T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yoksullaşmaya isyan etmenin ekonomi politiği

Türkiye'nin gündemine giren konuların başında "giderek yoksullaşma" endişesi de var. Yoksulluğun edilgen bir süreç olduğunu söylersek, yerinde bir felsefi niteleme yapmış olabilir miyiz? İnsan doğasının yoksullaşma ile karşılaşmaya tepkisiz kalacağını düşünemeyiz, herhalde. Bireylerin bütünü gelir yetersizliğine isyan ahlakına sahiptir, doğuştan. Bunu "Yaratıcı"nın evrensel yaratış kanununun bir göstergesi olarak algılayabiliriz. Hatta iktisadi yapılanmalarda dünyanın düzeni için her bireyin böyle bir ahlaka ihtiyacı olduğunu kabul etmek durumundayız. Yoksulluğa direnemeyen insanlardan müteşekkil bir toplumun kendini sürekli kılabilmesi, kriz dönemlerinden çıkış süreçlerinde kendini yeniden üretebilmesi mümkün olmaz. Öyleyse iktisadi varlığını koruyamayan bireylerden etkin bir organizasyon oluşturmaları beklenemez. Gerek ailenin, gerekse toplumun bireysel zaaflardan etkilenmemesi düşünülemez.

Dünyada yaşanan bir süreç olarak, gelişmemiş toplumların giderek yoksullaşması, sosyolojik bir yazgı mıdır? Güney toplumlarının kuzey toplumları karşısında kaydadeğer bir varlık olamamaları, sömürme güdüsünün yolaçtığı tabii bir sonuç olarak algılanabilir mi? Türkiye, bugün gelinen süreç itibariyle bu tür değerlendirmelerden kendini soyutlamamalıdır. IMF gibi dünya kurumlarının ne kadar yoksulların bu yazgılarını değiştirmeye yönelik politika üretebildikleri konusunda ciddi tereddütler, henüz giderebilmiş değildir. Çünkü bu kurumların uygulamaları sürekli krizleri engelleyememiştir, bir dünya gerçeği olarak. "Haksız edinilmiş varlığın yoldaşlığı"nın sürekli olamayacağını artık tüm veçheleriyle kabul etmeliyiz. Ayrıca taşınan varlığın da mülk olamadığı iyice öğrenilmiş olmalı, insanımızca.

Öyleyse ne yapmalıyız, yoksullaşmayı altedebilmek için? Bireylerin yaratılışları kabiliyetleri, kaynakları geliştirilmeden yoksulluk, yenilgiye uğratılamaz. Milli gelirin artırılabilmesi için tüm bireylerin iktisadi varoluşlarını öncelikle ve kesinlikle sağlamış olmaları gerekmektedir. Eğitiminin başında mesleki nosyondan nasibini alamayanlardan müteşekkil bir toplumun iktisadi gelişme sürecini başlatabilmesi de muhtemel değil, şüphesiz. Mesleki niteliğini kazanmış ve olgunlaştırmış bireylerin yoksullaşmaya direnebileceklerini söyleyebiliriz. Bunun yanında ekonominin çağdaş yönelimlerinin de bu anlamda izlenmesi şarttır.

Zenginliği üretebilmek için, ferdi donanımlarını tamamlamış, ülkesinin ve dünyanın trendlerini kavramış ve üretimini azamileştirme yanında rekabet edebilirliğini de sürdürebilen girişimci bireylerden oluşmuş bir toplum oluşturabilmeliyiz. Ancak bu takdirde yoksullaşmanın önünü kesebiliriz. Piyasa ekonomisinin bireye dayanan ve bireyi kapsayan bütün açılımlarının felsefi yükünü de yüklenmeliyiz, artık.


12 Mart 2001
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED