T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tek yol "İslam" olunca!..

Bin dört yüz yıldır, İslam'ı silip süpürmek, yok olup gitmesi için, "şer ittifakı" kuranlar muvaffak olamadı, amma "ben Müslümanım" diye diye ortaya çıkanların birçoğu, tek hedef, tek yol olarak "İslam"ı seçtiğine şaşmamak gerekir.

Çünkü, İslam bir geçim ve çıkar, bir şöhret ve servet kaynağıdır. (?)

Şu tv kanallarındaki programlara bakınız; kimin kimle, kim kime saldırıp prim yapmaya çalışıyor, görünüz...

Biri imam-hatip kökenli, öteki de, aynı, amma çıkış noktaları farklı: Biri normal kapıdan, öteki de arka kapıdan çıkmışa benziyor!..

Önceleri kitap, hadis, fıkıh ve tefsir gibi ilimlerde, birkaç not ile iktifa ediyorlardı. Teksir döneminden sonra, boşluğu doldurmak için bir pazar çıktı ortaya... Terceme et, sadeleştir, kopya et veya reformist ve mütezellî yöntemleri dene, sonunda, etrafta baş gösteren ilgi ve şüphe üzerine, kitap üstüne kitap yazarak, servet ü samana kavuşmaya başlayanların iştahı kabardı.

Ne kadar zıt ve ekstrem görüş ve mübhem olay varsa, onlara ait geçmiş münakaşa ve tartışmaları, yeni bir üslup ve yöntemle sömürüye varıncaya kadar geçim vasıtası haline getirdiler.

Ne zaman buhran ve elemli yıllar başlar, o zaman, birdenbire, bu "nevzuhur" ulema takımını sahaya sürmekte mahir olan dışa bağımlı, etkin güçler yeni yorum ve senaryolarını "güncel" hale getirip, parsayı vururlar.

Şu garabete bakınız: Sadece İstanbul Fatih'de, tek parti döneminde, 500'e yakın mescid, cami ve medrese ve tekke ile zaviye yıkılmış, arsası da "tek parti sultası"nın önderlerine satılmıştır. İşte bu beldede, şimdi ezan minareye çıkıp okunacak bir "pilot bölge" olarak uygulamalara başlanması, halkın tepkisine neden oldu.

Bütün dünya, bütün "Batılı değerler sistemi" ayağa kalkmış, bin dört yüz yıllık bir geçmişten gelen "imanî, itikadî ve ibadî olduğu kadar ahlakî esaslar" üzerine arsız ve hayasızcasına saldırıp duruyor. Amma "ulema taslağı" veya "molla çömezi" denmeye bile layık olmayan bir takım ayet ve sure tacirinin "İslam"a olmasa bile, Müslümanları idlal ve ifsatta, çok büyük veballi işlere giriştiğini görüyoruz.

Bunların bulunduğu ruh haline, toplumsal yapıya, ailevî buhran ve mahallî geri kalmışlığa bakarak, İslam'ı ve evrensel ilkelerini değerlendirmemek gerekir!..

Çünkü, onların bütün sermayesi, etrafı bulandırmak, dumanlı havada ava çıkmak ve birkaç varak pare ile, binlerce doların cebe indirilmesine zemin hazırlayan şartları, sütre gerisinden kollamaktan geliyor...

İnanmış, kararlı ve fedakar toplumlara hiçbir azınlık, güç getiremez. Yeter ki, ihlâs ve samimiyet, İslamî ölçülerin içinde gelişip dursun.

Kuru kalabalıklar, cafcaflı sözlerin teşhir edildiği ortamlarda, rotayı şaşırmaya görsün, her yer "karanlık" bir manzara arz eder.

Bugün, böyle bir fırtınalı havada, seyre kalkanların, tek kurtuluş çaresi, Nuh'un gemisine kapağı atmaktan geçer.

"Menhus bir ruh" haleti içinde, "karanlıklar prensi" ile dansa kalkanların akibeti, Hayber Geçidi'nde belli olur.

Bunun idraki içinde olmayanlar, serseri bir mayın gibi, ummanda yalpa vurup dururlar.

Arzın içindekileri dışa vurması gibi, içindeki imanı hiç bir zaman ve zemin hesabı olmadan, Davudî bir haykırışla, etrafa yayanların yerdekiler kadar, arş-ı Ala'dan da gereken teselli, tecelli ve tevekküle mazhar olacakları günler yakındır!..

Yeter ki, Hz. Bilâl gibi, birkaç tuğla veya briket'in üzerine çıkıp, Hakkı, hakikatı, doğruyu ve ezelî-ebedî mesajı uluslar kadar budunlara da haykırmalıdırlar:

Tek çare, Allaha kul, yüce Resulüne ümmet olmaktan neş'et eder!..


20 Ekim 2001
Cumartesi
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED