|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Bana kimse gayrımüslim gibi davranmadı." Bu sözler tabii ki bir "gayrımüslim"e aittir ve o "gayrımüslim" de müteveffa Üzeyir Garih'tir. Bilindiği gibi merhum, medyanın ve kamuoyunun önünde olmaktan çekinmeyen hatta bundan memnun olan bir şahsiyetti. Bundan dolayı da dergilere, gazeteler ve televizyonlara çekinmeden mülakat verirdi. İzleyebildiğim kadarıyla bu mülakatların tamamına yakını Garih'in ekonomi, işletme ve profesyonel yönetim konusundaki görüşlerini içeriyordu ve pek azı bugüne ışık tutacak nitelikteydi. Garih'le trajik ölümünden sonra ortaya çıkan tartışmalara ışık tutacak konuları içeren bir röportaj yapmıştım. Baştaki cümle de, 14 Temmuz 1996 tarihinde yapılan bu ropörtajda söylenmişti. Alarko Holding'teki odasında yaptığımız konuşmada Garih, sürekli olarak İslamiyet-Yahudilik yakınlığına dair anektodlar anlatmış ve Kur'an başta olmak üzere okuduğu İslami kaynakları göstermişti. Yahudi cemaatinden bazılarının, Garih'in "İslam sempatisi"ni abartılı bulduğu ve bu yüzden, cenazesine dahi katılmamayı düşündüklerini duydum. Bu ne derece doğrudur bilemem ama, o röportajdan sonra Garih'in nasıl bir dini görüşe sahip olduğu sorusu zihnimi kurcalamış ve onun Yahudilik ile İslamiyet arasında kendine özgü bir din anlayışı ürettiğini düşünmüşümdür. 5 yıl önce yaptığımız bu konuşmanın, bazı bölümlerini özetlemenin yararlı olduğunu düşünüyorum: "-Keşke Türkiye'de doğmasaydım diye düşündüğünüz oldu mu? -Hayır, hayır kesinlikle... Türkiye'de doğmuş olmaktan çok memnunum... Bugüne kadar hiç kimse bana herhangi bir ayırımcılık yapmadı. MSP devrinde bile bizim kotalarımız gayet muntazam bir şekilde verildi... Kaldı ki ben muhafazakarım, mü'minim... İşin aslı mü'min olmaktır ve benim kanıma göre din imanın düzene sokulmuş şeklidir." Garih bu noktada bana, "siz Kur'an okur musunuz?" diye soruyor, ben de ona "bu soruyu sizden duymak sevindirici..." diyorum. Bakara suresinin 62. ayetini keşfetmekten dolayı çok mutluydu. "Bana göre Kur'an çok önemli bir kitaptır ve birçok kişi bu ayetin farkında değildir" dedikten sonra, ayeti mealen okumuştu: "Şüphesiz iman edenler, yani Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabiilerden, Allah'a ve ahiret gününe samimiyetle inanıp, amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir." Buna inandığı ve kafasındaki din anlayışının temeline bu ayeti oturttuğu anlaşılıyordu. Diğer bazı soru ve cevaplar şöyleydi: "- Masonların siyasiler üzerinde tesirleri var. Siz de bir masonsunuz... -Hiç zannetmiyorum. Veya ben bunları bilmiyorum. Uzun senelerdir pek vaktim olmadığından uğramadım. Hiç böyle politikayla uğraşan dernek değildir, felsefi bir dernektir. -Profesyonel düzeyde olmayabilir ama özellikle üst düzey politikada masonluk sözkonusu değil mi? - Vallahi bilmiyorum... Ben hiçbir Lions, Rotary yahut da Mason derneği toplantısında politika ile ilgili görüş serdedildiğini görmedim. Üst kademelerde de tanıdığım yok... - Refah Partisi hakkında ne düşünüyorsunuz? - RP'nin içinde tanıdığım dostlarım, kaliteli adamlar var. Sivriliklerden vazgeçtiler. Kısa sürede Avrupa ve Amerika'ya kabul ettirecek duruma gelirler... Bir mahallede oturduğunuz zaman karakolla iyi geçinmek zorundasınız... Hiçbir ülke kendi yağıyla kavrulamaz, kavrulursa yanar. - Biz de boş durmuyoruz, İsrail ile anlaşmalar yapıyoruz! - Onu ben bilmiyorum. Bunun altında mutlaka bir şey yatıyordur. Gidip de İsrail'i sevdiğimizden yapmadık o anlaşmayı. - Ne olabilir sizce? -Suriye ile Yunanistan ittifakı olabilir. Bunu, benim bilmem de gerekmez. - İsrailli politikacılarla temaslarınız oluyor mu? - Hayır olmuyor, en son Cumhurbaşkanı ile gittik. Biz uzun zaman Arap ülkeleriyle iş yaptığımız için İsrail'le olan ilişkileri askıya aldık." Garih'in dünyası, sanılanın aksine fazlasıyla gizemli ve özel hayatı da sırlarla doluydu. Bu yüzden hem hayatı hem de ölümü daha çok tartışılacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |