T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dizini dövmeyen, kızını döver!..

Türkiye'de olup-bitenleri fazla ciddiye almak doğru değil aslında..

Bütün ayıpları görüp, doğruları savunmanın da fazla anlamı pek yok..

Burada "kötü örnek"ler daha fazla ilgi topluyor..

Öyle bir hikaye var ya..

Adam, kendisinden 3-5 kuruş isteyen dilenciye sormuş..

-Sana vereceğim sadaka ile, içki mi alacaksın?

-Hayır.. Ben ağzıma alkol koymam, demiş dilenci..

Adam yine sormuş.

-Vereceğim sadaka ile kumar mı oynayacaksın?

Dilenci şiddetle itiraz etmiş.

-Ben hayatımda kumar oynamadım!

Bu cevaplar üzerine adamın yüzü gülmüş..

Eğilip, dilencinin elini tutmuş,

-Yürü, gel benimle.. Seni karıma götüreceğim.. İçki içmeyen ve kumar oynamayan adamların ne durumda olduğunu görsün, demiş..

Durum, Türkiye'de böyle değil mi?

Bakın Mesut Yılmaz'a..

Budapeşte'ye "mola vermek için" gittiği söylendi..

Adam ondan sonra başbakan oldu..

Moskova'ya da, heykeltıraşlarla görüşmek için gitmiş..

Belli ki, "Mavi Akım"ı görüşmek isteseydi, Devlet Güzel Sanatlar Müzesi'ne giderdi..

Belli ki, her söylediği, toplum ve ANAP delegeleri tarafından doğru kabul ediliyor..

Hani, yoksul delikanlı, zengin adamın bürosuna gelmiş..

-Kızınızla evlenmek istiyorum, demiş..

Zengin adam sormuş..

-Kumar oynar mısın? İçki içer misin? Çapkınlık yapar mısın? Herhangi bir kötü alışkanlığın var mı?

Yoksul delikanlı, kesin bir ifade ile cevaplamış..

-Bunların hiçbirini yapmam..

Zengin adam üstelemiş..

-Hiç kötü alışkanlığın yok mu?

Yoksul delikanlı, biraz mahçup,

-Sadece yalan söylerim, demiş..

İşte böyle birşey..

Baksanıza.. Önüne gelen herkes ve hatta Fazilet Partililer bile, Kemal Derviş'e kızıyor..

Adam canını dişine takmış, yeniden-yapılanma programı hazırlıyor, dış kaynak buluyor, oradan oraya koşuşup, Türkiye'nin güven eksiğini gidermek için uğraşıyor..

Kimse, Türk ekonomisini bu hale getiren siyasetin itibarını sıfırlayan, bankaların boşaltılmasına, ihalelere fesat karıştırılmasına sebep olanlara kızmıyor..

Hatırlayın DSP kongresinde, delegelerin Sema Pişkinsüt'e gösterdikleri tepkiyi..

Acaba o sırada Ecevit kendisini sel bölgesinde mi sanıyordu?..

-Bak Bülent.. Bir sevgi seli var, demişti belki Rahşan Hanım ona..

Devlet Bahçeli de, Kemal Derviş'in cep telefonu ile sürekli İngilizce konuşmalar yapmasına sinirlenmiş..

Ama, Mesut Yılmaz Moskova'da heykeltıraşla Rusça mı konuştu diye, merak bile etmiyor Bahçeli..

Şu TÜSİAD'a bakın.. İtalyan Savcı Di Pietro'yu getirip, alkışladılar. Türk savcı Talat Şalk'ı savunan, tek söz söylemiyorlar.

Burada neyi ciddiye alacaksınız?

Vergi dahil, herşey "vasıtalı" olunca sonuç doğuyor..

"Değişim"i, delege ve seçmenin yapması yerine, askeri darbelere bel bağlanıyor.

"Temizlik" için, Millet Meclisi yerine savcılara iş yükleniyor.

Amerika'lı kadın tatile giderken, apartman katının anahtarını, muslukçuya vermiş.. Sonra uyarmış..

-Muslukları tamir ederken, hiç telaşlanma.. Evde bir Rotweiler cinsi vahşi köpek, bir de yeşil papağan var.. Köpek sana hiçbirşey yapmaz.. Adı Canavar'dır.. Eğer ona hiçbir şekilde bakmaz, dokunmazsan birşey yapmaz. Papağan ise, durmadan konuşur.. Sakın, ama sakın, papağana birşey söyleme.. Musluğu tamir et, çık git..

Adamcağız muslukları tamir ederken, Canavar adlı köpek sakin sakin yatıyormuş.. Papağan da durmadan konuşuyormuş..

Papağanın konuşmasından kafası şişmiş muslukçunun.. Dayanamayıp, bağırmış..

-Sus be geveze papağan!..

Muslukçunun kendisine bağırdığını duyan papağan da, cırtlak bir sesle feryad atıp, köpeğe komut vermiş..

-Canavar.. Parçala bu adamı!..

Türkiye'de durum böyle..

Herşey vasıtalı.. Hatta öfkeler bile..

Burada dizini dövmeyen, kızını dövüyor..

Fazilet, Mesut Yılmaz yerine Kemal Derviş'e kızıyor..

Ecevit de, sele kurban olmuş bölgelerde, depremin izlerini arıyor.

ŞAKA

Cankat herşeyi yanlış bilir!...

Milliyet'in hünsa yazarı Berrin Cankat, yine bize takılmış.. "Barlas Fransızca bilir" diyerek, "Rüzgar gülü dönmez, rüzgârın yönü değişir" içerikli bir Fransızca atasözü yazmış..

Okunabilmek için gazeteler arasında cinsiyet değiştiren bu "Berrin Hanım"la, bir "Hakkı'yla Sohbet" yapılsa ne iyi olur..

O zaman, "cinsiyet değişmez, gazete değişir" içerikli bir Çin atasözünü de, aralarında tartışırlar..

Barlas Latince bilmediği için, "Sezar, Roma'daki bütün kadınların kocası, bütün kocaların karısıydı" şeklindeki öz-deyişin orijinalini yazamıyor..

ANAP-MANAP

Biz Heybeli'de her gece Kongre'ye çıkardık!..

Hukukun ve sivil demokrasinin bekçisi Mesut Yılmaz, ANAP'ın Ağustos'ta yapılması tasarlanan "Büyük Kongresi"ne doğru ilerliyor.

Bu pazar (yarın), İstanbul İl Kongresi var..

Acaba bu demokratik kongrede, sadece Mesut Yılmaz mı konuşacak?

ANAP'taki "Değişimciler" adına, kimse sesini duyuramayacak mı?

ANAP'ın 18'inci kuruluş yıldönümünün de kutlanacağı bu Kongre'de, kimse çıkıp, şu soruyu sormayacak mı?

-Nereden nereye geldik? ANAP neydi, ne oldu? Bu gidişin sonu nereye varır?

Aslında kimse, böyle birşeyler olmasını beklemiyor..

Neticede Türkiye'de banka patronları mevduatı kendi paraları, parti patronları da seçmeni köleleri zanneder..

Sonuçta bankalar da, partiler de böyle boşalır..

Eğer gerçek bir "demokratik partiler düzeni" olsaydı, Mesut Yılmaz bir gün bile, liderlik ve başbakan yardımcılığı koltuğunda oturamazdı..

Ama bu düzende, Mesut Yılmaz'ın rakipleri, ANAP'lı "Değişimciler" değil, "Savcılar"dır..

ANAP İstanbul Kongresi, Türkiye'ye, Orta Doğu'ya ve Balkanlar'a, hayırlar getirsin..


19 Mayıs 2001
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED