Türkiye'nin herkesi şaşırtma gücü fazla; sadece yabancıları değil, kendi vatandaşlarını da... Avrupa Birliği (AB) ile uyum yasaları konusundaki son gelişme gerçekten şaşırtıcı. Bu yüzden, Türkiye'den umutlarını kesmiş görünen yabancılar kadar, "Bizde olmaz şekerim" karamsarlığına düşmüş nicelerimiz de üzerlerindeki şaşkınlığı tam atamadılar. Siyasi ömürlerini kısaltan erken seçim kararını aldıktan sonra sabahlara kadar çalışarak hak ve özgürlükleri genişletici yasaları geçiren milletvekilleri bile, sebep oldukları sevincin bütünüyle farkında görünmüyorlar...

Şaşkınlık haklı sebeplere dayanıyor. "AB uyum paketi" içerisindeki dikenli olduğu bilinen zor konular kadar ayrıntısından fazla haberdar olunmayanlar da Türkiye'nin önünü açacak önemde. "Ülkenin bölünmez bütünlüğünü" tehlikeye atacağı gerekçesiyle karşı çıkılıp durulan düzenlemeler, hep beraber göreceğiz, birlik ve beraberliği pekiştirecek, kötü niyet sahiplerini hayal kırıklığına sürükleyecek. Türkiye'nin 'yasakçı' şartlarında 'ayrılıkçı' platformda siyaset yapanlar bile, Meclis'in kabul ettiği düzenlemelerle eski fiyakalarını kaybedecekleri için, konumlarını yeniden değerlendirme ihtiyacı duyacaklardır.

Türkiye'nin bu noktaya kolay gelmediğini hiç unutmayalım.

Meclis'in uyum yasaları paketini görüştüğü sırada toplanan Yüksek Askeri Şura'da yaş haddi sebebiyle emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, belleklerimizi zorlarsak hatırlayacağız, değişik zamanlarda, paket konusunda 'taraf' olduklarını bildirmişti. Askerlerin, 'idam' ve 'Kürtçe tv' ile 'Kürtçe öğretim' konularına sıcak bakmadığı, Org. Kıvrıkoğlu'nun ağzından defalarca açıklanmıştı. Meclis'teki düzenleme ile Yüksek Askeri Şura toplantısının eşzamanlılığı, konunun nezaketine ışık tutuyor.

MHP'nin özel çabalarıyla önplana tırmanan 'yabancı vakıflar' konusu da Türkiye açısından hayli ileri bir adım. Asırlardır bu topraklarda yaşayan ancak halkın çoğunluğuyla aynı dinî veya ırkî özellikler taşımayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını 'tehlike' olarak gören bir zihniyet, ilk kez geri adım atmak zorunda kaldı. O zihniyetin sözcülerinin, "Türk-İslâm düşmanları" retoriği bu defa fazla bir dinleyici bulamadı. Türkiye, azınlıklarıyla zengin bir ülke; Türkiye Cumhuriyeti, bütün vatandaşlarına kendilerini her bakımdan geliştirme imkânı sağlamakla yükümlü bir devlet.

Kürtçe tv ve öğretim ile azınlık vakıfları konusunda gerçekleştirilen iyileştirmeler, ülkede çoğunluğu teşkil eden vatandaşları gıpta ettirecek ilerilikte. AB yasalarında meydana gelen değişiklikler, nasıl, bu konularda bağlayıcı sözleri bulunmayan yeni komuta kademesinin görev üstlendiği bir döneme tesadüf ettiyse, bunu, siyasi hayatta bir başka 'beklenmeyen' gelişme izleyebilir: Seçmenler, yerleşik sistemin hiç arzu etmediği bir siyasi tercihi sandığa yansıtabilirler... Genişletilmiş hak ve özgürlükler, insanları, daha önce yapıp yapmama konusunda ciddi tereddütler geçirdikleri farklı siyasi davranışlara itebilir çünkü...

Meclis'in fazla mesai yaparak çıkardığı AB ile uyum yasaları, bu başarıyı kendi siyasi çıkarları için kullanmaya hazırlanan partilerin işine yarar mı? Çok kuşkuluyum. Kuşkumun temelinde, bu tür düzenlemeleri çok daha önce zorlaması gereken partilerin, şu son âna kadar, değişikliklere ayak sürüdüklerinin gözden kaçmaması yatıyor. Meclis'te özgürlükçü bir cephe oluşturmak yasakçı bir cephe oluşturmaktan çok daha kolaydır; TCK 312 ve 159 üzerinde değişiklik yapılırken, bugünlerde 'özgürlükçü' geçinen partilerin ne kadar tutuk davrandıklarını unutmadık.

Son gelişmeleri izlerken en büyük tesellim, daha önceki hak ve özgürlüklerden yana düzenlemelerde, 'fren' görevi yapan, TCK 163. madde kaldırıldığında ardından ağıt yakan, TCK 312 ve 159 değişiklikleri gündeme geldiğinde, "Aman ha!" diye ayağa kalkan bazılarının, bu defa, farklı bir tavır benimsemeleridir. Umarım bu tavırları seçim süreci sırasında değişmez.

Türkiye şaşırtmaya devam etmeli. Önünde daha bir çok fırsat bulunuyor.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu