T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mutsuz şehir, İstanbul!..

Bizanslı tarihçi Yeorgios Francis, "Kostantiniyye"nin fethi ile "İstanbul" olmasından ötürü, "mutsuz şehir" ifadelerini kullanır. Ve fetihten sonra, ne kadar "resim ve gravür" yapılmış "İstanbul üzerine" hepsinde, bu "mutsuzluğu" dile getirirler.

Ben de, bir elin ayası kadar bir yer tutan Lüksemburg'u yüzlerce asırlık asarı ile, dimdik ayakta olduğunu gördükten sonra bir kerre daha "İstanbul için", benim gözümle "mutsuz" oldum.

Çünkü kendi ellerimizle, "tarih ve uygarlıklar kenti" İstanbul'u tahrip edip, bitiriyoruz.

Francis'in tarihinde, bakınız İstanbul'un fethinde, Koca Sultan Fatih, "Bizans dükleri"ne nasıl davranmış ve "vatan sevgisi"ni nasıl görmüş:

"Büyük dük Lukas Notaras huzuruna çıkarak, önüne diz çöktü ve saklamış olduğu krallara layık değerli taş, inci ve diğer ganimetlerden oluşan çok büyük bir hazineyi gösterdi, ki, padişah ve erkânı onları gördüğünde hayran kaldı. Notaras, Sultana dedi: "Tüm bunları zat-ı şahanelerine sakladım ve şimdi de armağan olarak sunuyorum; ve kölenin bu yakarışlarını kabul etmene dua ediyorum." O bunlarla kendisinin ve ailesinin özgürlüğünü kazanacağını umuyordu. Sultan kendisini sözlerle yanıtladı: 'Sen insan değil, köpeksin! Kurnaz ve müzevirsin; böylesine hazinelerin vardı da, neden kral ve efendine, şehir ve vatanına yardım etmedin? Şimdi de, gençliğinden beri yapmaya alıştığın kurnazlık ve ayak oyunları ile beni de aldatmaya ve hak ettiğinden kaçınmaya çalışıyorsun. Söyle bana, imansız, ellerime bu hazinelerle bu şehri teslim etmiş olan kimdir?' 'Allah' diye Notaras yanıtladı. Padişah ise ona, 'Allah tüm bunları ve de seni ve de herkesi bana köle olarak verdiğine göre, sen kurnaz (adam), ne biçim aptal ve boş laflar ediyorsun? Şimdi bana sunduğun her şeyi neden sizlere savaş etmemden veya şehri fethetmemden önce göndermedin ki, sana karşı kendimi vefa borçlu hissedeyim. Böyle olunca da tüm bunları bana hediye eden, sen değil, Allah oluyor.' (...) 'Böylesine sayılamayacak kadar çok hazinen ile kralına ve vatanına yardım etmeyi istemediğine göre, neden hiç olmazsa, kralına, her iki taraftan böylesine kan dökülmemesi için, bana barış ve sevgi ile şehri teslim etmesi ve benim de buna mukabil sevgi ve dostluk ile kendisine başka bir yeri vermem hususunda kendisine yapmış olduğum teklifi kabul etmesini öğütlemedin?' O da onu yanıtladı. 'Bu konuda sorumlu olan ben değilim; fakat, krala, kendisine yardım etmek üzere donanma ve ordu göndereceklerini vaat eden Venedikliler'le Galata'dakilerdir'. Padişah da: 'Çok yalan bulmayı ve söylemeyi beceriyorsun; ne var ki şimdi sana yardımı dokunacak yalan söylenecek zaman değildir.' (1)

Sultan Fatih, İstanbul'un gayr-i müslim vatandaşları için, gereken "kamusal alanda dine yer var" kuralını koyarak, örf ve adet, kendi dinlerine yaşamaları için emirlerini vermişti:

"...şehrin muhtelif yerlerinde saklı bulunan herkesin, en ufak bir rahatsızlığa uğramadan serbestçe dolaşmalarını emretti. Gene (...) savaş korkusu ile şehirden kaçmış olanların evlerine dönmelerini ve herkesin önceden olduğu gibi, kendi evinde kendi örf ve âdetleri ve de kendi dinlerine uygun olarak yaşamasını emretti. Aynı şekilde örflerine göre patrik seçmelerini de emretti; zira patrik önceden ölmüştü." (2)

Bunun içindir ki, bugün, Ermenî Patrikhanesi, Sultan Fatih'in verdiği "ulu ferman" ile, kendi meşruiyetlerini tescil ederek dinî ibadetlerini yapmakta, bir çok kilise ve sinagog da, dimdik ayakta, "dinlere eşitlik" ilkesinin devamına tanıklık etmektedirler. Amma, bizim yüzlerce cami ve mescid, tekke ve medresenin "mail-i inhidam" sürüp gitmesine gönlümüz razı olmamakta ve "mutlu şehir" olmanın gayret ve himmetini göstermemiz gerektiğine inanıyoruz!

Karl Marks'ın "Kapital"ini yazdığı evin müze olmuş halini, Paris'te "Chateau de Versailles"deki Fransız tarihinin savaş sahneleri ile, Puvatya'da miladî 832'de Müslümanları nasıl "hezimet"e uğratıp, kafalarını paramparça ettiklerini resimleyen "tablo" karşısında soğuk terler dökerken, İstanbul'un da "yeniden tarihle barışık" dirilişini görmeyi ne kadar isterdim!

Acaba "mutlu bir İstanbul için" çok şey mi istiyorum?

------------

(1) Yeorgios Francis, Şehir Düştü!, (çev.) Dr. Kriton Dinçmen, İletişim, İstanbul, 1993, s. 95-96

(2) Age; sh: 98


28 Nisan 2001
Cumartesi
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED