|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hasan Kösebalaban Ancak ne yazık ki müslümanlar sözkonusu olduğunda petrol ve Yahudi çıkarları arasında fazla bir fark bulunmuyor. Afganistan'a yönelik operasyonda da görüldüğü gibi petrol şirketlerinin çıkarları dünyanın en zengin petrol kaynakları üzerinde yaşayan müslüman halkların boyunduruk altından kurtulmasına izin vermiyor. Afganistan harekatını uluslararası terörizme karşı meşru bir operasyon ya da İslam'a karşı düzenlenmiş ideolojik kökenli bir Haçlı seferi olarak algılamak yerine jeopolitik verilerin ışığında büyük resmi görmek gerekiyor. Hedef Türkmen Petrolü Orta Asya'nın müstakbel Kuveyt'i gözüyle bakılan Türkmenistan sahip olduğu petrol ve doğalgazı biran önce ekonomisine kazandırabilmesi için uygun bir yolla komşu ülkeler üzerinden denize indirebilmesi gerekiyor. Türkmenler eski Sovyetler Birligi döneminden kalma boru hattı sisteminden biran önce kopmak istiyorlar. Bu amaçla İran'la petrol takas anlaşması yapıldı ve halen Türkmenler bu yolla sınırlı miktarda petrol satabiliyorlar. Ancak Amerikalılar Türkmenistan'ın ve diğer Orta Asya ülkelerinin İran'a bu şekilde bağımlı olmasına karşı çıkıyor. Amerikalılar bu nedenle Türkmenistan'ın İran üzerinden Türkiye'ye doğalgaz satışına da karşılar. Washington'un uyguladığı ambargo nedeniyle Amerikan petrol şirketleri İran'ı içeren Türkmen projelerine dahil olamıyor. Bu nedenle diğer alternatifin, yani Türmen petrolünü ve doğalgazını Afganistan üzerinden Pakistan'a ve Hint Okyanusu'na ulaştıracak petrol boru hattı projesinin gerçekleştirilmesini istiyorlar. Bunun için de Afganistan'da istikrarın sağlanması gerekiyor. CIA-Pakistan Taliban'ı getirdi Rus işgalinden sonra mücahit grupların kendi aralarında bu istikrarı sağlayamayacakları kısa sürede anlaşılmıştı. Bu nedenle CIA-Pakistan işbirliğiyle oyuna yeni bir kart sürüldü: Taliban. Peştunların oluşturduğu bu "medrese öğrencileri" ağır silahlarla donatıldı ve diğer Peştun grupların katılımıyla güçlendi. Bu arada Arap mücahit birlikleri de Taliban'ın saflarında yeraldı. Böylece yalnız bırakılan Tacik, Şii Hazara ve Özbek azınlıklar ülkenin Kuzey'ine doğru geri çekildiler. Ülkede istikrar Taliban'ın katı yönetimiyle ve etnik temizlik harekatıyla bir şekilde temin edilmişti. 1998'de Amerikan Unocal ve Suudi Delta Oil şirketleri Türkmenistan doğal gazını Pakistan'a taşıyacak bir boru hattı projesi için Taliban yönetimiyle anlaştı. Toplam 2 milyar dolara malolacak Centgas (Central Asian Gas Pipeline Ltd.) projesiyle Türkmenistan'ın Devletabad gaz rezervleri, Herat ve Kandahar üzerinden Pakistan'ın Quetta şehrine taşınacaktı. Ancak Mart ayında Unocal projede iç savaş nedeniyle gecikme olacağını duyurdu. Bir müddet sonra Taliban'la muhalif grupların çatışmalarının artmasından dolayı diğer ortaklar da projeden geri çekilince 1998 Aralık ayında Unocal firması Afganistan'da geniş katılımlı bir hükümet kuruluncaya kadar projenin askıya alındığını ilan etti. Müdahale demokrasi getirmez 1999'da Unocal'ın çekilmesine rağmen Pakistan, Türkmenistan ve Taliban bu defa Suudi Delta Oil'in ağırlıklı payıyla Centgas projesine devam edilmesini kararlaştırdılar. Ancak bu yeni girişimden de Afganistan'da süren istikrarsızlık nedeniyle bir netice alınamadı. Nihayet projeye dahil olan diğer ülkeler de son olaylarla birlikte Taliban'la ilişkilerini kopardılar. Böylece İran Orta Asya'ya olan doğrudan sınırı ile Pakistan üzerindeki avantajını korumuş oldu. Amerika'nın son müdahalesi Afganistan'a kalıcı bir istikrar getirmeye yöneliktir. Ancak kimse bunun ülkeye demokrasi getireceğini düşünmemeli. Müslüman halklar sözkonusu olduğunda Amerikalıların müslümanların yaşadıkları coğrafyada demokratikleşme gibi bir arzusunun olmadığını Orta Doğu'dan biliyoruz. Taliban bu işi başarabilmiş olsaydı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün bir defasında söylediği gibi Amerikalıların Taliban'ın "katı" İslam hukuku yorumunda itiraz edilebilecek bir husus bulmamaya, Taliban mensuplarının derin espiri anlayışına sahip hoş insanlar olduklarını düşünmeye devam edeceklerdi. (Bkz. The New Republic, 14 Eylül 1998). Ancak Taliban Afganistan'a istikrar getirebilecek esnekliği göstermeyi başaramadı. Rus-Çin anlaşmasına dikkat Bütün bu gelişmelerden Orta Asya'nın hükümdarı Rusya'nın memnun olması mümkün mü? Elbette değil. Ancak Rusya engelleyemeyeceği gelişmelerden en az zararla çıkabilmenin hesaplarını yapıyor. Rusya Çin'le imzaladığı stratejik ittifak anlaşmasına Amerika'dan bu derece radikal bir tepki beklemiyordu. Bu yılın Haziran ayında Rusya ve Çin devlet başkanları düzeyinde Moskova'da imza koydukları bir anlaşmayla (İyi Komşuluk, Dostluk ve İşbirligi Anlaşması) önümüzdeki elli yılı kapsayacak bir zaman dilimi içinde önemli askeri ve ekonomik konularda işbirliği yapma kararı aldılar. Çin ve Rusya Amerikan hegemonyasına karşı işbirliği yapmak istiyor. Orta Asya'da, Doğu Türkistan'da ve Kafkaslar'da özgürlük mücadelesi veren hareketler iki ülkenin de ortak sorunu. Ancak daha çok Rusya bu konuda Çin'in yardımını istiyor. Washington 1996'da Şanghay zirvesiyle başlayan Rus-Çin yakınlaşmasını bölgedeki yakın ve uzak vadeli çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyor ve bu işbirliğinin global etkilerinden çekiniyor. "Taliban Çin ile anlaşmıştı" Aslında Çinliler böyle bir gelişmeyi önceden tahmin ederek Afganistan'a Amerika'nın müdahalesi olmadan istikrar kazandıracak bazı tedbirler almaya çalıştılar. Pekin Amerikalılardan farklı olarak hem İslamabad'la hem de Tahran'la yakın ilişkiler kurabildi. Pakistan önceden beri ortak düşmanları olan Hindistan'a karşı Çin'le yakın askeri ve ekonomik ilişkiler kurdu; İran için de Çin önemli bir silah ve teknoloji kaynağı. Amerika'nın en etkili stratejik araştırma merkezlerinden Stratfor, Taliban'ın Afganistan'da iç barışın sağlanması için Çin'in aracılığına sıcak bakmaya başladığını ve Çin'le ilişkileri sarsmamak için desteklediği yabancı İslami hareketlere Doğu Türkistanlıları dahil etmeme güvencesi verdiğini duyurdu. Afganistan'ın da bu ilişkilere dahil olması bölge üzerinde Pekin'in ağırlığını Washington'ın asla arzu etmeyeceği şekilde artıracaktı. Bütün bu veriler Amerikan askeri operasyonunun zamanı iyi ayarlanmış bir girişim olduğu konusunda ipuçları veriyor. Afganistan'da istikrarın sağlanması ve bu istikrarı sağlayacak rejimin Amerikan güdümünde olması Orta Asya'daki Amerikan çıkarlarının sürekliliği açısından önemliydi. Şüphesiz bu askeri harekat sonucunda Pakistan ve Özbekistan'a yerleştirilecek Amerikan ve İngiliz askeri varlığı tıpkı Orta Doğu'daki gibi kalıcı olacaktır. 11 Eylül olayları Amerika'ya gerekli bahaneyi tam da ihtiyacı olduğu bir zamanda sağlamış oldu.
|
|
|
|
|
|
|