T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Korkunun ecele faydası yok...

ANAP lideri Mesut Yılmaz, önceki gün Brüksel'de "baklayı ağzından çıkardı" ve seçimlerin 15 Aralık'a ertelenmesini istedi. Gerekçesi malum: Kopenhag zirvesi ve bu zirvede Türkiye için bir adaylık takvimi alınması.

Evet, tasfiye korkusunu iliklerinde hisseden, siyasi manevralarda usta olan Yılmaz'ın ikinci taktik hamlesi böyle oldu.

Aday listelerinin açıklanmasının hemen ertesinde küskünler hareketini dikkate alarak yaptığı zamanlama elbet akıl dışı değil; ama akıllıca da değil...

Brüksel'deki basın toplantısında şöyle demiş:

"Küskünler hareketi her dönem olur. Bu dönemin özelliği de var. Bu dönemde, başka nedenlerle, Sayın Başbakan ve partisi gibi, seçimlerin zamansız olduğuna inanan partiler de var. Bu nedenle seçimlerin ertelenmesi olasılığı mevcut. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz. Benim partim, erken seçim tarihinde bir ayarlama yapılabileceğini düşünüyor..."

Yılmaz'ın hedefi açık. Dün yazdık bir kez daha tekrar edelim:

1. Seçim atmosferini yeniden AB ekseni üzerine yerleştirmek; özellikle Kopenhag zirvesinden elde edilecek bir başarıyı, yani takvim alma ihtimalini kendi hanesine yazdırarak, Öcalan'ın yakalanmasının Ecevit'e sağladığı fayda türü, bir getirinin peşinde koşmak...

2. Bunun gerçekleşmesi için ne yapıp edip, bu hükümetle ya da bu hükümetsiz seçimlerin bir süre ertelenmesini sağlamak...

Yılmaz sağlam ve ikna edici gerekçelerden oluşan bir zemin hazırlarsa, muhtemelen sayıları 100 civarındaki küskün milletvekilini ve partileri baraj altında kalacak diğer partileri seferber edebileceğini umuyor.

Bunlar elbette akıl dışı girişimler değil...

Ama şunları da görmek gerek:

1. Mesut Yılmaz, AB politikasını kendi siyasi geleceğini kurtarmak için kullanıyor...

2. AB meselesine, taşımadığı, taşımayacağı kadar yük yükleyerek, iç siyasete kendi kozu olarak sürerek bu projeye zarar veriyor...

3. Üstelik gerçekleri tahrif ediyor; seçimlerin AB'den takvim alınmasını belirleyecek en önemli unsur olduğunu bilmesine rağmen, tersini iddia ederek bir kutuplaşma politikası yürütüyor.

4. Mesut Yılmaz, partisini ve kendisini düştüğü durumdan kurtarmak için siyasi kriz üretmeye soyunuyor ve krizden beslenmeye hazırlanıyor...

5. Ve tüm bunlara demokrasi, istikrar, değişim politikaları adını vererek bu kavramların içini boşaltıyor.

Bu girişimlerin hemen hepsi, siyasi bir parti ya da kişinin güç ilişkileri içinde konumunu sağlamlaştıracak sorunlu ama yine de meşru hamlelerinin ötesine geçmektedir. Ahlaki açıdan sorunlu bu tutum, siyasetin anlamını ilkesel ve toplumsal çıkar rekabetinden uzaklaştırıp, faydacı ve bireysel çıkar kavgasına itmektedir.

Oysa bugün merkez sağ partiler buna benzer tutumların faturasını ödüyorlar...

Ne yapmalı ki, Mesut Yılmaz bundan başka dil bilmiyor, başka araç kullanamıyor...

Yapacağı bir şey yoktur; bu tutumunun faturasını seçimlerde, sandığından daha ağır ödeyecektir ve ödemelidir.

Küskünler hareketi dalgasının ve Yılmaz'ın ortalığı karıştırıcı girişimlerinin etkisiz hale gelmesi bir hafta sürecektir; hepsi o kadar...

Siyasette daha somut gelişmeler var; örneğin, bir sonraki dönemin bazı dengelerine ve seçmen davranışlarına etki edebilecek milletvekili aday listeleri...

AKP'nin listesi, Tayyip Erdoğan'ın "merkez sağ bile değil tam olarak merkez" diye tanımladığı konumu bir ölçüde tekzip eder nitelikte. Bu liste ezici bir oranda Milli Görüş geleneğinden gelen kişilerden ve Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde çalıştığı yakın çevresinden oluşuyor. Belli ki parti kurmayları geniş bir sentez partisi yerine, içte sorun çıkarmayacak, dıştan gelecek tahriklere zemin hazırlamayacak bir meclis kompozisyonu hazırlamışlar. Ve kim ne derse desin ortaya tam olarak toplumsal çevreyi temsil eden, ayrıca profili ve kalitesi düşük bir liste çıkarmışlar.

DYP akıllı bir hamleyle Demirel kanadını ihmal etmeden AP köklerine mesaj veren bir liste dengesi oluşturmuş, salt bu unsur bile DYP'yi baraj üstüne taşıyacak nitelikte...

CHP ise hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde partide Baykal'ın hükümranlığını tescil eden, parti içi muhtemel muhalefeti liste düzeyinde devre dışı bırakan, Derviş ekibinin bile ancak yarısını seçilebilir noktalara yerleştiren parti içi politika ekseninde oluşturulmuş...

Evet siyaset ısınıyor ve ısınacak...

Biz de takip etmeye devam edeceğiz....



14 Eylül 2002
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED