T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Nisan'ın içinden geçen hayat... Yeniden Nisan'a varan hayat...

Ölümü ve hayatı konuşmadan Nisan'ı konuşabilenlerin ülkesi burası, Nisan için ağlayan, Nisan için coşan, ama tüm bunları yaparken, ölüme ve hayata değinmeme gibi bir lüksü kendilerine vahşice bağışlayabilenlerin ülkesi oldu burası; "hayatı yaşayanların" değil, "hayat tarafından yaşanılanların" ülkesi...

Oysa ölüm ve hayat arasındaki dansa değinmeden, bir bardak su içmenin lezzetine bile varamaz insan...

Ölüm hayatın sonunda varılan bir yer değil; hayat ölümün iuçinden geçiyor ve ölüme ulaşıyor sonunda, belki de hayatın ölümden başka gittiği bir yer de yok, yani ölüm hayat için bir "uğrak" değil bir "barınak."

Tıpkı bunun gibi işte, benim hayatıma yön veren yasaların, bana bu yaşta ilettiği mesaja göre, hayatımın bütün mevsimlerinin bir "uğrağı" değil Nisan, tam tersine, hayatıma ait herşeyin "barınağı".

Bunun anlamı ne, sırrı neyi gösteriyor, bu bende kalmalı. Fakat bu yaşta anladığım şey, bende bir daha Nisan'dan bahsetmeme duygusunu "kökleştirdi." Bu nedenle yazmak istemedim bu Nisan. Fakat gelen onlarca mesaj, Nisan'ı uğurlamak için en azından, son olmasını umarak, Nisan'lı bir yazı kaleme almaya zorladı beni. Umarım bu son olur, umarım sözümde dururum ve bir daha Nisan hakkında bir yazı yazmam.

Ölümlü olanı ölümsüz kılmaya çalışmak trajedi oluyor. Ölümlü güzelliğini ölümsüz kılmaya çalışan kadınlar, ben de hep kesinlikle kadınsı olmayan görüntüler bırakırlar; biçimsel olarak ne kadar güzel olurlarsa olsunlar, "çirkinlik ötesi bir çirkinlik" görürüm onlarda. Bence 18 yaşında bir kadına "güzel" demek, bir yandan gerçekten ne kadar güzel olduğunu ifade etmektir, öbür yandan ne kadar "güzel yaşlanmaya aday" olduğunu söylemektir. Evet, bir kadın güzel yaşlanmaya adaysa, 18 yaşındayken güzeldir. Ölümlü güzelliğini, "yaşlanmanın özgürleştirici makyajından" korumak için "plastik makyajlara" sığınan kadınların güzelliği trajiktir sadece. 18 yaşındaki bir kadına "güzelsin" demek, yaşlanınca "ereceği" güzelliği de kutsamaktır; güzel yaşlanmış bir kadına "güzelsin" demek, bir zamanlar ne kadar güzel olduğunu anımsatarak, o güzelliğin hakettiği tüm övgüleri yeniden hediye etmektir...

Evet, hayat ölümün içinden geçtiği kadar hayattır, güzellik yaşlanmanın içinden geçtiği kadar güzelliktir ve Nisan diğer mevsimlerin içinden geçtiği kadar Nisan'dır. Tüm bunların toplamıdır işte Nisan'ın içinden geçerek yeniden Nisan'a varan bir yaşanmışlık...

Goethe, "ifade edilmemiş güzellik, takdir edilmemiş sayılır" demişti. Ne kadar doğru bir söz! Ve sözkonusu olan kadınlar ise, "yegane doğru"nun, dünyayı kadınlara ne şekilde göstermek istediğimiz değil, dünyanın kadınlar gözüyle nasıl göründüğünü bilmek de değil, kadınların dünyayı nasıl görmek istediklerini "keşfetmek" olduğunu ne kadar mucizevi bir ustalıkla anlatıyor.

Böyle işte, Nisan'ın mevsimler için ne ifade ettiği değil mesele, Nisan için mevsimlerin neye karşılık geldiği de değil mesele, Nisan'ın gözüyle dünyanın nasıl görünmesinin istendiğini "keşfetmek" işin sırrı. Ötesi trajedi sadece. Ya kuru gerçek adına trajedi, ya da yaldızlı bahaneler adına trajedi.

Ölümlü olanı ölümsüz kılmaya çalışmak çirkinleştirir. Ölümlü olanın ölümsüz yanlarıyla nasıl dansettiğine bakmak gerekir. Nisan'sa ömrünüzün tek mevsimi, Nisan'ı içinde hayat olmayan bir saplantıyla seviyorsunuz demektir. Oysa Nisan, hayatınızın diğer mevsimlerinden geçerek, yine hayatınızın diğer mevsimlerine varıyorsa, bir "uğrak" değildir Nisan hayatınız için, hüzünleri koluna takmış şenlikli bir "barınaktır"...

Sevilen kişi ölümlüdür, ölümsüz olan aşktır. Sevilen kişiyi ölümsüzleştirmeye çalışmak, aşkı çirkinleştir. Sevileni bırakın bıraktığınız yerde, kalsın kaldığı yerde, hatta gönderin girmek istemediği yere ve aşkı özgürleştirin. Sevdiğiniz birine sıradan "uğrak" yapmayın aşkı, "barınak" yapın, kaldığı kadar kalsın o barınakta, ama nasıl ısınacağını ve nasıl nefes alacağını bilemiyorsa o barınakta, bırakın gitsin, bırakın ki özgürleşesiniz. Ve aşk, birçok uğraklardan geçerek, başka uğraklar için de "barınak" olmayı sürdürsün. Mevsimlerin bilinen ve bilinmeyen hepsi "uğrak" olsun ölümlü olana, Nisan "barınak" olsun ölümsüz olan yanlarına...


28 Nisan 2001
Cumartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED