|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Partiler sorun çözmek için iktidara tâlip olurlar. Sorunun küçüğü-büyüğü, önceliği olanı-olmayanı bulunur, ancak sonuçta her sorun çözüm bekler. Sorunları çözemeyen partiler gözden düşerler; biriken sorunlar iktidarların sonunu getirir. Bu girişten sonra sorumuzu sorabiliriz: Türkiye'de başörtüsü bir 'sorun' mu? Elbette herkesi ilgilendiren bir 'sorun' değil başörtüsü; hatta her başörtülü için bile sorun sayılmaz. Ancak, yüksek öğrenim kurumlarından başlayarak kamunun değişik alanlarına yaygınlaşan bir 'başörtüsü' sorunu bulunduğu da muhakkak. Bu yönüyle, 'başörtüsü', sadece başlarını örtenler açısından değil, 'özgürlük' derdi bulunan erkek-kadın herkes için bir 'sorun' teşkil ediyor. Konunun, sıradan bir özgürlük ve bağımsızlık sorunu olmaktan çıkaran bir yönü de var. Anayasa Mahkemesi'nin 'türban' ve iki partinin (RP ve FP) kapatılmasıyla ilgili kararları, sorunu, 'en hassas' konular arasına soktu. Konuyu 'özgürlükler' çerçevesinde ele alıp değerlendiren ve yasağı eleştiren yazılar yazanlar soluğu DGM önünde alıyor, yayımlayan yayın organı kapatılabiliyor. Devletin gözünde, başörtüsü, bir 'siyasal kalkışma simgesi', savunulması ise 'toplumun bir kesimini diğer kesimi aleyhine kışkırtmak' anlamı taşıyor. Konuyu 'sorun' haline dönüştürüp politikanın alanına sokan da bu yön: Başörtülülerin eğitim hakları ne olacak? Geçen seçimde, "Bunu biz çözeriz" diyen bir partinin sandık başarısı biraz da o tavrına bağlıydı; sorunun hâlâ çözümsüz durması o partinin 'baraj-altı' görünümünün sebeplerinden biri... Binlerce genç kızı, onların aileleri ve yakın çevrelerini, onlara sempatiyle bakan herkesi ilgilendiren çözüm bekleyen bir konuyu 'sorun' olarak görmemiz kaçınılmaz olduğuna göre şu soruyu sorabiliriz: Sorunu kim çözecek? Bu sorunun demokrasilerde tek bir cevabı olabilir: Siyaset... Ekonomik sıkıntılar, sosyal bozukluklar, üniversite kapısı önünde yığılan lise mezunları, partiler açısından nasıl bir sorun arz ediyorsa, başörtüsü yüzünden okuyamayan genç kızların durumu da öyle bir sorun. İktidara gelmek partilerin hemen her konuda çözüm iddialarına dayalı; o iddianın yansıması gereken konulardan biri de elbette başörtüsü... O sebeple, partilerin soruna bakışları ve çözüm önerileri çok önemli. Bu seçimde partilerin çoğu konuya uzak duruyorlar. SP ve BBP "Biz çözeriz" iddiasını seslendiriyor; CHP umut veriyor, Ak Parti ise, "Öncelikli konularımız arasında değil" görüşünde. Başörtüleriyle yüksek eğitim görmek isteyen genç kızları her partinin mitinginde görmek mümkün. Onların genel söylemi, "Sorunu kim çözerse oyumuz ona..." Konuya olağanüstü ilginçlik katan, toplumu ilgilendiren sorunları yansıtıp çözümden yana tavır alması beklenen medyanın durumu. Gazeteler, uzunca bir süre, Ak Parti'nin başörtüsü konusunu 'öncelikli' görmemesini anlamakta zorlandı; ardından bazı AKP sözcülerinin sorunun çözümü yönünde umut verici açıklamalarını, "Hah, gördünüz mü işte, değişmemişler" üslubuyla manşetleştirmeyi yeğledi. Kimse kimseyi aldatmasın; Türkiye'nin yılların birikimi sorunlarının büyük bir bölümü ancak çok güçlü iktidarlar eliyle çözülebilir. Bölük-pörçük bir hükümet yapısı, birbiriyle çatışan çok sayıda partinin temsil edildiği bir Meclis, son on yılda açıkça gördük, gerçek sorunların yanından bile geçemiyor. Tek başına hükümet kurabilen bir parti, hangisi olursa olsun, sorunları öncelik sırasına göre çözebilme iktidarına sahip olabilir... Sanmıyoruz, ama tek başına iktidara geldiği taktirde, sol bir parti bile, başörtüsü sorunuyla ilgilenme ihtiyacı duyacaktır... Özgürlükleri dert edinen, sıkıntılardan bunalan herkesin bilmesi ve ona göre davranması gereken 'gerçek' şu: Türkiye'nin 'sorunları' bilen güçlü bir iktidara ihtiyacı var.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |