T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Sanki, bir holdingin üç patronu bunlar..

Böyle bir toplumsal-komedi, hiçbir ülkede sahnelenmemiştir..

Seçilmiş siyasetçiler, iflas ettirdikleri ekonominin kurtarılmasını, "dışarıdan" gönderilen bir isme ihale edecekler..

Sonra da oturup, "bu isim acaba Amerika'dan 25-30 milyar dolar bulup, getirecek mi" diye, bekleyecekler..

Bu arada da susup, bir kenara çekilmek yerine, parti merkezlerinde hayranlarının bayram tebriklerini kabul edecekler..

İçi boş demeçler verecekler..

- Yeni program hazırlanıyor..

- Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz..

- Finansal piyasaların düzelmesi şarttır..

- Kurbanlar bilimsel yöntemle kesilmelidir..

İnsan açıkçası utanıyor..

Bilmeyen biri sanır ki, bunlar "siyasi lider" değil..

Bunlar, bir özel sektör holdinginin üç ortak-patronu..

Holdinglerindeki önemsiz şirketlerden biri batmış.. Biraraya gelmişler.. O şirkette çalışan muhasebe müdürünü değiştirip, yeni bir muhasebeci bulmuşlar..

Sonra da, eski hayatlarına devam etmeye başlamışlar..

Makam araçları, korumaları, fiyakaları yerinde..

"Demeç verme yetkileri" de devam ediyor..

Halka açılmış holdingin tabanı olan milletvekilleri de, bunlara teslim.. Çünkü "A grubu" hisse senetleri, bu üç baba ortağın elinde..

Yeni muhasebe müdürü başarırsa ne ala..

Başaramazsa, onu da değiştirirler..

Ama kendileri hep orada..

Çünkü "mülkiyet" onların elinde..

Oysa batan şirketin adı, "Türk ekonomisi"dir..

Bu iflasla birlikte, 65 milyonun geleceğe dönük güveni sarsılmış, emekçi de, müteşebbis de zor durumda kalmış, Devlet tökezlemiştir.

Ama üç patrona, bütün bunlar vız gelmektedir.. Holdingin yönetimi ve mülkiyet hakkı ellerinde kaldığı sürece, olup bitenler, umurlarında bile değildir..

Onlara, iktidarın ve siyasetin rantı, yetmektedir..

Olayı, "sınırlı bir ekonomik kriz" gibi algılamaktadırlar..

Olayın "sosyo-politik" çapını görmezden gelmektedirler..

Bunun bir "siyasal fiyasko" olduğunu, kendilerine göbekten bağlı medya yardımıyla, ört-bas etmektedirler..

Bu vurdum-duymazlık karşısında, biz onlardan fazla utanıyoruz açıkçası..

İnsan, bu çapta bir kriz olduğu zaman, Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırır..

Muhalefet liderlerini de toplayıp, "ulusal bir kriz"e karşı, uzlaşmacı çözümler arar..

Ama umurlarında bile değil bunların..

Allah bilir hala, öncelikli projelerinin başında, "Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kısmak" bulunmakta..

Seçip gönderdiğimiz milletvekillerinin çaresizliği de utandırıyor bizi..

Liderlerin "adamlık derecesi" 100 ise, diğerlerinin sanki sıfır..

Böyle bir trajedi veya komedi, hiçbir dünya tiyatrosunda sahnelenmedi..

Üç beceriksiz aktör, hep başrolde..

Seyircileri yok..

Batan tiyatronun açığını kapatmak için, Amerika'dan bir muhasebeci getirdiler..

Adamcağız, şimdi bunların oyununa, yeni kaynaklar arıyor..

Bu beceriksiz aktörler de, birbirlerine çarpa çarpa, dekorları devirerekten, oyuna devam ediyorlar..

Boşaltılmış bankaların sorumluları ve devlete bağımlı medyanın manşetleri de, "oyuna devam" diye alkış tutuyor bunlara..

İnsan utanır..

Halk, utanmaktan öteye, eziyet çekiyor.. Çünkü krizin çapı çok büyük..

ŞAKA

Temel sorun

Sevsinler.. Üç lider anlaşmışlar..
"Yeni program" açıklanacak ve "kararlılıkla" uygulanacakmış..
Bir başka yol deneseler ya..
"Eski program" kalsın, "liderler gitsin"..
Sorun, "programı değiştirmek" değil ki..
"Bunları değiştirememek" asıl sorunumuz..

KAVRAMLAR

Ahbap-Çavuş kapitalizmi..

Bazı kavramlar, özellikle 28 Şubat döneminde çok tekrar edildi.. Ama o dönemin kartel medyası, bu kavramlara yer vermediği için, toplum pek farkında olmadı bunların..

Bazılarını yeniden hatırlatalım..

Mesela "ahbap-çavuş kapitalizmi" kavramını.. Ya da, İngilizce'de "crony-capitalizm" denilen, evrensel kokuşmuşluk hastalığını..

İktidarı eline geçirmiş olan bir kesim, toplumda kendilerine destek olan dar bir çevreyi, devlet kesesinden beslerse, bunların banka boşaltmalarını, ihaleye fesat karıştırmalarını görmezse, bu dar çevreye haksız bir üstün rekabet ortamı yaratılırsa, buna "ahbap-çavuş kapitalizmi" deniliyor..

28 Şubat iktidarları, bu "ahbap-çavuş kapitalizmi"nin iş hacmını o kadar büyüttüler ki, sonunda bunların hastalıklı bünyeleri çökünce, tüm ekonomi krize girdi..

Aynı durum Güney Kore'de, Endonezya'da, Rusya'da da görüldü..

Sonuçta hem bu dar çevre tasfiye edildi, hem de onlara çanak tutan siyasi iktidarlar devrildi..

Yani "temizlik", ekonomik sağlığın ön şartıdır..


8 Mart 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED