|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ankara'da CNN Türk'te Barzani ve Talabani ile yapılan görüşmeler konuşuluyor. Bana göre bu görüşmelerin hiçbir yeni tarafı yok. Ama Barzani ve Talabani'nin bilinen bu görüşlerinin, Kuzey Irak'ın Türkiye gündemine iyice oturduğu bu günlerde güncelleşmesi büyük önem taşıyor. Bu görüşler, Kürt liderlerin Kuzey Irak konusunda, mesela 10 yıl öncesine göre farklı düşünmediklerini ortaya koyuyor. Barzani ve Talabani Körfez Savaşı'ndan sonra 1992'de toplanan Kürt Parlamentosu'nda da aynı şeyleri söylemişlerdi. 4 Ekim'de Erbil'de yeniden toplanan parlamentonun toplantısında söyledikleri de farklı değil... Kendileriyle yapılan görüşmelerde, bağımsızlığı düşünmediklerini, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunduklarını belirtiyorlar. Ortadoğu'nun ve dünyanın şartları bağımsızlıktan söz etmelerini engelliyor. Dolayısıyla, şimdi olamayacak bir şey için konuşmayı da gerekli görmüyorlar. Hoş, söz etseler ne olacak? Kimse onları ciddiye almayacağı gibi, kendilerine yönelik kuşkuları ve düşmanlıkları da körüklemiş olacaklar. Bu süreçte –yeni bir süreç kim bilir ne zaman ve hangi şartlarda ortaya çıkar?– Türkiye ve Kürt sorunuyla yakından ilgili olan diğer devletlerle bir polemiğe ve çatışmaya girmeyi gereksiz buluyorlar. Üstelik, sanırım ABD de onların böyle bir şeyi telaffuz etmelerini arzu etmiyor. Ancak, Kuzey Irak'ta yaşayan 4-5 milyon Kürdün geleceği açısından, yaşadıkları coğrafyada bir düzen, bir organizasyon kurarak bu organizasyonu yönetmeyi öncelikli bir görev olarak da görüyorlar. ABD de, kendi menfaatleri açısından bunun böyle olmasını uygun karşıladığı için, Saddam sonrası döneme yönelik önerdikleri federatif Irak modelini tartışmaya açıyorlar. Yaptıkları aslında bu. Okul çağına giren çocuklarını okutmak, hastalarına bakmak, savaş sırasında neredeyse harabeye dönen bölgeyi yeniden inşa etmek, kamu düzeni sağlamak için kolluk kuvvetleri, mahkemeler oluşturmak bir zorunluluktu. Saddam, savaş sırasında bölgeden tümüyle, bütün kurumlarıyla çekip gittiğine ve geride bir yıkıntı bıraktığına göre, bu boşluğun doldurulması ve onca insanın ihtiyaçlarının karşılanması acil bir ihtiyaçtı. Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi işte bu ihtiyacı karşılmak için oluşturuldu. (İleride kurulacak bağımsız bir Kürdistan'ın nüvesini de oluşturduklarını düşünüyor olabilirler, farketmez.) Bunun yapılabilmesi için Birleşmiş Milletler Saddam'ın 36'ncı Paralel'in kuzeyine geçmesini yasakladı. Bu yasağın denetlenebilmesi için bir hava gücü oluşturuldu. Türkiye, İngiltere ve ABD bu gücün içinde yer aldı. Yine BM, Irak petrollerinin yılda 2 milyar dolarlık kısmının satışına kontrollu bir şekilde izin vererek bu gelirin yüzde 15'inin Kürtler için ayrılmasını kabul etti. Kuzey Irak'taki örgütlenme ve inşa çalışmaları bu para sayesinde başarıldı. Şimdi bu gerçekleri gözardı ederek ve kimsenin Kuzey Irak'ta bu dönemde bağımsızlık falan istemediği gerçeğini de anlamaz görünüp bölgenin istila edilmesi taleplerini dile getirenler var. Oysa işte Kürt liderler söylediklerini tekrarlıyorlar. "Biz şimdi bağımsızlık istemiyoruz. Böyle bir düşüncemiz yok" diyorlar. Bizzat Dışişleri Bakanlığı bile bu taleplere ve uluorta savaş çığırtkanlığı yapanlara 'biraz yavaş olun' çağrısı yaptı. Hatta bir yandan da bazı kalemler, "Ne olacak Kuzey Irak'ta bir federasyon kurulursa?" demeye başladı. Nedense birdenbire, Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtlerin Türkiye'deki Kürt vatandaşların akrabaları, soydaşları olduğu gerçeği hatırlandı. Hatta işi, "Türkiye'nin sınırları ötesinde bir Kürt devleti kurulsa ne olur?" sorusuna kadar götürenler çıktı? Böyle netameli bir soruyu soran gazete yöneticisinin kimliğine bakıp meselenin ne olduğunu anlamaya çalışanlar çoğunlukta. Mesele aslında basit. Türkiye'de bazı odaklarda, şimdiye kadar kabul edilmez görünen Kuzey Irak'ın federal bir Irak'ın parçası olması ihtimali, yani federasyonu da, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaları ihtimalini de hesaba katan yaklaşımlar, senaryolar tartışılıyor olmalı. Bu odakların da ABD'deki benzer odaklarla sıkı bir ilişki içinde olduklarını söylemek de kehanet olmasa gerek. Hatta ABD'nin, Saddam sonrasında Kürtlerin federal bir yapıda, ama Irak'ın toprak bütünlüğü içinde kalmalarını destekler bir politikayı benimsediği anlaşılıyor. Ve ABD'deki bu odakların, Türkiye'nin Kuzey Irak meselesine geleneksel tepkici yaklaşımının değiştirilmesi için böyle bir tartışmanın başlatılmasını yararlı bulduklarını sanıyorum. Yani daha açık konuşmak gerekirse, Türkiye'de başka insanların kolayca dile getiremeyeceği bir meseleyi, bu konuda vatanseverliğinden ve devlete olan bağlılığından kuşku duyulmayacak bir gazeteci aracılığı ile kamuoyuna sunup tartışılma zemini yaratılmak isteniyor. Yoksa kimse Kürtlere birden bire sevgi duymaya başlamış değil. Kimse Kuzey Irak'taki Kürtlerin Türkiye'de yaşayan Kürtlerin akrabaları ve soydaşları olduğunu bir gecede keşfetmiş de değil. Yine kimsenin, Türkiye'nin menfaatlerinin komşularıyla iyi ilişkiler kurmasından geçtiğini ve Kürtlerin de artık Türkiye'nin güney komşusu sayılması gerektiğini bir gecede idrak ettiği sanılmasın. Kuzey Irak meselesinde bilinenler ortada. Bu bilinenleri yeni keşfediyor değiliz. Yeter ki anlamaya niyetimiz olsun.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |