T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Beni biraz dinler misiniz?

İddia doğruysa, İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz, Vali Erol Çakır'ın telefonlarını dinletmiş... Erol Çakır da, yine iddiaya göre, bir çete mensubuyla silah alışverişinde bulunmuş.

Oluyor böyle şeyler.

Bir tarihte Hürriyet yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü de dinlemişlerdi; Özkök, canı yandığı için aylarca feveran etmiş, "telekulak çetesi"nin ortaya çıkarılması için devletin tüm birimleriyle seferber olmasını rica etmişti ilgililerden.

İlginçtir, Özkök'ün feveranı, dinleme rezaletiyle ortaya çıkan "biçimsiz ilişki"yi unutturmuş, "Ertuğrul Özkök-Güneş Taner" diyaloğu güme gitmişti. (Gerçi arkadaşımız sonradan "iş ve ihale takipçisi" sıfatının hakkını verip bir "işverenler" derneğine üye yazıldı ya, bu bahs-i diğer...)

Aynı günlerde Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru ve Emin Şirin de müştekiydi "dinleme" konusunda..

Mezkur isimler, bir yemekte biraraya gelip konuşuyorlar ve "dinleme merkezi" (o mahut odak), Koru'nun telefonunu "verici" gibi kullanarak, üçlünün sohbetini kaydediyor. Daha sonra "işbilir" bir kaynak, Koru'ya, "Yemekte şunları şunları konuştunuz, değil mi?" deyince, dinleme rezaleti ortaya çıkıyor.

Bu kadar mı?

Hayır.

Fehmi Koru Kanal 7'deki yorumunda bu olayı anlatmaya kalkışınca, bu kez televizyon vericisi bozuluyor.

Ali Bayramoğlu'nun dünkü yazısını okuyunca aklıma üşüştü.

Bayramoğlu "Güvenlik Koordinasyon Merkezi" uygulamasını eleştirdiği için tehditler almaya başlamış.

Ne iş yapar bu merkez?

Güvenliği koordine eder?

Yani, güvenliği gerekçe göstererek, vatandaşın özel hayatına tasallutta bulunur.

Bu merkezin varlığıyla, belki dinleme olayı da meşrulaşacak.

Herşey olabilir.

George Orwel ustamızın kulakları çınlıyor mudur şimdi?

Ünlü romanını (1984'ü) kaleme aldığında, mahremiyetin bu ölçüde ayaklar altına alınacağına ihtimal vermemiştir. Verseydi, Big Brother'i ete kemiğe büründürüp daha somut, daha müşahhas, hatta daha "tanıdık" bir sima olarak karşımıza dikerdi mutlaka.

Mahir Kaynak, bir kitabında, "dinleme olayı"nın vakayı adiyeden bir iş olduğunu ve easasında tüm telefonların dinlendiğini, bunun da giderek "kendi içine kapanan devlet" açısından normal sayılması gerektiğini yazıyordu. Vatandaşa düşen, belki de, "dinleme"yi alışkanlık haline getirmiş odağa malzeme sunmamaktır.

Evde, işyerinde, yemekte, toplantıda, bir dostunuzun evinde, dilerlerse her faaliyetinizi, her adımınızı izler, kayda alır ve dosyanıza işlerler.

Hayır, paranoyak değilim çok şükür.

Birilerini, hele de belli bir mezkezi suçlamak istemiyorum.

Demokratik hukuk devletinden bahsetmenin neredeyse suç sayıldığı bir ülkede, mahremiyete ve "özel hayatın dokunulmazlığı"na yer olmadığını/olmayacağını anlatmaya çalışıyorum.


28 Nisan 2001
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED