T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Bu nasıl büyü...

Fenerbahçe kendi sahasında kaç maçtır yenilmiyor; sayısını unuttuk. Hadi halkın batıl inançlarını bir yana bıraktık bazı spor yazarları dahi "bu sahada büyü var" demeye başladı.

Aslında geçen yıl oynadığı futbol ile "kötülerin iyisi" bir nitelemeyi kapıp şampiyon olan takımın bu yılki futboluna ve tabi kazandığı maçlara bakarsak biz de koroya katılıp "evet bu işte bir büyü var galiba" diyeceğiz.

Diğer bazı yorumcular büyü falan gibi ibtidai unsurlara gönül indirmedikleri için meseleyi getirip Mustafa Denizli'nin şansına bağladılar. Mustafa Denizli de bu değerlendirmeyi yersiz bulmadığı gibi bazan destekleyen demeçler de veriyor: "Bizi melekler korudu" gibi [Geçen yılki Yimpaş-Yozgat deplasman maçı]. Melekler görevlerine hayli bağlı olmalı ve sürekli Fener'in bilhassa Yimpaş-Yozgat maçlarında işe el koyar olmalılar ki bu hafta da Denizli'yi kurtardılar.

Ancak biz melek muhabbetini bir yana bırakıp asıl kurtarıcının Rüştü olduğunu belirtelim. Hem öyle bir kurtarıcı ki Fener'in oynadığı kırk maçın otuzunu Rüştü tek başına alıyor.

Bu şu demektir: Rüştü'yü çıkar, Fener'in işi biter. Bu haftaki maçta da gerçekten öyle kurtarışlar yaptı ki akıllara ziyan.

Akıllara ziyan başka şeyler de var: Meselâ artık sağa sola dönmesi, topa doğru yönelmesi "ağır çekim" haline gelmiş Anderson'da niçin ısrar ediliyor.

Aradan bir şu kadar zaman geçmesine rağmen transferine o kadar görüşme, emek, para harcanan Hakan niçin hâlâ kenarda. Onun bir benzeri olan Oktay niçin hâlâ kenarda. O kadar geniş kadrosu olan Fenerbahçe'nin orta sahası Johnson stopere çekildiğinde niçin havaalanı kadar boşluk doğuruyor. Fener forvetleri uygun pozisyonlarda birbirlerine pas atsalar yüzde yüz gol olacak topları büyük bir bencillikle niçin illa kendileri kullanmak istiyorlar. Belki şunun içindir: Ceyhun oyuna girdikten otuz saniye sonra bir top aldı on sekize indi, sağ tarafında Serhat bomboş bekliyor, ona vermeyip vurdu ve top dışarı gitti. Bir dakika sonra aynı pozisyonun tıpkısı gerçekleşti, Ceyhun yine vurdu ve bu defa gol oldu. Netice Ceyhun "Takım kurtaran aslan".

Bir forvet oyuncusunun topa her pozisyonda vurması iyidir. Ancak yine her pozisyonda kendisinden daha müsait bir yerde olan arkadaşını görmesi daha iyidir.

Galatasaray'ın durumunu "İmparatorlukların yükselişi ve çöküşü"ne benzetmiş idik. Bakınız bir takım mali zaruretler yüzünden as elemanlarını kaybetti. Normal şartlarda geriye bir enkaz kalmalı değil mi? Değil işte; imparatorluğun bakıyesi bile şu anda lider konumunda. Bir de Lucescu'yu şudur-budur diye tenkit ediyorlar. El-insaf.

Düşünüyorum da Fenerbahçe bu kadar adamdan yoksun kalsa Denizli ne yapacak?

Herhalde Saracoğlu stadının büyüsüne sığınacak.

Önümüzde Barcelona maçı var. Büyü müdür, şans mıdır, her neyse, bu defa da işe yarasın, şu maçı alalım bari. Gerçekçi olup Yimpaş-Yozgat maçı ile kıyasa kalkışırsak durum umutsuz sayılır.


18 Eylül 2001
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED