeniledi ya, bu, bizim hânenin başarısı sayılabilir. Önümüzdeki günlerde bir dizi yeni madde daha Meclis gündemine gelecek; Türkiye'nin aydınlık yarınlara koşusunda bizim hâne sâkinlerinin oynayacakları rol henüz bitmiş değil...

Bugün yaşananların kökeninde, yekdiğerimizi dışlamamızı gerektirecek çapta bir duruş sakatlığı yatmıyor zaten. Bu hânenin bir ferdi olarak ben, hangi yönden gelirse gelsin, kimin eliyle gerçekleşirse gerçekleşsin teröre şiddetle karşıyım; bir tek insanın ölümü benim yüreğimi dağlamaya yetiyor. İnancımın ona hiç yakışmayan eller tarafından temsil edilmesi beni isyanlara sevk ediyor. Bizim viran illerle yüzümüzü biraz dışarıya döndüğümüzde gördüğümüz beldeler ve kâşâneler arasındaki dağlar kadar farkın Ziya Paşa ve Mehmet Akif dönemlerinden beri hiç değişmemiş olmasını kabul edemiyorum. "Neden bu haldeyiz?" sorusu geceleri uykularımı kaçırıyor...

Hâne halkı arasında beni 'sığ' bulan, 'bağnaz' olduğumu söyleyenler var, olsun; onların nabzının da benden farklı attığını sanmıyorum. Hepimiz aynı hânedeyiz. Benim tarihi bir biçimde okumaktan gelen, genlerime kadar işlemiş kaygılarım onlarda yok, bu sebeple, bilmedikleri sulara kendilerini gözü kapalı bırakabiliyor onlar... Olaylar onların beklentileri istikametinde gelişmezse bir entelektüel iddia kaybetmiş olacaklar sadece ve birkaç günlük bir üzüntü duyacaklar; oysa ben, kaybedilen her iddianın geleceği kaybetmek olduğuna inanıyorum, bu yüzden de sırtımda yumurta küfesi varmışcasına davranmak zorundayım.

Bizim hâneye bakıp, kimisi 'içeriden', kimisi 'dışarıdan', kimisi de 'karnından' konuşarak 'tez' yazanların elleri, öyle umuyorum ki, böğürlerinde kalacak. Hangi eğilimden, hangi inançtan olursak olalım, bizler, bugünkü ortak yürüyüşümüzü yarınki nesiller için yaşanılır bir ülke bırakma hedefine adamış insanlarız. Bizim birlikteliğimiz, aynı hânede toplanmışlığımız, tesadüfî bir yanyana düşüş değil, bilinçli bir duruştur. Kimsenin düşünceleri yüzünden kınanmaması gerektiğine inanan insanların, en yakınlarında duranları düşünceleri yüzünden kınayabilecekleri düşünülebilir mi hiç?

Her mahallenin en zengin hânesi diğerleri için merak ve tecessüs kaynağıdır; şu sıralar herkesin dikkatinin bizim hâneye yönelmesi, yazdıklarımız ve söylediklerimizin elektronik yükselticilerle mahalle dışına aktarılması bu sebeple doğal. Bizim hâne, bir dernek, bir parti, bir ülke, bir mezhep, bir din değil... Zorunlu bir birliktelik değil bizim birarada oluşumuz; beraber yürüyeceğiz diye kimliğimizi kaybetmemiz, etrafa "Eyvallah" dememiz de gerekmiyor...

Ey okuyucu, sen de bu hâne halkındansın ve büyük yolculuğun yürüyüş takımındasın...


20 Ekim 2001
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED