|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hukukçular Derneği tarafından hazırlanan bir raporda yargı sistemi masaya yatırıldı. Raporda muhtarların bile bilgisayarlı sisteme geçtiği, ancak adli mahkemelerde hâlâ kırık dökük daktilolarla yargılama yapıldığı kaydedildi.
Adli yılın açılışı nedeniyle Hukukçular Derneği tarafından hazırlanan bir raporda Türkiye'deki yargı sistemi masaya yatırıldı. Raporda yargı sisteminin sağlıklı işlememesinde mevzuattan kaynaklanan sorunların yanısıra yargının bölünmüşlüğü, iş yoğunluğu, bina, personel ve teknik yetersizliklerin de etkili olduğu kaydedildi. Raporda savunmanın yargının temel bir parçası olduğu vurgulanarak, Türkiye'de ise savunmanın savunulacak duruma geldiğine dikkat çekildi. Hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığının adalet için önemli olduğu belirtilirken, yargının baskı altına alındığı ifade edildi. Memurin Muhakemat sorun Raporda yürürlükteki mevzuatın yüz yılı aşkın bir zamanda hazırlandığı, gerçekleştirilen bazı değişikliklerle metin bütünlüğünün bozulduğu, sözkonusu metinlerin sayısının dahi bilinemediği belirtildi. Raporda Anayasa'nın 125. maddesine atıf yapılarak, yargı denetimi dışında tutulan idari işlem ve eylemlerin bulunduğu kaydedildi. Devlet memurlarının yargılanmasını izne bağlayan Memurin Muhakemat Kanunu'nun hâlâ yürürlükte bulunduğuna dikkat çekildi. Raporda resmi yetkililer tarafından bile eleştirilmesine rağmen, darbe sonucunda hazırlatılan Anayasa'nın yürürlükte olduğu belirtildi. Bölünmüşlük olumlu değil Adli mahkemelerde görülmesi gereken pekçok davanın DGM'lerde görüldüğü, askeri hakim ve savcıların DGM'lerin bünyesinden çıkarılmasının bu mahkemelerin niteliğini değiştirmediği ifade edilen raporda askeri mahkemelerin tamamen kaldırılarak görevin ihtisas mahkemelerine verilmesi gerektiği, askerlikle ilişkisi bulunmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmalarının ise hukuken kabul edilemeyeceği kaydedildi. Yargıyı kurtaracak önlemler
Önce, hukuk devleti olma iradesi taşınmalıdır. Devletin ancak halkın varlığı halinde ve halk için varolduğu bilinci gereklidir. Hiçbir kişi ve kurum kendini hukukun üstünde görmemelidir. Bu yaklaşım sonucu ortaya çıkan eylemler, ciddi müeyyidelere bağlanmalıdır. Hakimler devlet memuru olmadıkları, millet adına karar verme makamında olduklarının idraki içinde olmalıdırlar. Ayrımcılık teşkil eden yasa ve kurumlar kaldırılmalıdır. Toplum değerleri ve çağın gerekleri gözönüne alınarak, özgürlüklerin güvencesi kısa ve öz bir anayasa hazırlanmalıdır. İnsanlık onuruna yaraşır infaz politikasına geçilmeli, gerekli yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. TEMEL SORUNLAR
İş yoğunluğu nedeniyle mahkemeler, delilleri yeterince toplayamamakta ve makul sürede karar verememektedirler. Yıllar sonra verilen kararlar tarafları tatmin etmemektedir. 2000 yılı verilerine göre, ceza mahkemelerinde görülen davaların yüzde 22'si düşme ile sonuçlandı. Demek ki 100 davadan 22'si süresi içinde görülemediği için düştü. Ceza mahkemelerinde görülen davaların yüzde 52'si mahkumiyetle sonuçlandı. Buna göre hazırlık aşamasında titiz bir tahkikat yapılamadan dava açılıyor. Muhtarlıklar bile bilgisayarlı sisteme geçti. Ancak adli mahkemelerde bu gerçekleşmedi. Oysa iş yükü adli mahkemelerden kat kat düşük olmasına rağmen DGM ve askeri mahkemelerde de bilgisayarlı sisteme geçildi. Adli personelin sayısı ve eğitim yetersizliği yargıyı tıkayan nedenlerden biri. Yapılan anketlerde toplumun yargıya güveni yüzde 19'larda seyrediyor. Buna göre toplumun büyük bir kesimi yargıya olan güvenini kaybetmiş görünüyor. Yargının siyasallaşması tehlikelidir. Muhatap olmayan farkına varmıyor. 28 Şubat'ın atanmış Başbakanı bile soruşturmaya muhatap olunca yargının siyasallaştığını söyleyebilmektedir.
|
|
|
|
|
|
|