T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Derviş'li hükümet dönemleri mi?

Türkiye, uluslararası piyasaları bile çalkalayan ağır ekonomik krizinin etkisiyle bayrama girerken, Kemal Derviş'le derin bir nefes aldı ama Zekeriya Temizel'in istifasıyla kafası karıştı.

Ne oluyor? Ne olabilir? Kemal Derviş'in Türkiye'nin "ekonomik çarı" olmasıyla Türkiye düze çıkabilecek mi? Hükümetin ömrü uzadı mı? Hükümet de kurtuldu sayılır mı?

"Ekonomik kriz"in temelinde 28 Şubat sürecinin yol açtığı ve derinleştirdiği çok ağır "yönetim krizi"ni, "siyasi kilitlenme"yi gözden uzak tutmamak gerekiyor. Türkiye, "ekonomik kriz"e bu mevcut siyasi kadrolarla girdi. Aynı kadrolar işbaşında duruyorlar. Bu durumda, bir Kemal Derviş neye yetebilir ki? Hele, şimdi Zekeriya Temizel de istifa ettiğine göre, "ekonomide kaos" beklenebilir mi?

Hiçbir soru ve cevabı, Kemal Derviş'in büyük bir "uluslararası prestij"i ve muazzam ve pozitif bir kamuoyu beklentisini arkasına alarak, "ekonominin dümeni"nin başına geçtiği gerçeğini ortadan kaldıramıyor. Kemal Derviş'i, salt Kemal Derviş olarak görmek büyük bir hata olur. Kemal Derviş, şu anda, Amerikan Hazinesi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF)'nun "ortak iradesi" uyarınca, bulunduğu koltuğa oturmuş durumda.

"Sayın Ecevit'in daveti, Sayın Ecevit'in kararı vs." gibisinden klasik nezaket cümlelerine itibar etmeyin. Kemal Derviş gelip, "ekonominin başkomutanlığı" yetkileriyle bu görevi üstlenmeseydi, hükümet ve ekonomik olarak mahvettiği Türkiye, bir-iki hafta içinde yere yapışacaktı. Türkiye yerde kalmazdı belki ama hükümetin ayağa kalkması imkansızdı.

Bu anlamda, Kemal Derviş'in üstlendiği yetki ve sorumluluklarla, "dışarıdan" hem de Washington'dan gelip, Devlet Bakanlığı koltuğuna yerleşmesi, bir açıdan Ecevit hükümetine yapılmış bir "kalp masajı"dır. Ancak, bir başka açıdan bakıldığında, hükümetin eski haliyle "anlamsızlaşması"ndan ve hükümetin tükenişinin kanıtlanmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla, ANAP'ın ve MHP'nin elinde bulunan ekonomiyle ilgili birkaç kuruluşu Kemal Derviş'e emanet etmemekte direnmeleri, "gelecek kriz"in ve hükümetin çözülüşünün habercisidir.

DSP, hükümetin "ana ortağı" olarak tüm işlevini kaybetmiştir. Kemal Derviş, şeklen Bülent Ecevit'e bağlı gözüküyor. Ecevit'in, Kemal Derviş'in ekonomik kararlarına "Başbakan mührü" vurmaktan öteye, yani bir tür "siyasi noterlik"ten başka ne anlamı kalmıştır?

En önemlisi, Türk ekonomi yönetimi Hüsamettin Özkan'ın elinden çıkmıştır. Washington'la doğrudan kurumsal ve kişisel bağlantılara sahip olan Kemal Derviş, yolsuzluklara batmış bir mekanizmanın tepesinde oturan Develi'li Hüsamettin Özkan'a bağlı çalışır mı? Başta Amerikan yönetimi, uluslararası finans kuruluşları, Türkiye'yi ayağa kaldırmak için 25 milyar dolara varacak desteği, Kemal Derviş'in üzerinde Hüsamettin Özkan var diye verir mi? Verirse, öyle olmadığı ve olmayacağı için verir.

Bu hükümet, zaten miyadını çoktan doldurmuştu. "Defin töreni" yapılmadı. Kemal Derviş öyle bir konuma yerleştirildi ve atacağı adımlarla Türkiye'yi öyle gelişmelere tâbi kılabilecek ki, hükümet gittiği vakit; Kemal Derviş kalabilir.

Bu yönüyle, 1980'deki Süleyman Demirel hükümeti 12 Eylül darbesiyle devrildiğinde, Demirel'in Başbakanlık ve hem de DPT Müsteşarı olan Turgut Özal'ın yeni kurulan Bülend Ulusu hükümetinde korunduğunu, hatta daha da yükseltilerek Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı yapıldığını hatırlamakta yarar var.

Kemal Derviş, Türkiye'de "siyasi denklem"in yeniden belirlenmesinde "variable" yani "değişken" değil; "constant" yani "sabit" rakamı ifade edebilir. Şu gelinen noktada, hükümetteki "DSP hisseleri" Kemal Derviş'e devredilmiş durumdadır. Yalnız, DSP'liler sanki "yönetim kurulundaki koltukları işgal etmeye" devam ediyorlar. ANAP ve MHP, "hisseleri"ni Derviş'e aktarmadılar ama "değerleri" çok düştü. "Altın hisse", Kemal Derviş'te...

"Uluslararası zeminler"den hükümete yapılan "Kemal Derviş katkısı"nın bir başka asla gözden kaçırılmaması gereken önemli yönü, onun yönetimindeki ekonomide "yolsuzluklar"ın nefes alabilecek alanı bulamayacak olmasıdır. ANAP ve MHP, istedikleri kadar ellerindeki ekonomiyle ilgili kuruluşları Derviş'e devretmemekte dirensinler; "tertemiz bir kimliğe ve sicile" sahip Kemal Derviş, uluslararası piyasaları bile sarsan bir "kriz"i tedavi etmek için bu görevi üstlendiğine ve bu konuda hem iş çevreleri, hem kamuoyu ve hem de "uluslararası etkin" desteğe sahip olacağı için, ANAP ve MHP'nin de eli bağlanır.

"Hisselerini devretmiş" bir DSP, "oyuncakları ellerinden alınacak" veya "istedikleri gibi oynamalarına izin verilmeyecek" bir ANAP ve MHP... İşte, hükümetin sonu gelecekse, bu sebeplerden ötürü gelecek. Ama, daha önce vurguladığımız gibi, Kemal Derviş kalacak...

Ya ona da nefes aldırmazlarsa? Ya, o çekip giderse?

Olabilir. Ancak, bu, Türkiye'ye dışarıdan para akışının kesilmesi, ekonominin önü alınamayacak yeni krizlere sürüklenmesi, hiperenflasyon ve sosyal patlamalar demektir. Bu da, hükümeti sürükler, götürür. Sonrasında ne olur, şimdiden kestirebilmek çok zor.

Ne olursa olsun, Türkiye, bayrama çok farklı bir geleceğe bakarak giriyor...


4 Mart 2001
Pazar
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED