T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ameliyat masasındaki hasta ve 'Kriz Yönetimi'…

Şimdilik formül bulundu.

TÜSİAD'ın ve koalisyon liderlerinin açıklamalarına bakılırsa hükümette bazı değişiklikler yapılarak durumun bir süre daha idare edilmesi düşünülüyor.

Bahçeli'ye göre, bu hükümet yapısal değişikliklere de karar verebilir.

Mesut Yılmaz ise, hastanın ameliyat masasında bırakılıp gidilemeyeceği görüşünde.

Buna karşılık esnafın sokak gösterileri ve protestoları sürüyor.

Askerlerin bu gösterilere sıcak bakmadığını, TOBB Başkanı Fuat Miras'ın Genelkurmay Başkanı ile yaptığı 'mutad olmayan' ama 'garip' olan görüşmede dile getirdiklerini öğreniyoruz.

Belli ki onlar da, şu sıralarda kabine revizyonu yapmış bu hükümetle işin biraz daha götürülmesinden yanalar.

Ne de olsa bu hükümet onların hükümeti.

Onların seçimlerden başarılı çıkması ve işbaşına getirilmesi 28 Şubat güçlerinin eseri değil mi?

Sonra, IMF, Dünya Bankası ve ABD şu an devrede. Kriz yönetiminde şimdi onlar var.

Ama burası Türkiye. Her an durum değişebilir, ne olacağı belli olmaz.

Kimileri, 'ekonomik olağanüstü hal'den bahsediyor.

Cumhurbaşkanı böyle çözümlere gerek olmadığını açıkça söyledi.

Çözümün Meclis'te olduğunu ifade etti.

İyi ama Meclis'in neredeyse yarısı cezalı… Türkiye'yi batıran üç siyasi partiye yeni opsiyonlar tanınırken Meclis'in bir bölümünü siyasetten yasaklamak krizi derinleştiriyor.

Çözüm Meclis'te, ama nasıl?

Fazilet Partisi'ne ve Doğru Yol'a kararı yazılı olmayan siyaset yasağı devam ederken mi?..

Onlar Türkiye'yi kötü yola götürürmüş!.. Liderleri şaibeliymiş!..

Üç kafadarla Türkiye'nin geldiği noktaya bakın…

Bundan daha kötü olabilir mi?

Sanırım olabilir. Ve kimi çevreler de o noktayı zorluyor gibiler.

Bu kargaşa sırasında hep birlikte unuttuk.

Toplumsal hafızamız çok zayıftır ya!..

28 Şubat'ta Erbakan Hoca sadece MGK'nın 28 Şubat kararlarını imzalamakla kalmamıştı.

Kriz Yönetmeliği'ni de imzalamıştı.

Bu yönetmeliğe göre, ülkede 'kriz' olduğuna MGK karar verecek ve MGK Genel Sekreterliği de otomatik olarak Kriz Yönetimi'ni devreye sokacaktı.

MGK Genel Sekreteri ise başbakan yetkileriyle donatıldığı için krizin yönetimini üstlenecekti.

Ne diyordu Kriz Yönetmeliği'nin 5'inci maddesi?

"Kriz Yönetimi Gerektiren Haller
Madde 5. a) Yurt dışında; Türkiye'nin toprak bütünlüğüne, egemenlik haklarına, milli hedef ve menfaatlerine yönelik tehdit emarelerinin belirmesi ve gelişme göstermesi,
b) Yurt içinde; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin bozulması,
1- Terör olayları,
2- Kanunsuz grev, lokavt ve işi bırakma eylemleri,
3- Etnik yapı, din ve mezhep farklılıklarından kaynaklanan olaylar,
4- Tabii afetler: ( Deprem, sel baskını, çığ düşmesi, toprak kayması)
5- İltica ve büyük nüfus hareketleri,
6- Tehlikeli ve salgın hastalıklar,
7- Büyük yangınlar: ( Bina ve tesis yangınları, orman yangınları, gemi yangınları)
8- Radyasyon ve hava kirliliği gibi önemli nitelikli kimyasal ve teknolojik olaylar,
9- Ağır ekonomik bunalımlar,
10- Diğer haller."

Dokuzuncu maddede belirtilen ' Ağır ekonomik bunalımlar'ı ele alalım.

İçinde bulunduğumuz durumdan daha ağır ekonomik bunalım olabilir mi?

'Kriz Masası'nın çoktan duruma el koyması gerekmez miydi?

Muhtemelen IMF, Dünya Bankası, ABD ve Kemal Derviş duruma el koyduğu için MGK'nın harekete geçmediği düşünülebilir.

'Ağır ekonomik bunalım'a gerek yok.

Susurluk'taki olay maazallah yeni bir 'Kahramanmaraş Olayı'na dönüşseydi ne olacaktı?

Peki, kızgın esnaf kalabalıklarına yarın işçiler, memurlar, işsizler, köylüler ve aç insanlar da katılırsa ne olacak?

DGM savcısı, Beyaz Enerji olayı iddianamesinde Enerji Bakanı'nı ve dolayısıyla Mesut Yılmaz'ı suçlarsa ne olacak?

Kriz şartlarının bundan âlâ oluştuğu bir ortam olabilir mi?

Türkiye böylesine hassas bir noktada ve hassas dengelerde. Muhtemelen 'Kriz Masası' yapısı ve kendisine verilen görevler gereği hazır bekliyor olmalı…

IMF, Dünya Bankası ve dış mali odakların başarız olması halinde ne olabilir?

Bu ortamda liderlerin söylediklerine bakın siz.

Türkiye'yi bu hale getirmiş liderlerden biri, bu noktadan sonra yapısal değişimlerden söz ediyor.

Bir diğeri ise hastayı, yani Türkiye'yi, ameliyat masasında bırakıp gitmenin doğru olmayacağından…

Oysa hasta belki de o acemi cerrahların elinde can verebilecek.

Kapıda da, 'Ekonomik Olağanüstü Hal' ya da ' Kriz Masası' yöneticisi kılığında azrail bekliyor. Hatta cenaze levazımatçısı bile orada…

Ve bazı kafalar hâlâ, Türkiye'nin çok hayati bir dönemeçte olduğunu anlamak istemiyor.

Aslında mesele hükümet falan da değil.

Türkiye silkinmek ve üzerindeki ölü toprağını atmak zorunda.

Ama önce bunlardan, bu acemi cerrahların elinden kurtulmalı…


12 Nisan 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED