|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yaz tatilini erken bitirip önümüzdeki hafta özel gündemle toplanacak. Gündemin tek maddesi var: Kasım ayı vâdeli, Avrupa Birliği'ne (AB) söz verilmiş "Üyelik yolunda uyum sağlamak üzere anayasa değişikliklerini" gerçekleştirmek... Bu amaçla kurulan komisyonun 37 maddede sağladığı uzlaşma Meclis'te görüşülecek; bu girişimle, 1982 Anayasası üzerinde 1995'ten buyana yapılmış en geniş kapsamlı değişikliklerin gerçekleşmesi bekleniyor... Üzerinde uzlaşılan maddelerle, Türkiye'yi daha özgür ve daha demokrat bir ülkeye dönüştürmek amaçlanıyor. 'Dil yasağı' gibi çağdışı bir kavram kalkıyor, 'fikir suçu' garabeti kısmen de olsa geride bırakılıyor, partileri gece kulüplerinden daha kolay kapatma uygulamasına son veriliyor; Milli Güvenlik Kurulu (MGK) lâğvedilmiyorsa da sivil üyelerin sayısı artırılıyor... Bir zamanlar dillerden düşmeyen 'Kopenhag kriterleri' ile yeniden buluşmayı getirebilecek bir gelişme bu. Partilerin üzerinde uzlaşmaları, 37 maddelik paketin geçmesini sağlamalıydı, ancak kimse böyle bir 'vak'a-i hayriye' beklentisinde değil. Çoğu gözlemci, "11 temel maddenin değişmesi bile büyük başarı" görüşünde; bundan dahi o kadar emin olmayanlar var. Komisyondaki uzlaşının Meclis'e yansıması önünde ciddi engeller bulunuyor çünkü. Zayıflığı, hükümeti, güç odaklarının telkinlerine açık hale getiriyor. Türkiye'nin daha özgür bireylerden oluşan daha demokrat bir ülke olmasını 'tehlikeli' bulan çevreleri unutmamak gerekiyor. Hükümetin kompozisyonu da anayasa değişikliği çalışmalarını kolaylaştırmıyor. Koalisyonu oluşturan partiler, şimdilerde, birbirlerinden derin kuşkular duyuyor ve ancak suçluluk üzerine oturan 'dehşet dengesi' yüzünden bir diğerine tahammül ediyorlar. Bu yeni gelişmenin Meclis çalışmalarında sorun çıkarıp çıkarmayacağı ilk kez denenecek. Anayasa değişikliği çalışması, destek sözü veren muhalefetin samimiyet sınavından başarıyla geçmesine rağmen, koalisyon ortakları arasında patlak verebilecek 'sinir savaşı' yüzünden akamete uğrayabilir. Oysa, Türkiye'nin korkularını geride bırakmış, özgürlük yolunda ilerleyen bir ülke haline dönüşmesi, ekonomiyi krizlerden kriz beğenir hale getiren koalisyon partilerinin de yararına. Krizin derinleşmesi, enflasyon mücadelesinden yenik çıkıldığı halde uzun zamandır uygulanan anti-enflasyonist politikaların yan etkisiyle yaşanan fukaralaşma ve işsizlik süreci toplumun gelecekle ilgili umutlarını yıktı; anayasa değişikliği bir umut aşısı yerine geçebilir. Güvenilir bir zeminde siyaset yapma hakkına kavuşan partiler ile 'fikir suçlusu' olma tedirginliğinden kurtulmuş aydınlar ülkeye daha ciddi katkılarda bulunabilirler. Öyle bir ülkede hükümet olmak da daha bir anlam kazanır. Özel gündemle anayasa değişikliğini gerçekleştirmek üzere toplanan Meclis'in, uzlaşma da sağlandığı halde, beklenen sonuca ulaşamaması Türkiye'nin önünü kapatacak bir kâbusa dönüşebilir. Meclis'in reddettiği her madde bir yıl süreyle yeniden gündeme alınamayacağı için, öyle bir durumda, Türkiye'nin AB irtibatı ortadan kalkacaktır. Böyle bir oldu-bittinin siyasi hayatı felce uğratıp ekonomi üzerine ölümcül bir darbe vurması kaçınılmaz olacaktır. Anayasayı özgürlükçü bir anlayışla değiştirmeye kalkışıp becerememiş Türkiye, bugünleri mumla aratan maceralarla da karşılaşabilir... Kuşkucu olmanın sırası değil, ancak hükümetin manzarası ufak tedirginlikleri büyüten bir etkiye sahip. Koalisyon partilerinden biri, basit çıkar hesaplarıyla öteki ortaklardan birini faka bastırma amacıyla kullanabilir Meclis çalışmalarını. Köşeye sıkıştırılmak istenen ortak ise, sırf kendisinin daha 'vatansever' olduğunu, öteki partilerin ise tehlikeli sularda dolaştığını vurgulamak amacıyla, Meclis çalışmalarını, hır çıkarma vesilesine dönüştürebilir. Aslında ideal olan, 12 Eylül Anayasası ile oynanırken, siyaset alanını, daha yakındaki bir olağanüstü dönemin etkilerinden kurtarmaktır. Bu ise, muhalefeti iktidara taşımakla olabilir ancak. Bugünkü 'zıt kardeşler hükümeti' yerine, Türkiye'yi özgür bireylerden oluşan demokrat bir ülkeye dönüştürme projesine sahip çıkan partilerin (altı partinin hepsi aynı hedefe kilitlenmişse altısının birden) iktidara taşınması, anayasa değişikliğiyle amaçlanan normalleşmeyi getirebilir. Bunu sağlamak da yine 'bir kaç iyi adam' gerektiriyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |