T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Zaten biz böyleyiz...
Başarıyı çekemeyiz..

İşiniz gücünüz, insanları ve toplumu uyutmak!..

Bakanlar, kendi araçları ile gelmişler toplantıya.. "Tasarruf" konusunda çok sembolik bir davranışmış bu..

Bırakın şimdiki bakanları..

"Eski bakanlar"ın altında bile, hâlâ makam arabaları ve yanlarında korumalar yok mu?

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin, 20 bin minibüsü, 20 bin otobüsü, 95 bin otomobili var..

Bırakın "makam şoförleri"nin sayısını ve bunlara geçen yıl, 600 trilyon lira maaş ödendiğini..

Türkiye Cumhuriyeti Bütçesi'nden maaş alan "çaycı" sayısının, 200 binin üzerinde olduğunu hepimiz bilmiyor muyuz?

İşimiz gücümüz uygunsuz işleri yapmak ve bunları açık-açık söyleyenleri de, mahkemeye göndermek..

Ecevit, Yılmaz, Bahçeli gibi güzel insanlar, "ara-rejim"den söz edenlere çok kızıyorlarmış..

Ayol, bu Mesut Yılmaz "28 Şubat ara rejimi"nin Başbakanı, Bülent Ecevit de Başbakan Yardımcısı değil miydiler?

O koalisyon, transfer "ettirilen" milletvekillerinin güven oyları ile kurulmamış mıydı?

Peki ya "Bu koalisyonun alternatifi yok" lafına ne demeli?

"Teknokratlar hükûmeti"nden söz etmek ayıpmış, uygunsuzmuş..

Sanki Kemal Derviş'i biz getirdik Amerika'dan ve "4'üncü ortak" olarak koalisyona biz aldık!..

Bu hükûmetin Başbakanı dahil, hiçbir bakanı, yeni programın hangi hedeflere dayalı olarak hazırlandığından ve ne kadar iç kaynak, ne kadar dış kaynak öngörüsü yapılacağından, haberdar değil..

Bu hükûmetin alternatifi yokmuş..

Sizin alternatifiniz, sade sizin dışınızda değil, dış kaynağı verecek olanların bulunduğu mekanlarda değil mi?

Birinci iflas etmiş programda da, ne yapıldığını bilmiyordunuz..

İkinci ve beklenen programda da, ne yapılacağını bilmiyorsunuz?

Birinci program iflas ve krizle bitince, 2-3 bürokratı cezalandırıp, işlerine son verdiniz..

Sanki beyler, inşaatlarını taşerona vermiş ihale sahipleri.. Yapı çökünce, yeni bir taşeron arıyorlar..

Seçime girip, ihaleyi almışlar ve halk adına, ülkeyi yönetme yetkisine sahipler..

Ama işi bilmedikleri için "out-sourceing" yapıyorlar.. İşin yapılmasını taşerona veriyorlar. Kemal Derviş, bunların "sub-contractor"u..

"Derin siyaset"i de, Milli Güvenlik Kurulu'na bırakmışlar..

Gel keyfim gel..

Ben iktidarın, kendi işlerini başkasına yaptıranını severim..

Hazine, yüzde 135'le borçlanacak..

Beyler, Halk Bankası kredilerinin faizini yüzde 55'te donduracak..

Ülkenin Başbakanı, merdiven altında "devlet krizi var" diye açıklama yapıp, ekonominin kriz fitilini ateşleyecek..

Sonra da, "bu Kemal Derviş amma da yavaş" diye, homur homur homurdanacaklar.

Medyanın manşetlerini hediye olarak alıp, karşılığında bankaların boşaltılmasını görmezden gelecekler..

Arkasından da, "ülkede bankalar sistemi hasta" diye açıklamalar yapacaklar.

Bankalar sistemi hasta, ama Ecevit sapasağlam ayak sürüyor..

TÜSİAD da, "Bu hükûmet kalsın-ama revizyon yapılsın" diyor..

Doğru.. Hükûmetin eksiği, üç nalla bir at.. Bunları değiştirebilsek, küheylan şahlanacak zaten..

Bereket "medya" var ülkede..

Baksanıza "Sabah"ın başlığına..

Meclis'te Nazlı Ilıcak'ın iddialarına, Hüsamettin Özkan'dan "tokat gibi" cevap gelmiş..

Bir başka sayfada da "Zafer Mutlu ve Ercan Arıklı'nın bilgisine başvuruldu" diye haber var "Sabah"ta..

Allah bilir, "medyadaki yozlaşma nasıl önlenir" ve "bankacılık nasıl yeniden düzenlenir" diye, görüş ve bilgileri alınmıştır bu uzmanların..

Nasıl anlatalım durumu bilemiyoruz!..

ŞAKA

İbo bu işi bilmiyor!..

İbrahim Tatlıses "İmparator" gazetesini çıkartmak için, uçağını ve yatını satmış..

Yanlış yapmış..

Bir gazete, bir banka kurmalıydı..

Bankayı boşaltıp, bir uçak, bir yat almalıydı..

Gazeteye de, "Bu hükûmet mükemmel" diye manşetler atmalıydı.

Sonra da, "Ben bankacılıktan anlamam.. Ben türkücüyüm" diye kendini savunmalıydı..

Böyle, mal-mülk satarak gazete çıkartılır mı?

TEBESSÜM

Şarkılar seni söyler..

Bunlara nasıl anlatsak ki?.. Ajda Pekkan'ı Başbakanlık önüne götürüp, konser mi verdirelim?

"Kapın açık..

Arkanı dön ve çık..

İstenmiyorsun artık!.."

Ülkede ne bankacılık, ne medya, ne esnaf, ne sanayici, ne tüccar bıraktılar..

Ya da, Türkiye'deki bütün Klasik Türk Müziği Koroları, Başbakanlık önünde toplanıp, durumu Sadettin Kaynak'ın "Nihavent" nağmeleri ile mi anlatsa?..

"Bahar bitti güz bitti

Artık bülbül ötmüyor

Yâre tel çekem dedim

Tel derdim iletmiyor."

Veya Salahattin Pınar'a mı sığınalım?..

"Geçti ömrüm yine hâlâ ben o bin dert ileyim.."

İyisi mi "Hicaz"a dönelim ve Lemi Atlı'nın şarkısını, Bülent Ecevit'in söylemesini bekleyelim..

"Hastayım, yalnızım, seni yanımda

sanıp da bahtiyar ölmek isterim

Mahmur-u hülyayım, cam-ı lebinden

Kanıp da bahtiyar ölmek isterim."

Neticede hepimiz, "derdimizi ummana döküp, asumana inliyoruz" bugünlerde..


12 Nisan 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED