T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

AB'yi dinlersek...

Kesim, kesilen ister koyun veya dana ister tavuk olsun, hoş olmayan bir görüntü verir. Bir canlının boğazına bıçak çalmakla başlayan süreç 'vahşet' denildiğinde zihinlerde uyanan manzaranın aynısıdır. Etobur toplumlarda bu işlem için özel mekânlar (mezbahalar, kesimevleri) düzenlenmiş, öldürmeden önce hayvanı bayıltmak gibi özel yöntemler geliştirilmiştir. İşlemi mezbahanın dört duvarı arkasından çıkardığınızda, ne yapılırsa yapılsın, kesimi gözlere hoş göstermenin imkânı yoktur.

ANAR'ın son kamuoyu yoklamasına göre, kurban, bizim toplumumuzda yaygın bir ibadet. Sorulanların yarıdan fazlası (yüzde 54.2), "Önümüzdeki kurban bayramında ailemizde kurban kesilecek" cevabını verdi. Türkiye'de 15 milyon aile bulunduğunu varsayarsak, mükerrer kesimlerle birlikte, en az 8 milyon aile bu ibadeti yerine getiriyor... Genellikle bir güne sığdırılan bu yoğunluktaki bir kesim işleminin mevcut mezbahalarda yerine getirilmesi mümkün değil. Kaçınılmaz sonuç, bayramın ilk gününden itibaren ekranlara ve sayfalara yansıyan görüntülerdir...

Yansıtılmaya çalışılanın aksine, ibadet bilincindeki müslümanlar, hayvan kesiminin can acıtmadan yerine getirilmesi gerektiğinin farkındalar. Bu yönde kulak verilmesi zorunlu pek çok öğüt olduğu biliniyor. Bıçağı görmesin diye hayvanın gözlerini kapatmaktan, debelenmeyi azaltsın ve daha kolay can versin diye üç ayağını bağlamaya kadar bir çok tedbir alınıyor kesim öncesinde.

Üçüncü sayfalarında hergün boğazlanan insanlarla ilgili haberler yayımlayan gazetelerin, kurban bayramında 'hayvansever' kesilmesini saygıyla karşılamalıyız. Toplumsal şiddeti körükleyen haber ve yorumlar, gazete yönetimlerini, "Hiç değilse hayvanlara merhametli davranılsın" noktasına götürmüş olabilir. Ancak, bu tür yayınlarda bir zaman şaşırması olduğu da kesin: Bayram günü manzaralarını sunup olanı sergilemek yerine, doğrusu, bayram öncesinde, kesim işlemini hijyenik şartlarda yerine getirebilecekleri imkânların inançlı insanlara sağlanmasını talep etmektir.

Bizde lâikliğin yanlış anlaşılmasının en çarpıcı örneklerinden biridir kurban ibadeti. Lâik devletin görevi, 'kurban' kavramına yeni anlamlar yüklemeye (meselâ koyun yerine tavuk önermeye veya "Kesilmese de olur" tarzı görüşleri yaygınlaştırmaya) çalışmak değildir; lâik devlet 'ibadet' ile kavramsal olarak ilgilenmez... Buna karşılık, lâik devlet düzeninde, insanların ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak tedbirler alınması sağlanır; camiler, kiliseler, havralar lâik devletin koruması altındadır. İnançlı insanların özel taleplerinin yerine getirilmesini de görev bilir lâik devlet; sözgelimi, etini yediği hayvanın haham nezaretinde kesilmiş olmasını (kaşer) gözeten Museviler için, İstanbul/Tuzla Mezbahası'nda düzenleme yapılması lâikliğe uygun bir davranıştır...

Her yıl tekrarlanan kurban ibadeti için, "Ne kadar vahşi" veya "AB'yi Mabeyi dinlemediler" türü başlıklar atanlar, asırlardan beri süregelen bir ibadetin önüne geçmeyi umuyorlarsa, yıllardır hep aynı zamanda başlattıkları kampanyaların başarılı olmadığını artık anlamalılar. İbadet inancın bir parçasıdır ve inanan tek bir insan kaldıkça 'kurban' ibadetinin önü de kesilmeyecektir. 'Kesim' için hijyenik şartlar sağlandığında ise, buna, en fazla kurban kesenler sevineceklerdir.

Bu durumda yapılması gereken, devletin, kurbanın sağlıklı ortamlarda kesimi için gerekli tedbirleri almasıdır. Mevcut mezbahalara ek olarak, yerleşim merkezlerinde, yılda bir kez kullanılacak kurbanhaneler kurulabilir ve çevredeki inançlı insanların kurbanlarını hijyenik bir ortamda kesebilmeleri bu yolla mümkün kılınabilir. Çengel asılabilecek askılar, kanın yıkanabileceği su ve artıkların gömülebileceği çukurlardan ibaret, basit duvarlarla çevrili bir 'kurbanhane'... Böyle bir imkân olduğu halde, insanlar, kurban kesmek için otoyol kenarlarına neden çıksınlar?

Son bir kaç yıldır medyanın sürdürdüğü 'kurban karşıtı' kampanya, bir yönüyle, Türkiye'nin 'lâiklik' sancısı çeken bir ülke olduğunun işareti. İçlerinden yasaklama geçiyor, ancak bunun çağın lâiklik anlayışına ters düştüğünü fark ederek sadece sergilemeyle yetiniyorlar. Belki önümüzdeki yıl, bu yıl öğrendiklerini özümseyip, lâikliğin 'inançlı insanların ibadetlerini rahatça yerine getirmelerini sağlamak' olduğundan hareketle, 'kurbanhane' teklifini onlardan duyarız.

AB de ibadetin önlenmesini değil, kesimin hijyenik şartlarda olmasını istiyor zaten...


8 Mart 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED