|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İsmet Özel'in "İslamcı mısınız?" sorusuna "İslamcıyım, hem de ne biçim!" şeklinde verdiği cevap ile Ali Bulaç'ın Yeni Şafak'ta yayınlanan röportajda "İslamcılık Türkiye'nin önündeki en iyi ufuk" kanaatinin büyük memnuniyetle karşılandığı ve heyecan meydana getirdiği gözleniyor. Muhtelif yerlerden gelen e-potlara baktığımda, bu iki önemli ismin birbiri ardına İslamcılık lehine söylediği sözler alkışlanmaktadır. Derin acı, sızı ve mutsuzluk duyan çevreler bu çıkışla yeni bir güç ve güven bulmuş gözükmektedir. Bu durumu anlamak zor değil. Ne var ki hem İsmet Özel'in hem de Ali Bulaç'ın İslamcılık konusundaki tavırları bir duruşu ve sahiplenişi ifade etse de "İslamcılık"ın ne olduğu, nasıl tanımlandığı, kendi içerisinde ne tür bir dönüşüm geçirdiği ve nerelere doğru yönelmekte olduğu sorularına asla tatminkar cevap vermemektedir. İslam dininin bir siyasi projesi var mı? İslamcılık konusunda ciddi teorik dağınıklığın, kavram karmaşasının ve belirsizliğin bulunduğu açık. Bu konudaki temel soru şu: İslam dini bir siyasal proje olarak okunabilir mi? Bir başka ifade ile dinler bir siyasi proje, bir devlet örgütlenmesi biçimi, iktidarın kullanımı şekli konusunda açık, herkes tarafından kabul edilen ve nass düzeyinde bir projeye sahipler mi? Dinlerin ve elbette ki İslam'ın naslarla belirlenmiş bir siyasal projesi varsa ve bu projeyi hakim kılmak müminlerce dini bir görev olarak algılanıyorsa bu önemli bir konudur. Önemlidir, çünkü bu durumda siyasi iktidar erki aracılığıyla bir dinin vecibelerinin uygulanması, topluma hakim kılınması söz konusudur. Bir örnekle açarsak, mesela İslam müminlere içki içmeyi yasaklamaktadır. İslam'dan çıkarılacak bir siyasi projede siyasi iktidarın bu yasaktan hareketle iktidar eliyle içkinin tüm yurtta yasaklanması yoluna gidilmesi söz konusudur. Burada müminlere yönelik bir emir siyasi iktidarı muhatap almakta ve özünde müminlerin özgür tercihleriyle uygulanacak bir dini yasak, iktidar aracılığıyla uygulanmaktadır. Bu durumda İslamcılık, İslam dininin tek tek bireylere yönelik olarak teklif ettiği yasakların ve diğer vecibelerin iktidar erki aracılığıyla uygulanmasını savunmak şeklinde anlaşılabilir. İkinci önemli sorun dinin/dinlerin tüm toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunları toptan çözen bir proje olarak algılanmasında yatmaktadır. Hangi din mevcut ve ileride ortaya çıkacak her türlü toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunları çözmek için gönderilmiştir? Dinleri böyle bir çerçeve içerisinde anlar ve onlardan her türlü sorunun çözümünü beklersek İslamcılık denen tavrı da üretmiş oluruz. Dinler her türlü sorunu çözdüğüne göre mevcut siyasal ve ekonomik sorunları da elbette ki çözecektir. İslamcılığın 19.yüzyılda ortaya çıkmasında böyle bir tavrın yattığı söylenebilir. İslamcılar'ın siyasi talepleri neler? Hem İsmet Özel'in hem de Ali Bulaç'ın söylediklerinde temel vurgu Türkiye'de genellikle "kenar"ı oluşturan dindar kesimlerin ve İslami hassasiyeti taşıyan toplum gruplarının talepleri, istekleri ve siyasi karar mekanizmalarına iştirak etme çabaları dikkate alınmadan bir gelişme ortaya konulamaz. Türkiye sıradan bir ülke değil, büyük bir medeniyetin varisidir ve zengin bir tarihi miras üzerinde oturmaktadır. Hangi parti veya iktidar olursa olsun Türkiye'nin tarihi ve medeniyet mirasını dikkate almadan hareket edemez/etmemelidir. Bulaç'ın şu cümlelerinden ne anlamak lazımdır? "İslamcılık toplumsal güç olarak duruyor, siyasi taleplerde bulunuyor. Vardır ve hâlâ birinci parti durumundadır. Ancak, İslam ve İslamcılık Türkiye'de demokrasiye bir açılım getirebilir ve Türkiye'ye demokratik ufuk açabilir." Toplumsal bir güç olarak duran İslamcılığın (dindar kesimlerin mi demek isteniyor?) siyasi talepleri nelerdir? Bu soru aydınlatılmadan İslamcılık konusunda yapılacak her türlü tartışmanın fazla bir anlamı olmayacaktır. Söz konusu siyasi talep İslam dininden çıkarılan bir siyasal projenin (böyle bir şey varsa) iktidar erki yoluyla uygulanması mı? Yoksa dindar kesimlerin dinin de etkisi ile oluşturup formüle ettikleri her türlü dünyevi siyasal, toplumsal ve ekonomik taleplerin dikkate alınmasının istenmesi mi? Mesela bugünlerde çokça polemik konusu yapılan kadınların örtünmesi bir dini emirdir. Bir Müslüman kadının bu dini emre uyma konusunda bir kısıtlamanın olmamasını istemesi ile bütün kadınların iktidar aracılığıyla örttürülmesini istemesi aynı şey değildir. İslamcı tavır hangisini savunmaktadır? Bulaç'ın ifadesiyle hangi talebi dile getiriyor? Kendisinin dini vecibeleri yerine getireceği bir ortamın oluşturulmasını mı, yoksa herkesin örttürülmesini mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |