YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

M. Yılmaz tipi

Hükümet-ordu arasındaki ilişkiler konusunda, hemen bütün kamuoyu, iç içe geçmiş iki duygu arasında bocalıyor. Hükümet-ordu arasındaki çatışma dolayısıyla, sivil iradenin kan kaybetmesinden rahatsız olmayan yok gibi. Buna karşılık, toplumun şuurunu yerinden oynatan bunca yolsuzlukla hükümetin başa çıkamadığı, çıkamayacağı ve dolayısıyla askerin bu alandaki hassasiyetinden de alabildiğine bir memnûniyet sezilmiyor değil.

M. Yılmaz hata yaptı

Burada ister istemez, Enerji Bakanlığı nedeniyle, Mesut Yılmaz ve ANAP iyice köşeye sıkışmış gözüküyor. Dolayısıyla, ilk olarak ANAP'ın başlattığı anti-militarist tavrın tezâhür şartlarını iyi okumak lâzım. Yani kendi kontrol ve sorumluluğu altındaki Enerji Bakanlığı'nın yolsuzluk isnadıyla mercek altına alındığı bir dönemde, basıyor Sayın Yılmaz vâveylâyı!.. Hüsamettin Özkan'ın tesiriyle olduğu açıktır, Sayın Ecevit de aynı koroya iştirakte gecikmiyor.

Hal böyle olunca, Mesut Yılmaz'ın kamuoyu tarafından yaygın bir tasviple karşılanması gereken siyasî tiratları; maalesef hiçbir alkış almıyor, siyasî platformlarda beklenen yankıyı bulmuyor. Daha ötede, Türk siyasetçilerinin malûl bulunduğu "güvenilmezlik" katsayısını artırıyor da, artırıyor.

Dolayısıyla Sayın Yılmaz'ın son tavrını, "denize düşen birisinin can havliyle yılana sarılması" olarak kabul etmek gerekiyor. Ya da bir başka ifadeyle, kendisini ansızın idam sehpasının başında bulan birisinin son feryatlarına!..

Böyle bir manzaranın insana acı verdiğinin, burada kaydedilmesinde büyük bir fayda bulunuyor.

Heyhat!.. Daha geçen yaz ortalarında, Yüce Divan tehdidinden başını zor kurtarmış bir liderin, böyle bir âkıbetle tekrar karşılaşması ne acıdır!..

O tarihlerde maruz kaldığı yolsuzluk isnadlarından paçasını zor sıyıran bir liderin, hiç olmazsa hükümete girdikten sonra bu isnatları boşa çıkartacak, kendisini arındıracak ve yeni baştan inşa edecek politika ve imaj denemelerine kulaç açması icap etmez miydi?

Oyun mu, siyaset mi bu?

Maalesef böyle yapmadı Sayın Yılmaz. Bankalar Operasyonu sırasında ağzını açmadığı yetmezmiş gibi, bu operasyonlardan devamlı rahatsızlık duyan bir siyasetçi imajı çizdi. Aynı şekilde, Af Kanunu sırasındaki tutumu da hep ikircikli oldu. Açıkça, doğrudan yana olmadı.

Bu bakımdan son derece malûl Af Kanunu'ndaki sorumluluğu asla unutulamaz ANAP'ın. Hem şikeli ve kapsamı muğlak maddelerde ısrar, hem de hükümet hatırına razı oluyoruz cinsinden ucuz kurnazlıklar!..

Daha bitmedi: AB konusunda MHP'ye gol atmak, ekonomideki başarısızlık durumlarında da sorumluluğu DSP'ye havale etmek!.. Yani anlayacağınız, Hüsamettin Özkan'la gizli gizli geşt ü güzâr edildiği halde, ucuz kurnazlıklardan medet umarak bir muhalefet partisi gibi davranmak.

Bitmedi daha!.. Menşei itibariyle müphem bir Yüksel Yalova ile vakıfları çürütmek, Diyanet Vakfı'nın derisine tuz basmaya teşebbüs etmek, Vakıflar Bankası üzerinde oyunlar oynamak!.. Özelleştirmeler konusunda, MHP ve Ulaştırma Bakanı'nda gördüğümüz bir hassasiyeti, acıdır ki bu adam vasıtasıyla göğüslemeye çalışmak!.. Yüksel Yalova'nın vakıf personeli kıyımı partide tam da masaya yatırılacağı bir sırada; hep aynı taktikle, partideki eski MHP'lileri, MHP'nin üzerine sürmek!.. Yani ANAP'ta eski MHP'lileri ve az sayıdaki muhafazakârları siyasette saldırı timi olarak kullanmak, buna karşılık (Yüksel Yalova-Yılmaz Karakoyunlu- ve adı gereksiz bir seyahat çantası)nı stratejik ortaklık mesabesinde tutmak!.. (5+5) yazmaya gerek var mı?

Yılmaz'ın Demirel ve AB şantajı

Bitmedi daha!..

Asıl yanlış ve tehlikeli olana geliyoruz şimdi.

Bankalar Operasyonu sırasında, siyaseti iyi izlediğini ve anlamlandırdığını sanan bir zavallılar korosu, bu operasyonları (Egebank dolayısıyla), Mesut Yılmaz'ın Süleyman Demirel'den gecikmiş bir intikamı olarak yorumladılar. Heyhat!.. İşler tam tersine döndüğü yetmezmişçesine, hükümete girdikten sonra, (Mesut Yılmaz'la Süleyman Demirel hizbi) arasında öyle bir yakınlık ve paslaşma başladı ki sormayın. Özellikle ama özellikle de geçtiğimiz sonbahardan itibaren!..

AB meselesine gelince!.. Yılmaz'ın buradaki en büyük hatası, AB'ye ilişkin sancılı bir süreci, iç politikada kuvvetlenme aracı olarak kullanmak istemesidir. Yani Yılmaz iknayı ve izahı değil; iç ve dış bazı kuvvetleri arkasına alarak, restleşme denemelerine girişmek istedi. Ama ne yazık ki AB, bu noktada yan çizdi ve Türkiye'nin adaylığını çıkmaz ayın son çarşambasına tehir ediverdi.

Anlayacağınız, şimdi Yılmaz'ın bir ayağı boşlukta!..


15.OCAK.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...