T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Eyvah! Yine futbol yazısı...

Sanki ben, "Diyarbakır birinci lige çıkmasın, ikinci kümede sürünsün" demişim gibi, iki gündür, Diyarbakırspor taraftarı olduğunu söyleyen bazı ("münasebetsiz" demeyeyim de) heyecanlı kişilerin taciz atışına maruz kalıyorum.

Çoğunlukla çirkin, ağza alınmayacak ve mesaj sahiplerine yakıştıramadığım ifadeler.

Tepkisinde "ölçülü" davrananlar da var elbette.

Bahri Çiftçi, Süleyman Babacan, Orhan Çetiner, Armağan Akpaklar, Memduh Savaşan, Mehmet Welat, "hs750" rümuzuyla yazan arkadaş gibi...

Süleyman Babacan "özel yazı" istiyor:

"Sayın Mehmet Yavuz, her mesaj yazanın yazısından etkilenip yazı yazmanız beni çok duygulandırdı. Artık benim mesajıma karşılık bir yazı yazmanızı bekliyorum. Eğer yazımdan etkilenerek köşenizde bir yazı yazmaz iseniz, sizi Altaysporlu bir köşe yazarı olarak düşüneceğim."

Önce şu meseleyi bir açıklığa kavuşturalım:

Ben spor yazarı filan değilim.

Bu işten pek anlamam.

Futbolla ilgim, sadece Beşiktaş'la sınırlı.

Açıkçası, Beşiktaş dışında hiçbir futbol takımı beni ilgilendirmedi, ilgilendirmiyor.

Ama hadi senin de gönlün olsun "hoş" Süleyman Babacan.

Bunu da, "Altaysporlu bir köşe yazarı olmadığımı" kanıtlamak için değil, kimi yanlış anlamaları ortadan kaldırmak adına kabulleniyorum.

"Neden hep Diyarbakır ve Diyarbakırlılar suçlanıyor?" diye soruyor bir başka arkadaşımız da.

Ben Diyarbakırspor'a haksızlık yapılmadığını iddia etmiyorum.

Elazığ'da, Sivas'ta, Konya'da, İzmir'de, Kayseri'de yaşananlar hepimizin malumu.

Sevgili dostum Sami Özey'in bu konuda yazdıklarına "tümüyle" katılıyorum, ama "mesele" bu değil...

Ben, fevkalade "politik" bir yazı yazdığımı düşünüyordum.

Sanki bu ülkede görünmeyen, görününce de söylenmeyen bir "nihai karar odağı" vardı ve bu odak, sadece Diyarbakırspor'la ilgili tasarruflarda bulunmuyor, futbol takımlarının bölgelere ve kümelere göre nasıl "yerleştirileceğine" de karar veriyordu.

Naklen yayınlar ve hakem tercihi de, sanki, buna göre belirleniyordu.

Benimki bir zan sadece.

Bu arada, ortada, Futbol Federasyonu Başkanı ve Diyarbakırsporlu yöneticilerin cevaplandırması gereken bazı sorular vardı.

Play-off müsabakalarını canlı olarak yayınlayan TRT, Diyarbakır'ın maçlarına neden yer vermiyor.

Diyarbakırspor-Altay maçını izlemeye gelen kameraman ve foto muhabirlerine neden çekim izni verilmiyor?

Kamuoyundan bir şeyler mi gizleniyor?

Hepsi hepsi bu...

Önceki gün de yazmıştım, Diyarbakırspor'un Süperlig'de mücadele etmesi herkesin, hepimizin (özellikle, hayatının yirmi yılını Doğu Anadolu Bölgesi'nde geçirmiş bu satırların yazarının) arzusu.

Kimilerine göre, bunun politik ve stratejik değeri de olabilir.

Bu da kabul...

Ama, Diyarbakırspora, bu işi "alnının teri" ve de "bileğinin hakkıyla" başarması için izin verilmesi gerekiyor.

İleride kimi nahoş söylentilerle anılacak şampiyonluğun Diyarbakırlıları memnun edeceğini düşünmek, öncelikle burada yaşayan vatandaşlarımıza bühtandır.


19 Mayıs 2001
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED